29. BÖLÜM "Sabrın Sonu Selamet"

62.7K 4K 330
                                    

Yine beklediğimden erken yazdığım bir bölüm oldu, normalde İstanbul'dan gelen arkadaşımlayım ama o başka biriyle buluşmaya gidince hemen fırsattan istifade yazayım bölümü dedim. Şimdi paylaşıp hemen arkadaşla buluşmaya gideceğim. :)

Vize haftam geldi çattı be hala gezip tozup kalan vaktimde de bölüm yazıyorum. Sonum hayırlısı olsun. :D

Size de iyi okumalar olsun! :)

Bazı insanların hızına hayret etmemek mümkün değildi.

Daha Narin'le sevgili olmamızın netlik kazanmasının üzerinden kırk sekiz saat bile geçmemişken mutfak kapısından, hiçbir yabancılık hissetmeden içeri süzülen Birsen Abla, sanki kırmızı halıda yürüyormuş edasıyla hareket ediyordu. Şaşkın gözlerle ona bakarken diğerlerinin benden farkı yoktu. Saçları, yaşıtı olan birçok kadın gibi her nedense şarap kızılına boyanmış ve kısa kesilmişti. Üzerinde bir kot ve yaldızlı bir de bluz vardı. Yaşının pek de küçük olmadığı düşünüldüğünde görüntü epey tezattı.

"Erdem!" Her bir harfi uzatarak ve mutfaktakilerin şaşkınlığını arttıracak yükseklikte seslenmişti aramızda birkaç metre olmasına rağmen.

"Birsen Abla..." dedim derin bir nefes alarak.

"Aşçıların prensi ne yapıyor, diye bakmaya geldim."

Bu mutfağa her gelen bu kadar rahat girebiliyorsa işimiz işti doğrusu. Ama Birsen Abla'dan kim kurtulabilirdi ki?

"Her zamanki gibi..." dedim yaklaşıp. Elini sıkarken bana yandan bir gülümsemeyle, imalı bakışlarla baktı.

"Her zamanki gibi mi gerçekten?" Kontrole geldiği açıktı. Ben cevap veremeden gözleri başka bir noktayı buldu ve ne yazık ki o noktada Narin vardı. "Tatlım!"

"Birsen Abla!" Narin de tanıyordu elbette ama Birsen Abla'nın karıştığı işlerden habersizdi. Narin yanımıza gelip Birsen Abla'nın sıkı sarılmasına maruz kalırken kemiklerinin sesini duydum sandım.

"Nasılsın güzelim? Kusura bakma, epeydir koşuşturmaca içindeydim, seni de ziyaret edemedim."

"Ne gereği var ablacığım, zaten sayende buradayım." Narin nazik bir şekilde konuşurken kızaran yanakları ve utangaçlığı ile beni mest ettiğinin farkında değildi. Ondan gözlerimi alabilmekte zorlanıyordum ama Birsen Abla'nın gözünden de kaçamıyordum.

"Haberleri aldım." dedi omuzlarını iki yana sallarken. Ki ben tam burada onu durdurmaya yeltendim, çünkü mutfakta Fulya'dan başka kimse bilmiyordu durumumuzu ve Narin henüz çekindiği için pek de ortalıkta samimi olmamaya çalışmıştık. Ne yazık ki ben ağzımı açamadan Birsen Abla en gür sesiyle konuştu. "Hayırlı olsun! Pek de yakışıyorsunuz maşallah! Tü tü tü!" Mutfakta tek bir ses kalmamıştı. Herkes adeta donmuş gibi bize bakıyorken hafifçe öksürüp onları uyardım. Mırıltılar eşliğinde işlerine döndüklerinde ise Narin'in iyice kızardığını, gözlerini kırpıştırıp durduğunu görmüştüm. "Ben şimdi en iyi masayı bulacağım. Bir kahvenizi içerim. Onur'cuğuma da uğradım ama hep meşgul oğlan! Sizin için izin de aldım." deyip göz kırptı. Aynı şekilde sallanıp giderken Aylin teyze gibi ciddi, oturaklı bir kadının en yakın arkadaşlarından birisinin nasıl Birsen Abla olduğunu düşünüyordum.

"Siz nereden tanışıyorsunuz?" diye sordu Narin, Birsen Abla tamamen uzaklaşınca.

"Onurlarda yemeğe gittiğimiz bir akşam tanışmıştık."

"Nereden öğrendi hemen?" dedi fısıltıyla.

"Onur söylemiştir." dedim saklamaya gerek duymadan. "Zaten bizi bir araya getirmeyi özellikle planlamışlar." Saklamaya zaten niyetim yoktu ama söz de hiç o noktaya gelmediği için anlatmayı akıl etmemiştim. Şimdi de özet geçmek istiyordum ki Birsen Abla'nın tavırlarını yadırgamasın.

ORTA ŞEKERLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin