έξι-altı

669 91 15
                                    

Luke

"Kutsal güçler aşkına, çok ağırsın." diye yakındım, Calum'ın kalçalarını daha sıkı tutarak. "Yorgunum, lütfen sadece beni taşımaya devam et." diye mırıldandı Calum, burnunu boynuma sürttü.

"Eğer kulağıma doğru esnersen, kesinlikle seni aşağı atarım." diye Calum'ı tehdit ettiğimde Ashton arkamızdan kıkırdadı. "Onu ben alırım, Luke. Her şeyi taşıyabilecek bir yeteneğim var." Önerisine karşılık omuz silktim ve yarı şaşkın Calum'ı ona verdim.

Calum'ın kollarını Ashton'ın boynuna doladığını gördüğümde yüzümde küçük bir gülümseme oluştu. Ashton onu tuttu, koruyucu bir tavrı vardı. Calum'ın uykulu gülümsemesini ve yanağını Ashton'ın omzuna sürtmesini gördüm.

"Onların ne kadar şirin olabileceği beni hasta ediyor." Arkamdaki bir ses konuştu, beni az önceki sessizlikten sarsarak kendime getirmeye yetmişti.

"Calum ondan gerçekten de çok fazla hoşlanıyor."

"Ash de ondan."

Sırıttım, onları bir araya getirmenin yollarını düşünüyordum. "Onların birlikte olmasını isterdim, ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum." dedim hafifçe, Michael'a karşı nazik olmaya çalışıyordum.

"Ben de aynısını düşünüyordum."

**************

3.tekil şahıs

"Hayatta olmaz! Bu çok gülünç!" Luke kahkaha attı, yaşlarla dolmuş olan gözlerini sildi. Michael ona Ashton'la nasıl tanıştığının hikayesini anlatıyordu. "Evet. Neredeyse benim kafamı koparacaktı. Ayrıca babamın iç çamaşırları." Michael kıkırdadı, "Michael ve Ashton"ın eski zamanlarını düşünüyordu.

Michael ve Ashton neredeyse 12 yaşındayken tanışmışlardı.

Ashton tüm gününü babasıyla geçiriyordu, Michael da aynı şekilde. Babalarının buluşması gerektiğinden Ashton ve Michael'ı oynamaları için başbaşa bırakmışlardı.

"Hey. Cehennem Tazıları'nı görmek ister misin?" Michael kıkırdadı, yeni arkadaşına hiç de masum olmayan bir şekilde gülümsüyordu. Ashton nerede olduklarını tam olarak bilmediği için kabul etti, siyah saçlı çocuk kafası karışık bal sarısı saçlı çocuğun elinden tutarak arkasından sürükledi.

Çocuklar kapıya ulaştıklarında Michael kapının koluna asıldı, ama yerinden bir santim bile hareket ettirememişti. "Ben hallederim." Ashton ona yardım etti, kapının kolunu tuttu ve sonuna kadar açılmasını izledi. Aniden Cehennem Tazıları'nın şeytani havlamalarını duydular.

Ashton geriye doğru zıpladı, Michael gülümsedi ve ışıkları açtı. İki kocamam kurt-köpek orada onlara sivri dişlerini göstererek duruyorlardı. Canavarın kırmızı gözü Ashton'a döndüğünde fiziksel olarak ürperdi.

Michael aniden odanın köşesine gitti ve iki kocaman biftek boyutunda kanlı etleri sürükleyerek getirdi ve onların önünde dikildi, onlara nefesini hissedebilecek ama onların ısırmasına izin vermeyecek bir mesafeye kadar yaklaştı.

"Etrafı onlarla birazcık dağıtmaya ne dersin?" Michael sırıttı, küçük melezin gözlerinde şeytani bir parıltı vardı.

Ashton yutkundu. "Bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum." "Hadi ama, seni küçük bebek. Hadi bir biftek kap." Michael gülümsedi, Cehennem Tazısı'nın yemeğini tuttu. Ashton endişeyle başını sallayarak onayladı ve soğuk, kanlı bifteği eline aldı. Michael elindekini uzattı, canavar ona ulaşmaya çalışsa da boynundaki zincirler onu engelliyordu. "Gelin ve alın bunu, sizi aptal köpekçikler." Michael kahkaha attı, onlara biraz daha yaklaştı. Ashton da ona katıldı, ikisi de tazıların önünde duruyordu.

Çocukların en büyük hatası köpeklerin zincirlere sertçe asıldığını fark etmemeleriydi. O kadar sert asılıyorlardı ki duvar çatlamaya başladı. Zincirler kırılıyordu, gittikçe daha da güçsüz hale geliyorlardı. Ancak çocuklar patavatsızca onları sinir etmeye devam ediyordu.

Aniden, zincirler duvardan koptu ve gürültüyle yere düştü. Michael çığlık atmadan önce Ashton ve Michael bir süreliğine bakıştılar. Aniden, çocuk Ashton'a ulaştı, soluk kollarını onun beline sardı ve odadan hızla koşarak çıkıp babalarının yanıda gitmeye çalıştılar.

"Michael! Onlar geliyor! Daha hızlı!" Ashton bağırdı, diğer çocuğa sıkıca tutunmaya devam etti. "Biliyorum, biliyorum. Deniyorum!" Michael da ona bağırdı, koridoru döndü ve ana salona doğru koşmaya devam etti.

"Baba!" Michael ve Ashton çığlık attı, babalarını gardını indirdiği bir anda yakalamışlardı. "Sorun ne oğlum?" diye sordu Hades, bir kaşını kaldırarak. (Ç/N; aWEEE) "Cehennem Tazıları! Onlar kaçt-" Ama Michael'ın sözleri kapının zorlandığını duymasıyla kesildi. Hırlama sesi yüksekti ve Michel hızla odanın köşesine koştu, hala korkudan titreyen Ashton'ı taşıyordu.

"Aman Tanrılarım." Apollo inledi, Hades kapıyı açıp Cehennem Tazıları'nı durdurmaya çalışırken çocukların yanına koştu.

"Michael, tut beni!" Ashton ağlıyordu, yüzünü Michael'ın boynuna gömdü. "Seni almalarına izin vermeyeceğim. Söz veriyorum." Micgael mırıldandı, gözlerini açtığında canavarların ona baktığını gördü. Michael çığlık attı, gözlerini sıkıca kapadı, bir şeyin ona saldırmasını bekledi. Ama hiçbir şey olmadı.

Michael gözlerini açtığında babasının sadece iç çamaşırıyla olduğunu gördü, canavarlar onun pantolonunu çiğniyordu. Michael kıkırdadı, ve kollarında titreyen çocuğu sarstı. Ashton ona baktı ve canavarların meşgul olduğunu gördüğünde rahatladı. Ve Hades'in o haline hafifçe kıkırdadı.

"Siz çocukların başı çok büyük bir belada."

-
Bu bölümü benim için çeviren sevgilim goddessoffail 'a çok teşekkürler.
Boşuna kendini yordun benim için..

the devil's child //muke (türkçe çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin