seni bırakır mıyım sandın bu tanımadık sokakta

2K 244 217
                                    

Park Chanyeol büyülü gibiydi. Her dakika beni kendine öyle büyülüyordu ki kendimi onun avuç içlerini öperken buluyordum. Ya da balkondaki güzel çiçeklerinin arasında sarmaş dolaş bir şekilde.

O balkon yeni adresimiz olmuş gibiydi. Orada yemek yiyor, orada uyuyor, orada sohbet ediyor, orada birbirimizi öpüyor ve güzel çiçeklerini suluyorduk. Kendi gibi çiçekleri de güzeldi. Pembe çiçeklerin arasından bulunması ise oldukça kolaydı. O, o kadar görkemli bir şekilde dururken nasıl olur da görmezdim?

Mahallelerindeki çoğu kişi onu tanımıyordu bile, bu yüzden neden onda her gece kaldığım konusunda soru soracak biri de yoktu.

Ailesi nerede diye merak etsemde her şeyin bir zamanı olduğunu söyleyerek teselli ediyordum kendimi.

Telefonda birileriyle konuşuyordu ve ben geldiğimde çabucak görüşürüz ve diğer saçma bitiş cümlelerini kullanıp kapatıyordu telefonu. Ne olduğu hakkında en ufak bir bilgim yoktu, neden o konuşurken odaya girdiğimde bu kadar telaşlı olduğunu da bilmiyordum ama mutluydum. Ben vardım, o vardık ve yeni kelimemiz olan biz vardık. Mutlu olmam için gülümsemesi yeterliydi.

Yakınlarda yaptığı konserlere zorla beni de götürmüş ve herkesin içinde utanmadan öpmüştü, her seferinde. Burada yaşayanların çoğu ünlü grubun solisti ile sevgili olduğumu biliyordu. Birine ait olma hissi güzeldi. Ama ona acı vermek de bir yandan kalbimi püre gibi ezip geçiyordu. Acılar zincirine takılmamayı dilerken sarıyordum ona kollarımı. Çoktan takılmış olmam ise farkında olmadığım bir şeydi.

Küçük ama şekilli parmaklarımın arasında tuttuğum sigara her içime çekişimde biraz daha küçülüyordu. Bir tane daha yaksam bir zararı olmaz diyerek bir tane daha yakıyordum. Bir tane ve bir tane daha...

Dersten izin alarak çıkmış ve büyük beton merdivenlerde oturup, Chanyeol'ü bekliyordum. Bir umut bugünden itibaren tatil olduğu için bir şeyler yapabilme umuduyla. Yalnızca ben ve onun olduğu.

Elimdeki sigara nazikçe alınıp öpmek için yanıp tutuştuğum dudakların arasında yerini almıştı. Gözlerini kapatmış, sanki zehir değil de ilaç gibi içiyordu onu.

Sadece bir kere çekti, ağzından dışarıya bıraktığı duman yavaş yavaş havada kaybolurken sigarayı yere atarak ayakkabısının ucuyla ezdi ve sigara kokan ama aynı zamanda kendi kokusunun da olduğu elleri sanki yerleri orası gibi yanaklarımı buldu. Getirdiği huzurla gözlerim kapandı ve gülümsedim.

Gözlerimi açtığımda bana bakarak gülümsüyordu. Farklı dünyalarda, farklı şeyler yaşıyor gibiydik. Yaklaşarak burnumun ucunu öptü. Öptüğü yer alev almaya başladı. Kül olmak istemiyordum. Ona sarılmak ve onu öpmek istiyordum.

Büyük elleri kolayca küçük ellerimin etrafına dolandı. Ellerimi aradım büyük avuçlarında.

Kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. "Neden bu kadar üşüdün, gardenyam? Buz gibisin. Küçük bir buz kütlesi olmuşsun."

Omuzlarımı silktim ve ellerinin ellerimi ısıtmasına izin verdim.

"Sadece seni daha erken görebilmek için dersten izin almıştım ama sen gelmedin." Koyu kahveleri beni davet ederken gülümsemeye devam ettim. "Seni çok özledim."

Birkaç damla gökyüzünden yeryüzüne inerken hala ona bakıyordum. Bir tanesi saçlarımdan düşüp yanağıma ilerlemeye başlarken Chanyeol eli ile çabucak yakaladı.

"Ben sana demedim mi eğer sana bir damla su gelirse solarsın diye, gardenyam?"

Uzun süredir oturduğum beton merdivenden kalkarak arkamı temizledim ardından kollarımı Chanyeol'ün beline sardım. Anında kolları omuzlarımı buldu.

Light Of Day // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin