-1-

238K 4.3K 911
                                    

Hikaye Türü: Romantik, Komedi, Gençlik
Başlangıç Tarihi: Ağustos 2013
Multimedya: Tanıtım Videosu

YASAL UYARI:

Yapılan konuşma ve araştırmalar sonucu okuyucuların bu kitabı, aile yanında okuduğu zaman şiddet gördüğü,terlik yediği,aç bırakıldığı vb.durumlar saptanmıştır.Bu nedenle hikayeye AİLE YANINDA OKUMAMA uyarısı getirilmiştir.

Kısaca kendimi tutamam gülerim diyorsan ailenden uzaklaş kardeş.

İYİ OKUMALAR...

Güneş tüm sıcaklığı ile beynimi buhara çeviriyordu. Ah bu hava, doğanın mis gibi kokusu, kelebeklerin süzülerek uçuşu, böceklerin sesleri, karıncaların kollarıma tırmanışı.... Bir dakika karınca mı?

"Ah.İmdat alın şunu alın şunu. Isırırsa ölürüm alın!" diyerek yerimden sıçradım. Aslında olaylara fazla tepki veririm evet. Ne yazık ki böyle pis bir huyum var. "Eylül sakin ol, minicik hayvanın sana ne zararı olacak ki?" diyen anneme küfür etmiş gibi baktım. Hadi ama anne!

"Ya anne öyle deme küçücük ama canavar bunlar. Aldınız mı karıncayı?" dedim etrafa bakarak. Aslında böceklerden korkuyorum, çaktırmayın. "Aldık kızım aldık."

Bugün günlerden Pazar yani geleneksel piknik günü. Ve biz aile boyu piknikteyiz. Babam, annem, sinir erkek kardeşim ve arkadaşları, artık arkadaşlarına ne oluyorsa, amcam, yengem... Sanki koca piknik alanını kapatmış gibiyiz. Ve ben piknikleri çok severim tabi karınca olmadığı sürece. O hayvanlar beni çok korkutuyor. Küçücük bedenlerine rağmen o kadar yükü taşıyan garip bir hayvan. Neyse, biz zengin bir aileyiz yani maddi durumumuz iyi. Ama klasik sosyete zenginlerden değiliz. Normal insanız yani.

Kardeşim arkadaşlarını çağırırsa bende kendi arkadaşlarımı çağırırım dedim ve arkadaşlarımı çağırdım. Birazdan burada olurlar. Ne olur çabuk olun bu sohbet çok bayıcı. "Eylül ben geldim!" diyen ses Aslı'ya aitti.

Oha ya başka bir şey istesem olacak mıydı? Bir dakika tekrar dileyeceğim. Son model bir Lamborghini'm olsun, ne olur Allahım! "Aslı canım. Diğerleri nerede?" dedim ona sarılarak. Aslında Aslı en yakın arkadaşım olmasa onu çok kıskanırdım. Boyu 1.70 , kilosu 60, sarı, dalgalı saçları ve siyah gözleri ile minyon bir tipi var. Çok tatlı. Taliplerini bekliyoruz.

Bu arada... yoksa diğerleri gelmeyecek mi? İnanmıyorum o kadar davet ettim ya. İnsan kibar olup gelir biraz. Vefasızlar.

"Geliyorlar. Biraz geç kaldılar sadece." dedi Aslı düşüncelerimi okumuş gibi.

Hah şöyle işte yani arkadaşlarım diye demiyorum ne desem yapıyorlar. Hiç bir zaman onlar hakkında şüpheye düşmedim zaten. Harika kişiler benim gibi.

"O zaman sen geç hadi.Bak şuradaki ağacın altında oturuyorum. Alıştın sende zaten." dedim ağacı göstererek. Buraya her geldiğimde Aslı da gelir. Bilirsiniz sonsuza kadar en iyi arkadaş.

"Bu sefer deneyimli geldin değil mi?" dedim yavaşça. Geçen hafta... Bir denize girelim dedik. Aslı da dar paça pantalon giymiş kıvıramıyor paçalarını. Eve öyle sırılsıklam gitti. İki gün soğuk algınlığından kafasını kaldıramadı. Şapşal hemen hastalanıyor işte.

"Evet bu sefer şort giydim." dedi yüzünü buruşturarak. Sesinde zafer dolu bir eda vardı.

"Hımm...o anlara ait fotoğrafımızda var!" dedim telefonu saklayarak. Evet onu sinir etmeyi seviyorum. Aslı "Ne? Nerede?" dedikten sonra telefonu fark etti.

"He söyleyeyim de yok et değil mi? Hastayken çok... zombi gibisin. Bunlar hep koz." dedim sırıtarak. Aslı ise suratını daha çok astı. "Sağ ol ya çok mükemmel bir iltifattı."

"Ne demek canım her zaman." dedim ve ağacın altına gidişini izledim. Salla kalçaları salla!

O sırada diğerleri geldi. Can, Sıla, Ceyda, Anıl, Emre. Ah dostlarım ya. Yani şu dünyada ağlarsa dostum ağlar gerisi yalan ağlar be. "Vay hoş geldiniz beyler bayanlar!" dedim alkış tutarak.

"Merhaba Eylül hanım." dedi Can ve ben bir prensesmişim gibi önümde reverans yaptı. Ona kıkırdadım ve diğerlerine baktım. Her zaman ki Can. "Keyfiniz yerinde değil mi? Nerede mayolar?" dedim.

Sıla yanıma geldi ve kolunu omzuma attı. Sarı, kıvırcık saçları ile Sıla, her zaman dikkatleri üzerine toplayan biri oldu. Gözleri de mavi. "Acıktım dünya güzeli." dediğinde diğerleri güldü. Bir kere de soruma cevap verseniz de Eylül mutlu olsa.

Arkadaşlarımı seviyorum. Hepimiz devlet üniversitesi olan Ege üniversitesine gidiyoruz. Bölümümüz ise botanik. Yaşasın yeşillik, yaşasın doğa.

"Ee Poyraz nerede kaldı?" dedi Anıl. O sırada ağzımda su olsa öksürürdüm, burnumdan gelirdi ama yoktu. "Ne? Poyrazı kim çağırdı ki?" dedim şaşırarak.

"Şey ben çağırdım sonuçta o da bizim sınıfımızda" dedi Anıl. Yavaşça yutkundum ve gülmeye çalıştım. Poyraz bizim bölümümüzde fazladan okuyor. Yani aslında ekonomi mi işletme mi ne okuyor. Alakalarını sormayın bilmiyorum. Sanırım ailesi her bölümü okudum istiyor. "İ.. iyi yapmışsın. Gelecek miymiş bari?" dedim ağzıma fıstık atarak.

"Evet geleceğim dedi ama..." dedi Anıl ve sustu. Burada bir edebiyat yapardım ama yapmıyorum. "Belki vazgeçmiştir." dedim omuz silkerek.

"Biri benden bahsetti galiba!"

Sesin sahibine dönen bakışlar... Bu o! Şu an kesin ağzımdan salyalar akıtarak ona bakıyorum ama ne yapayım? Allah özene bezene yarattmış. O kim mi? Hoşlandığım çocuk Poyraz. Neyinden hoşlanıyorum? Bir kere tam bir karizma, güçlü sonra çekici. Ne bileyim farklı be.

"Hoş geldin." dedi birkaç kişi. Poyraz tam yanima oturunca bakışlarımı kaçırıp Aslı'ya baktım. O da zaten bana bakıyordu. Tabi ki biliyor. En yakın arkadaşım hoşlandığım kişiyi bilmeyecek mi yani?

"Hoş buldum. Ne yapıyoruz?" dedi Poyraz o güzel sesiyle. Sesin en güzel şeyin. "Yüzeceğiz." dedim aniden. Herkes bana bakınca boğazımı temizledim. "Tabi isteyen." diye ekledim.

"Bence de yüzeriz. Hava müthiş." dedi ve güldü. Nefes almadan başımı denize çevirdim. Bu çocuk sadece sıkıntıdan gelmiş olamaz! Muhakkak başka sebep var. Çok yakın değiliz yani şaşırıyorum. "Ama önce yemek." dedi Sıla ve karnını ovdu.

Sonra yemek yemeye başladık. Ah evet bakışları ile Poyrazı yiyen ben oldum. Profiterol gibi çocuk. Ne yapayım?

---------------------------------

Sosyal Medya Hesaplarım

Youtube : TTikizler

Planlanmış AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin