Bölüm 5

1K 127 106
                                    

"İnanılmaz!" dedi, Alaycı Prens.

Kayra gırtlağındaki ellerden kurtulmak için başını sağa sola sallayıp duruyordu. Umutsuz bir çabaydı bu. Alaycı Prens'in ellerinden kurtulmak için başını her sağa sola sallayışında adamın tırnakları boğazını çiziyor ve zaten kötü olan durumunu iyice boktan bir hale getiriyordu.

"Birinin yaşamını ellerinin arasında tutmak gibisi yok, değil mi? Sen zaten bunu gayet iyi bilirsin! Eminim cinayet işlediğinde kendini Tanrı gibi hissediyorsundur. Haddinden fazla gelişmiş egon beyninin içinde çınlayan bir sese dönüşüp sana Tanrı olduğunu söylüyordur. Yaşatmak yerine can alan bir Tanrı... Senin gibi soyut kavramlara ve somut belalara sahip birine ihtiyacımız yok!"

Ellerini Kayra'nın gırtlağından çekip doğruldu. Rahatlayan Kayra derin derin çekti havayı içine. Yeniden yaşama tutunması için iki derin nefes yeterli olmuştu ama yüzünün renginin yerine gelmesi için bundan fazlası gerekiyordu.

Alaycı Prens sandalyeyi kaldırıp önüne geçti. "Seni buraya getirdiğimde planladığım ilk şey neydi, biliyor musun?"


Kayra adamın solgun yüzüne baktı ve öksürük krizine tutuldu.

"Seni öldürmeyi düşünmüştüm. Orada, Uyku Evi'nden çıkınca karşına çıkan yolun iki yüz elli metre ilerisinde, bir orman var. En gereksiz ayrıntılara takılan insanoğlunun gözünden kaçan eşsiz bir yer. Yaratıcılık sorunu çektiği için inzivaya çekilip kaybettiği ilhamın gelmesini bekleyen, düşüncelerle dolu bir yazara benzetiyorum Sükût Ormanı'nı. Orada öylece duruyor ama ne onu gören var ne de ona yaklaşan. Sanki berbat günler yaşadığımız ve gitgide kötülüğün hüküm sürmeye başladığı bu dünyada kendi kendini bir koruma alanına almış gibi."

"Orayı bu kadar çok seviyorsan neden orada yaşamıyorsun?" Ağzına dolan kan tadından rahatsız olup başını çevirdi ve tükürdü. "Sende beni öldürecek cesaret yok. Boş laf yapan bir polissin."

"Polis olsaydım seni bulmak için iki yıla yakın zamanımı feda etmezdim. Bilirsin, polislerin istedikleri şeye ulaşmak veya bulmak için kullandıkları bazı gizli bağlantılar ve ona benzer şeyleri vardır."

"Benden ne istiyorsun? Amacın ne?"

"Dedim ya, seni öldürmeyi düşünmüştüm. Aslına bakarsan hala bunu düşünüyorum. Yaşamayı hak etmediğine uzun zaman önce karar verdim ve bana kalırsa sen zaten bunun farkındasın. Aksi halde ne diye bir anahtarı almak uğruna kendini bu duruma düşüresin ki?"

Seni izliyormuş.

"Beni mi izliyordun?"

Odanın içinde kamera olabilir.

"Odanın içine kamera mı yerleştirdin? Beni mi izliyordun?"

"Hayır, izlemiyordum ve aptal değilim. O anahtara ulaşmak istemenin sebebini anlamam veya bilmem için zihnini okumama gerek yok. Aslına bakarsan, zihin okuma yeteneğim olsaydı bakacağım son zihin senin ki olurdu. Kim bilir kafanın içinde kanla ve cesetle döşenmiş nasıl bir oda var? Düşünmek bile ürkütücü."

Alaycı Prens dizlerinin üstüne çökerek konuşmayı sürdürdü.

"Seni öldürmeyi düşünmüştüm, Kayra. Dediğim gibi, hala da düşünüyorum. Ölme fikrin -özellikle de bunun benim elimden olması- doğrusu çok cazip geliyor. Üstelik karşı koyamayacak olmanı eğlenceli buluyorum. Gırtlağından içeri bir bıçak giriyor ve senin buna karşı yapabileceğin tek şey boğazında açılan yarıktan fışkıran kanları seyretmek ve ölümün soğukluğu saniyeler içinde göz bebeklerinin içine süzülüp onları donuklaştırırken, korkuyla tir tir titreyip cehenneme gitmemek için dua etmek. Sence de bu çok eğlenceli değil mi?"

Uyku EviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin