KB2-FİNAL

6.2K 311 30
                                    

Karşısındaki kapıyı arkasındaki sekreterin tüm itirazlarına rağmen açan Tugay tüm kararlılığıyla masasında oturan tanıdık simaya yürüdü.

"Hepsi numaraydı öyle mi?" Aydın odasına biranda giren Tugaydan gözlerini çekmeden koltuğunda daha rahat bir pozisyona geçerek ardına yaslandı.

"Odama böyle izinsiz giremezsin."

"Girerim!"

"Bu şirkette bu kadar güksek sesle de konuşamazsın."

"Ama yapacağım! Bana oyun oynadın! İntikam almak için herşeyi planladın ve bizi oyuna getirerek Borayla Betülü evliliğe zorladın! Tek amacın beni uzak tutmaktı kardeşinden!" Aydın umursamaz bir yüz ifadesiyle başını salladı.

"Ama başaramayacaksın! Beni Betülden uzak tutamayacaksın, görüşmemize izin vereceksin! Kazı bunu aklına, ondan ayrılmayacağım!"

"Neden buna izin verecek mişim?"

"Vereceksin lan! Seviyorum Betülü, tamam mı? Seviyorum!" Aydın kapı kenarında Tugaya özlemle bakan kardeşinden gözlerini çekip yeniden Tugaya baktı.

"Yok canım?"

"Ondan ayrılmayacağım!"

"İyi, ayrılma."

"Seviyorum, aşığım kardeşine!" Aydın bir kere daha omuzlarını silkti.

"Tamam, sev."

"Tamam mı?!"

"Tamam lan tamam!" Tugay afallayarak geri adım attı.

"Tamam mı dedin sen biraz önce?" Aydın sırıtarak başını salladı.

"Tamam dedim." Tugay rahat bir nefes alıp sesli bir oh çekti.

Denizi o ihalede gördükten sonra arabasına atladığı gibi bu şirkete gelmiş ve Aydının karşısına dikilmişti. Yol boyunca Aydının Uludağdaki davranışını Betülü kendinden uzak tutmak istemesine yormuş, daha da sinirlenmişti. Hiçbir güç buna engel olamazdı! Şuanda ayrı olabilirlerdi evet,  ama bu sadece Betül öyle istediği içindi. Yakında o da Tugaydan uzak duramayacağını anlayacaktı, ya güzellikle ya zorla. Aydının odasına daldığı gibi konuya girmiş ve tüm şirketi sesiyle sallamıştı. Sevdiğini haykırmaya o kadar odaklanmıştı ki Aydının kabullenişinin farkına bile varamamıştı. En sonunda Aydın da patlayarak sesini yükselttiğinde anca bir şeyleri idrak edebilmiş ve Aydına boş bakışlar atmaya başlamıştı. Şimdiyse koşup Aydına sarılmamak için kendini zor tutuyordu, tamam demişti çünkü... tamam...

Asıl sarılmak istediği kişinin Aydın değil Betül olduğunun farkına vardığında işaret parmağını Aydına doğru salladı.

"Bak gidiyorum." Aydın yüzünü sıvazlayarak başını salladı.

"Git, Allahını seversen git. İtiraf et, sonra da ne halt yersen ye." Tugay sırıtarak ardına döndü ve odadan çıktı. Betülün evine gidecekti fakat buna gerek kalmamış Betülü asansörün önünde beklerken bulmuştu.

Asansör kapısı açıldığında Betülden önce davranıp asansöre girmiş ve kızı da bileğinden tuttuğu gibi kendine çekmişti. Betül bilekleri Tugayın avucunda bedenleri bir bütün halde başını yavaşça kaldırmış ve Tugayın gözlerine bakmıştı.

"Ne yapıyorsun?" Kendini geri çekmek istedi fakat kapısı kapanan asansör harekete geçince biraz daha yapıştı Tugaya.

"Benimle geliyorsun Betül, itiraz etme."

"Hayır ya, gelmiyorum. Sana söyledim, bana bir cevap vermeden istediğini yaptıramazsın." Betülün öncesine göre daha sakin çıkan sesinden kızın yumuşadığını anlamıştı Tugay. Kendisine ters davranmıyordu bile, sadece o iki kelimeyi bekliyordu. Sonrasında itiraz atmeden onunla geleceğine emindi.

"Cevap mı istiyorsunuz küçük hanım?" Betül uysal bir şekilde başını salladı. Tugaysa yüzünü Betülün yüzüne yaklaştırıp aralarındaki bir nefeslik mesafede durdu.

"Seni seviyorum." Betülün gözlerinden tek bir damla yaş aktı. "Çok düşündüm Betül, inkar etmeye çalıştım. Çünkü ne yapacağımı bilmiyordum, inkar ederek herşey çok daha kolaydı. Ne zamanki sen... karşıma çıkıp herşeyi bildiğini ve bir cevap istediğini söyledin... işte o zaman çok korktum. Artık arkasına saklanacağım bir yalan yoktu,  kendimi sana açmadan sana da gelemezdim... korktum işte. Duygularından deli gibi korktum, hata yapmaktan çok korktum. Ama geldim işte, dayanamadım çünkü seni seviyorum..." Parmaklarıyla kızın gözyaşlarını sildi. "Lütfen benimle gel, kendimi sana kanıtlamama izin ver." Betül burnunu çekerek başını salladı.

Tugay bir karış mesafesindeki kırmızı gözlü sümüklü kıza gülümseyerek baktı.

"Gel buraya küçük kız." Betül karşı çıkmadı ve usulca dudaklarını birleştirdi.

***

"Çağlacım, hadi birşeyler ye artık." Serra çatalı binbir zorlukla Çağlanın parmakları arasına sıkıştırdı. "Hadi ağzına götür."

"Ya Serra neden anlamak istemiyorsun? Bu durumda yiyemem!" Tam o sırada kapı açılmış ve Deniz içeriye girmişti.

Denizi gören Çağla ayağa fırlamış ve elindeki çatalı Denize doğru sallayarak üzerine yürümüştü.

"Ya sen nasıl bir adamsın ha? Neden kendini de unutmuyorsun biryerlerde!" Deniz yüzünü buruşturarak bir adım geri gitti.

"Hayatım, valla heyecandan. Nasıl aklımdan çıktı anlayamadım, halbuki Tibete de söylemiştim unutturmasın diye. Değil mi Tibet?" Tibet aceleyle balını salladı.

"Evet evet söyledi. Yengem kızma ama ya, bak birazdan nikah başlayacak." Bu cümle Çağlanın daha da sinirlenmesine sebep olmuştu.

"Evet birazdan nikah başlayacak ve de şu halime bakın." Üzerindeki kazağın eteklerinden tutup odadakilere gösterdi. "Sizce de bir eksiklik yok mu? Mesela beyaz bir gelinlik?!" Serra koşup arkadaşının omuzlarını tutup sıkmaya başladı.

"Çağlacım lütfen sakin ol." Çağla omuzlarını silkerek Serranın ellerinden kurtulup birkaç adımda Denize ulaştı ve yumruk yaptığı elini nişanlısının göğsüne geçirdi.

"Pislik herif! Kır düğünü istiyorum dedim, bu karda kışta aceleye getirilmiş düğünle evleniyoruz!" Deniz ellerini Çağlanın beline yerleştirdi.

"Ama sevgilim, daha kaç ay var. Ben nasıl sabredeceğim sensizliğe?" Çağla yüzünü buruşturdu.

"Gelinliğimi de unuttun zaten." Deniz gözleri dolan nişanlısının burnuna küçük bir öpücük kondurdu.

"Çok özür dilerim sevgilim." Kapı açıldığında Tugay elinde telefonuyla içeriye girdi.

"Gelin hanım?" Çağla yaşlı gözlerle Tugaya döndü. "Bora yoldaymış. Yarım saate burada olur."

"Teşekkür ederim Tugay abi." Çağla kendini saran kollara karşı çıkmayarak başını saatler sonra kocası olacak adamın göğsüne yerleştirdi.

Tugay ise her daim ikisini göz hapsinde tutan Aydının odada yokluğunu fırsat bilip ikili koltukta sessizce oturan sevgilisinin yanına oturdu ve avucunu açıp Betüle uzattı. Betül elini sevgilisinin avucuna bıraktıktan sonra başını omzuna yasladı ve nihayet muradına eren kuzeni ve müstakbel yengesinin hala süren kavgalarını sırıtarak izlemeye devam etti. Acaba kendisi de böyle bir gün yaşanabilecek miydi? Göz ucuyla yanındaki mafya bozuntusuna baktı. Neden olmasındı?

SON


İkinci kitabımızın da sonuna gelmiş bulunmaktayızzz. Okuyan destekleyen herkese çok çok teşekkür ederim, iyi ki varsınız. Başka başka hikayelerde buluşmak ümidiyle.. kendinize iyi bakın. Sizleri seviyorum. ;) ♡♥


Kaçma Benden (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin