Odadaki hava bitmiş, boğulmaya başlamıştım sanki. Bir an önce odama gidip uyumalıydım. Elimdeki çatalı neredeyse hiç dokunmadığım pasta diliminin yanına bırakıp, "Çok yorgunum, ben yatıyorum." dedim.

"Ama tadına bile bakmadın Nisan! Ben bu pastaya, sırf senin için ne kadar emek verdim biliyor musun?" dedikten sonra çatalla tabaktan bir parça alıp dudağıma yaklaştırdı. "Aç bakalım ağzını!"

"İstemiyorum Özlem. Yarın bakarım tadına."

"Hayır olmaz! Bu gece bakacaksın. Bak yemezsen ağlar arkandan."

Kendimi zorlayarak ağzımı açıp pastanın tadına baktım. Başka bir zaman olsa en az iki dilim yiyebilirdim, çünkü çok lezzetli olmuştu. Ama şuan küçücük bir parça bile ağzımda çoğalırken bir lokma daha yiyemezdim.

"Sana doğum gününde onu hatırlattığım için özür dilerim." dedi. Yüzünde pişmanlık vardı, vicdan yapıyordu. Üç yıldır aynı evi paylaştığımız için, her mimiğinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyordum.

Gülümseyerek, "Önemli değil, geçti gitti zaten. Hem Ayrıca doğum günüm dün de kaldı hatırlarsan." dedim.

Boynuma sarıldı.

"İyi ki doğdun Nisan🎂"dedi.

Sonrada hırkasının cebinden küçük bir kutu çıkartıp bana uzattı.

"Bu ne?"

"Doğum günü hediyen, aç bakalım beğenecek misin?"

"Gerek yoktu aslında." diyerek kutuyu açtım. İçinde beyaz taşlı bir bileklik vardı. Bileğime kendi elleriyle taktı.

"Bunlar ay taşları. Sana uğur getireceğini düşündüm. Ay taşının bir çok özelliği var aslında. Mesela, hayata daha pozitif bakmanı sağlayacak, metabolizmanı hızlandıracak özelliğe sahip. Daha birçok etkisi var ama şuan hepsini hatırlayamıyorum, internetten sende bir bak istersen" dedi.

Ona teşekkür ettikten sonra, ayaküstü barda olan tartışmayı ve sonrasını anlattım.

"eeeee?,nasıl biriydi? Yakışıklı mıydı? ismi neymiş? Ne iş yapıyormuş?...."

Soru yağmuruna tutulacağımı tahmin etmem gerekirdi. Ama aklım Özge ve Serkan konusuna takılı kaldığı için bunu düşünememiştim. "Ne bileyim Özlem. Elin adamının yakışıklı olup olmamasından, ya da isminden bana ne!"

"Ama seni o züppelerden kurtarmış, kahramanın olmuş."

"Tamam kurtardı, sağ olsun. Ama o kadar. 'Kahraman' falan da ne demek şimdi? "

Duvara yaslanıp sinsi sinsi gülmeye başladı. "Bakarsın bara yine gelir."

"Aman aman, uğraşamayacağım seninle. Hadi yatıyorum ben." dedim ve odama geçtim.

☆☆☆☆☆☆

3 AY SONRA

Mayıs ayının başlarıydı ve Adana'ya yaz her zamanki gibi çok erken gelmişti. Havaların ısınmasıyla vücudumun iyice hantallaştığını hissettim. Bu akşam işe gitmek tam bir  işkence olacaktı.

Gece yarısına doğru bar yine tıka basa doluydu. Elimde içki bardakları servis yaparken, "Bu insanların evleri yok mu acaba?" diye kendi kendime söylendim. İçkileri masaya bırakırken, masadaki adamlardan birisi elini kalçama attı. Bir anda ani refleksle tepsiyi başına geçirdim. Sonra adamla tartışmaya başladık. "Bu senin işin değil mi güzelim, neden bozuluyorsun?" dedi.

BENİ KALBİNE SOR(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin