Bir de onların yanında, Lermont oyunlarının iptal edilmesi vardı tabii.

Caroline bu duruma oldukça sinirlenmişti. Hatta babasına gidip oyunların yapılması için baskı yaptığına bile emindim. Sonuçta herkesin içinde, oyunlarda kozlarımızı paylaşacağımıza dair söz vermiştik birbirimize.Benim bu durumdan pek rahatsız olduğum söylenemezdi.

Ateş elementine sahip olduğum kesindi ancak hala onu kullanamıyordum. Bir insan ve bir kurt patlatmak ve kendimi neredeyse havaya uçurmak dışında tabii. Bu da apayrı bir durumdu. Benim elementimin olmaması gerekiyordu ama Edmond, Samantha ve benim anlamadığımız bir şekilde ateş elementim vardı. Bu bir bilinmez olsa da benim için kesinlikle harika bir şeydi. Zor zamanlarda ortaya çıkıyordu, sağ olsun. Ama uygulama derslerinde ortaya çıkmayarak -hem de tüm okulun gözü önünde- beni zor duruma sokan da bizzat kendisi oluyordu. Öne çıkıp, hiçbir şey başaramadan geri yerime dönmekten bıkmıştım artık. Orién'e gelişimin üzerinden aylar geçmişti ve bu normal değildi. Hoş, benimle ilgili hiçbir şey normal değildi ya, neyse.

Bir de uyuyabildiğim -bayılabildiğim- birkaç saati bana zehir etmek için nöbet tutan kabuslar vardı. Her şeye alışabiliyordu insan, alışabilirdim.. Ama bu... olmuyordu. Başaramıyordum. Üstesinden gelemiyordum. Ne bununla yaşayabiliyordum, ne de tamamen ortadan kaldırabiliyordum.

"Elena?"

Yeniden yemek salonuna, her zamanki masamızdaki her zamanki yerime döndüğümde Nate'e döndüm. Yine yüzümden bir şeyler çıkarmaya çalışırmış gibi bir hali vardı.

"Efendim?"

"Ne düşünüyorsun yine?"

"Hiç."

"Hiç düşündüğün için mi sana defalarca seslenmeme rağmen duymadın?"

Bunu da eklemek gerekirdi sorun listesine. Saklayamıyordum, saklanamıyordum. Ne kadar çabalarsam çabalayayım, kendimi ele veriyordum.

"Dalmışım sadece."

"Ben de onu soruyorum ya." Bana yaklaşıp sesini alçaltarak konuştu. "Tornésia'da bir şey oldu, değil mi?"

"Evet bir şey oldu ve bunu en iyi bilen kişi de sensin," dedim geçiştirmeye çalışarak. Neden bahsettiğini biliyordum ve o da muhtemelen bildiğimi biliyordu. "Ben sadece güçlerimi ne zaman kullanabileceğimi düşünüyordum."

Nate saniyesinde sordu, "Güçlerimi?"

Nate gerçekten ama, bu kadar zeki olmak zorunda mıydın? "Güçlerimi derken elementimden bahsediyorum. Ateş var ya hani. Başka ne gücüm olacak ki benim. Ha ha!" Gülmeye çalışsam da zorlama olduğunu anladığına emindim. Lanet olsun! Şu sahte gülme işi üzerinde çalışmalıydım. Nate'in bu konuyu kurcalamasını beklerken, hiç ummadığım bir teklifte bulundu.

"Yardım etmemi ister misin?"

Evet Nate bana daha önce de yardım etmişti ama o, oyunlar içindi. Oyunların tekrar düzenlenip düzenlenmeyeceği bile belli değilken, vakit ayırıp benimle uğraşmasını beklemiyordum. Duygularımı saklamayı asla başaramayan yüzüm yine mimiklerini harekete geçirirken, şaşırarak sordum. "Eder misin?"

"Tabi," dedi omuz silkerek. "İstemen yeter."

Belki ne ile karşı karşıya olduğunu bilmiyordur diye düşünüp, umutsuz vaka olduğumun sinyallerini verdim. "İsterim ama daha önce Caroline'la da çalışmayı denedik, hiçbir işe yaramadı."

Bu sefer şaşırma sırası Nate'e geçmişti. "Caroline'la mı?"

"Evet Samantha istemişti."

Yine ciddi bir ifade ile yüzümü inceledi. Hassas noktamı biliyordu; sözlerime değil yüzüme ve hal ve hareketlerime dikkat etmesi gerektiğini çok iyi biliyordu. Bir şeyler döndüğünün farkındaydı ama asıl noktayı bir türlü yakalayamıyordu. Aslında biraz kurcalasa bir şeyler yakalayabileceğine emindim. Belki de çok fazla üstelemeden, zamana bırakmak istiyordu. "Caroline seni tanımıyor başarısız olmanız normal. Bir de ikimiz deneyelim," diyerek konuyu başka yöne çekmesi de bunu kanıtlıyordu.

Orién : ANKA ATEŞİ | KADER ATEŞİ | KÜLOnde histórias criam vida. Descubra agora