istersen parçalanırmış giriş bileti, öyle demişti annem

1.7K 206 140
                                    

Park Chanyeol tanıdığım en güzel adamdı. Beni hem pembe bulutların üzerinde uçuruyor hem de pembe bulutların üzerinde uyumamı sağlıyordu.

Hiçbir şeyden utanmıyor, hiçbir şeyi umursamıyordu. Grup arkadaşları ne zaman arasa telefonu açmıyor, birkaç öpücük daha konduruyordu yüzüme.

Tek ilgisi, tek odağı bendim.

Ellerini ellerimden ayırmıyor, öpücüklerini her daim bırakıyordu, hiç eksik etmiyordu.

Arada bir gitarını tıngırdatıyor kulaklarımı şenlendiriyordu.

Zayıfladığımı söyleyerek yemek yapıyor ve kendinden önce bana yediriyordu. Bir bana, bir kendine. Bu döngü halinde her yemek saati devam ediyordu.

Uyurken şarkılar söylüyordu. Güzel sesi uyumamı sağlıyordu.

Son zamanlardaki büyük eğlencemiz aşk filmleri izlemekti. Onun sayesinde neredeyse tüm aşk filmlerini izlemiştim şu birkaç haftada. İlk önce büyük koltuğa çöküyor, battaniyeyi üzerimize alıyor ve Chanyeol'ün beni kollarıyla sarmasına izin veriyordum. Elime büyük bir kutu dondurma alıyor, çoğunu ben yesemde Chanyeol'e vermekten de çekinmiyordum. Kötü yanı ise Chanyeol'ün her filmin sonunda yan odaya çekilerek ağlamasıydı. Sırtını yatak odasıyla birleşik uçuk pembe renkli duvara yaslıyor, ağlıyordu. Yanımda ağlayamıyordu. Hıçkırıkları dolduruyordu kulaklarımı. Duyduğum an kalbim ateşe atılıyor, ateşin ısısı yükseliyordu. Bende sırtımı duvara dayayıp onun ağlamalarını dinliyordum. Elimi duvara koyuyordum onu hissetmeyi umarak. Dışımdan ağlayamasamda gözyaşlarım içime akıp, kan gölleri oluşturuyordu.

Birkaç gün önce metroya binip annemin yanına gitmiştik. Yol boyunca saçma sapan bir sürü şarkıya eşlik etmiş, omzunda uyumuş ve kokusunu içime çekmiştim. Eve geldiğimizde bunu kesinlikle bekliyordum. Bu yüzden her ne kadar gitmek istemesemde Chanyeol annemle konuşmak istediğini söylüyordu. Kıramıyordum onu. Annem evde tüm arkadaşlarını toplamış yemek ziyafeti veriyordu. Bizi kapıda görünce ikimize birden sarılmıştı. Uzun uzun sohbet etmiştik. Annem Chanyeol'ün elini tutup okşamış ve defalarca teşekkürlerini sunmuştu. Salondaki piyanomu çalmış, Chanyeol de gitar çalarak bana eşlik etmiş ve güzel sesini duymamızı sağlamıştı. Akşam üzeri evden ayrılmadan annem Chanyeol ile mutfakta konuşmuştu. Ne konuştuklarını duyamamıştım ama Chanyeol yanıma geldiğinde ağlamıştı. Ne konuştukları ile ilgili tek kelime çıkmamıştı dudaklarımdan.

Chanyeol piyano çalışımı kaydediyordu. Kaç kere başa sarmıştık bilmiyorum ama onun sıkıldığına emindim. İç çekiyordu ama beni üzmemek için, bir sorun yok anlamında gülümsüyordu. Parmaklarım son kez piyanonun üzerinde gezinirken kendimi Chanyeol'ü düşünürken buldum. Onunla yaşadıklarımızı ve hiç yaşayamayacaklarımızı.

Piyanoyu çalmayı bitirdiğimde gülümseyerek bilgisayarın başındaki Chanyeol'e döndüm. Ağzı yırtılacak gibi gülüyordu.

"Kendini fazlasıyla aştın, gardenyam."

Annem piyanomu buraya göndermişti. Minnettardım.

Koşarak Chanyeol'ün kucağına attım kendimi. Elleri sıkıca sararken beni daha ona doymadan kapı açıldı. Şaşkınlıkla Chanyeol'den ayrıldığımda, elimi tutarak yine kendine çekti beni.

Yatak odasının kapısında Jongin, Sehun ve Nayeon belirdi. Chanyeol'e baktığımda onun kaşlarını çatarak arakadaşlarına baktığını gördüm. Bir anda ayaktayken beni kendine çekti ve ellerimi tutan elleri belimi sardı. Derin nefes alışıları karnımı bir tüy gibi gıdıklıyordu.

"Öldün sandık Chanyeol. Ne yapmaya çalışıyordun?"

Nayeon'un sesi ile Chanyeol'ü kendimden ayırmak istesemde ayrılmıyordu. Aksine daha çok sarılıyordu. Nasıl korktuğunu bana ulaşan kalp atışlarından anlayabiliyordum.

Light Of Day // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin