"BİRİNCİ GÜN"

27.8K 1.7K 2.9K
                                    

"Aslında polis dışında her şey olabilirdim, mesela bir insan..."

Yağmurlu bir hava ve şehrin orta gelirli insanlarına ev sahipliği yapan sıradan bir mahalle...

Saatler gece yarısına yaklaşmış, çevredeki ahali televizyonlarına daha da dikkatli bakmaya başlamıştı.

Adam, hedefinin bulunduğu binadaki merdivenleri korkulukların da hain yardımıyla ağır ağır çıktı, acelesi yoktu; keza henüz meşhur dizinin sezon finali bitmemişti. Kendinden emin bir tavırla tek tek daire numaralarını kontrol etti, nihayet aradığı rakama kavuştu, maalesef muhtemel maktule de...

Cebinden çıkardığı maymuncuk ile kapının kilidini birkaç saniyede açtı, ardından kendisinden habersiz apartman sakinlerini ürkütmeden yavaşça kafasını içeri doğru uzatıp etrafı kolaçan etti.

Sağ tarafında beyaz mobilya takımı ve LCD bir televizyon ile doldurulan oturma odasını buldu. Kapıya arkası dönük vaziyette duran kanepenin ucundan, genç bir kızın sallanan ayaklarına tanık oldu. Ne yazık ki, aradığını bulmuştu. 

Televizyondan yansıyan ışık, adamın meymenetsiz suretini yarım yamalak aydınlatıp kızı uyarmaya çalıştı fakat herifin ona yaklaşmasına mani olamadı.

Sonunda, kanepeye bir adım mesafede, kızın tam arkasında dikildi. Bir süre onu izledi; ellerini, ayaklarını, masum ve boyasız saçlarını, suratına yer etmiş gamzesini...

Aniden sol eliyle kızın ağzını kapattı, kurbanını kendine doğru çekti ve kulağına eğildi.

"Susmazsan aklından şüphe ederim. O zaman kafanda bir delik açıp bakarım, var mı diye. Bu gece seni kimse kurtaramaz!"

Kız sustu, açık beyin ameliyatına hazır değildi, tıpkı mahallesindeki diğer insanlar gibi.

"Güzel bir hayatın varmış ama bu da benim hayatım..."

* * * * *

Olay mahalline varabilmişti sonunda.

Üstü başı toz-toprak mücadelesinin çatışma alanı haline gelmiş, her savaşta olduğu gibi 'insanlık' kaybederek montunu ve ayakkabılarını düşmana teslim etmişti. Sokaklar tarafından yürütülen kirli kaldırım oyunu nihayet amacına ulaşmış ve kıyafetlerini bir kez daha üzerinde paralamıştı. Mucize eseri kurtulabilen üç beş parça esvap ise can havliyle derisine tutunarak hayatta kalabilmişlerdi ama onların da sicilleri pek temiz değildi.

Kendi şehrine özgü yüzsüz bir çamur, rengi solmuş pantolonunun paçasını hiçbir özenle karşılaşmadan aylardır bilfiil işgal altına almış, muhitindeki esnafa dahi varlığını kabul ettirmeyi başarmıştı.

Tanıdığı ve aslında tanımadığı bütün kadınların, ağızlarındaki tükürükleri kullanarak yaptıkları temizlik harekâtları inatçı çamuru meskeninden ayırmaya yetmemiş ve zamanla birlikte yaşamayı öğrenmişlerdi.

Sokağa çiseleyerek dökülen masum yağmurun, kapkara montuna denk gelen talihsiz birkaç damlası, çamur lekesinin üstünden süzülerek kaçma girişiminde bulundu.

Onlarca kadının DNA'ları üzerinden gerçekleştirilen hain planı fark etmesi uzun sürmedi. 'Paçamdan, kadınlar akıyor...' dedi ama terk etmelerine izin verdi, zaten hiçbirini sevmemişti.

Bir metre yetmiş sekiz santimlik yükseklikten yere düşen, paramparça olup insanları tuzla buz eden suretindeki kalıcı yorgunluk ifadesi ise, kara, kapkara yüzünü daha da çirkin ve tahammül edilemez bir hale getirmişti, en azından onun için. Etrafına baktı korkuyla, kendini görebileceği bir ayna yoktu, sevindi.

Kendi Cesedinin Faillerini Asla BulamazsınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin