-8-

39.5K 2K 155
                                    

Gecenin bu saatinde ne dersi verecek Allahının aşkına ya? Ah fırsatım varken beynini dağıtmalıydım. Neyse Eylül boşver ucunda Poyraz var. Poyraz'ım...

"Geldin mi?"

"Evet neden buradayım? Ne yapacağız? Aklından ne geçiyor senin? Saat kaç haberin var mı?" dedim arka arkaya. Ta ki ağzımı eliyle kapatana kadar. Elini ısırmaya çalıştım ama onu da garip bir şekilde engelledi. Seni sarı pislik.

"Ah cidden soru sorma makinesi gibisin. Hadi gel." dedi ve elimi tuttu. Beni sürüklemeye başladı. Sürükledi çünkü ben şaşkınlıktan zor yürüyordum. Elimi niye tutuyorsun ki? Niye? Why? Warum? Ay elleri çok sıcak.

"Eylül bugün yürüyecek misin?" dedi Doruk. Toparlanabildiğim kadarıyla ona baktım. "Hah evet."

Aşağı kata indik ve restorana girdik oradan mutfağa geçtik. Mutfağı kapattırmış ya. Paraya bak paraya. Zengin koca hayalleri olanlara duyulur. Bu adam çok zengin. Arabasından belli zaten. "Burada ne yapacağız?"

"Bu üçüncü dersimiz yemek yapma. Bakalım ne kadar beceriksizsin?" dedi kollarını birbirine bağlayarak. "Bunu dediğine pişman olacaksın." dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Görelim." Beni sen hırslandırdın. Göstereceğim şimdi sana.

"Ben açım bana yemek yap!" dedi ve bir sandalyeye oturdu. "Tamam, biraz zaman alacak ama."

"Ben beklerim."

Ne yapsam ki? Bir dakika ne yapabiliyorum ki ben? Hiç bir şey! Hayır bunu çaktıramam, annemden öğrenmiş olmam gerek! Buldum omlet evet biliyorum galiba. Ağzın açık kalacak. Yani inşallah.

Yumurtaları çakmak zor olmadı. Biraz peynir, maydanoz, baharat bekledim. Doğru yaptığımı umuyorum. Omlet olurken tabağı biraz süsledim. Sonra pişen yumurtaları tabağa aldım. Şef olacak kızım be.

"Bitti."

"Güzel yarım saatte yaptın. Oldukça iyi getir bakalım tadı nasıl?"

Az önce iltifat etti değil mi? Yanına meyve suyu koyup Doruk'a verdim. Bir parça aldı. Ama yüzü çok duygusuzdu. İnsan bir beğenip beğenmediğini belli eder! Ruhsuz şey!

"Hım...güzel olmuş."

"Gerçekten mi?" dedim heyecanla. Bu ilk yemeğim. "Evet. Gerçekten çok şaşırdım. Yemek yapmayı bilmediğini düşünmüştüm."

"Tabii ki yapabiliyorum." dedim saçımı geriye atarak. "Son kararın mı?"

"Tamam bazı şeyleri yapabiliyorum ama geliştirebilirim. Bak mesela çok güzel kesip doğrayabiliyorum." dedim ve bıçağı elime aldım.

"Sen ve bıçak ve doğramak? Yok artık!" Bana inanmazsın demek! Ah sinir şey! Bir biber aldım ve önüme koydum. Karşı karşıyaydık.

"Bak şimdi nasıl yapıyorum!" dedim ve dudağımı ısırdım. Yaparsın Eylül, bir numarasın kızım. "Hey dur!"

"Ay!" dedim ve hemen parmağımı havaya kaldırdım. Resmen kestim! Kan. "Ah Eylül cidden!" dedi Doruk. Hemen yerinden kalktı ve yanıma geldi. Parmağıma baktı.

"Sakın suya tutma! Bez... al beze bastır!" dedi beyaz bezi uzatarak. Pekala sakin. "Tamam, al tarafı bir kesik!"

"Bu kadar kan o kesikten çıkıyor ama! Cidden insanları endişelendirmekten başka işin yok senin!" dedi Doruk delirmiş gibi bakan gözleriyle. Bandaj kardeşi olabilirdik oysa. Onun kaşı benim parmağım.

"Hey niye bu kadar kızdın anlamadım." dedim kaşlarımı çatarak.
"Yok bir şey! Yarın on ikide bahçeye gel bir yere gideceğiz." dedi. Bu onun kaçış taktiği mi acaba? "Tamam." dedim yavaşça.

Planlanmış AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin