KB2-33

4.4K 292 6
                                    

Betül dolabının önünde durmuş bir hafta sonra olacak tören için uygun kıyafet bulmaya çalışıyordu. Semih ve Ardanın şirketinin kendi şirketleriyle giriştiği bir proje vardı ve sunum için büyük bir gece düzenlenmişti. Her ne kadar iş üzerine bir gece gibi gözükse de aslında bir kutlama gecesi olacaktı. Daha bir hafta vardı ve bu süre Betülün alışverişe çıkması için yeterliydi ama Betül bunu istediğinden pek emin değildi. Kafasını bir türlü toparlayamıyordu, aklı sürekli Tugaydaydı. Amacı kardeşinin intikamını almak da olsa bu oyuna kendisini de dahil etmesini gururuna yediremiyordu. Asıl canını sıkan da Tugayın duygularını bilmiyor oluşuydu. Ondan etkilenmişti, hem de birbirlerini daha tanımazken atılan birkaç mesajla. O kadar zaman boyunca Tugay ona sadece planı için yaklaştıysa...

Seçtiği elbiseyi yatağına fırlatıp yüzünü yıkamak için lavaboya geçti. Musluğu açtı ve buz gibi suyu birkaç defa yüzüne çarptı.

Kapı çaldığında yüzünü kuruladığı havluyu yerine asıp banyodan çıktı ve kapıyı açmak için aşağıya indi.

Kapı deliğinden baktığında gördüğü yüzle atmayan başlayan kalbine küçük bif küfür savurup hemen kapının solundaki boy aynasının önüne geçti. Felaket görünüyordu, saçlar başlar birbirine girmiş, yüzü gözü şişmiş, hele kıyafeti...

Sonra bir an ben ne yapıyorum dedi kendi kendine. Şimdi saçın kıyafetin sırası mıydı? Karşısına geçip hesap sormalıydı, sen beni ne sandın diye.  Evet yapmalıydı! Tabi ağzında atan kalbiyle nasıl olacaksa?

Daha fazla oyalanmadan kapıyı açtı ve kaşları çatılmış Tugayla göz göze geldi. Tugayın çatık kaşları düzelip yüzü şaşkın bir ifadeye bürürünürken kapının kolunu sımsıkı tutuyordu.

"Betül, ne oldu?" Tugay ona doğru bir adım attığında bir adım geri çekildi. Tugayın yüzü bozulurken hala ondan etkilendiği için kendine kızıyordu.

"Bana kızgınsın. Neden, ne oldu? Hadi söyle." Gerçekten sebebini bilmiyor muydu?  Hadi Bora meselesi neyse de Aydından birşeyler öğrenmiş olabileceğini düşünemiyor muydu? Hele yumuşacık sesi, ilgili tavırları yok muydu? Betülü çıldırtıyordu, herşeyi boşverip Tugayın dudaklarına yapışmamak için kendini zor tutuyordu.

"Gelsene." Güçsüz sesine aldırmamaya çalışarak kapıyı araladı ve Tugayı içeriye aldı.

Tugay salona yürüdü ve tam ortasına geldiğinde arkasını dönüp Betüle baktı.

"Sevgilim?" Betül aniden bakışlarını yerden kaldırıp Tugayın gözlerine baktı, sonra yeniden kaçırdı. "Bana neden bakamıyorsun Betül? Sorun ne, hadi anlat?"

Betül önce boğazını temizledi. Konuşmak zorundaydı, yoksa bu işten nasıl kurtulacağını, duygularına nasıl dur diyeceğini bilmiyordu. Konuşmalıydı, ancak bu şekilde vazgeçebilirdi.

"Neden benimle oynadın?" Asıl sormak istediği tabi ki bu değildi. Nedenini biliyordu ve de anlatılanlara göre Tugayın az çok nasıl bir karaktere sahip olduğunu da. Tamam yaptığı yanlıştı, kırıcıydı ama Betülün merak ettiği şey bu değildi, umrunda da değildi. Sadece Tugayın ona karşı birşeyler hissedip hissetmediğini merak ediyordu, herşeyin aptalca bir oyundan ibaret olup olmadığını.

İşte Tugay bunu beklemiyordu. Elbette Betül son olanlardan sonra birşeyler duyup öğrenebilirdi. Kendisini de suçlayabilirdi, Tugay hazırlıklıydı. Peki ya bu duruma... hem de değişen onca şeyden sonra?

Tugay Betüle yaklaşıp kızın kollarını tuttu.

"Betül?" Betül yüzüne bile bakmadığında kızı hafifçe sarstı. "Betül, lütfen yüzüne bak." Betül başını kaldırdığında kızın yanaklarından süzülen yaşları gördü. Koskaca adamdı, o zaman küçük bir kızın gözyaşlarına kanıp kendisinin de ağlamak istemesi nedendi? Kalbinin üzerindeki ağırlığı azaltmak için derin bir nefes aldı. Bu küçük kız kendinden nefret ediyor olmalıydı. Daha fazla batamazdı, ne söylerse söylesin Betül kendinden daha fazla nefret edemezdi. Herşey bitmişti işte!

"Birşeyler söyle. Lütfen bir açıklama yap Tugay, lütfen!" Tugay gözlerini sımsıkı kapatmış kendisinden açıklama isteyen kızı biraz daha kendine çekti.

"İntikam içindi. Kardeşim için canını yakmak istedim. Ama sen zaten bunları biliyorsun?" Betül gözlerini hala sımsıkı kapalıyken başını salladı.

"Neden yapmadın o zaman?" Önce yüzünde nefesi, sonra da dudaklarındaki sert dudakları hissetti Betül. Tugay onu öpüyor muydu? İyi de niye?

Tugay kısa bir öpücükten sonra kendini geri çekti. Betül gözlerini aralarken bakışlarını kızın dudaklarından ayırıp gözlerine baktı.

"Bilmiyorum Betül! Tüm bunlar ne demek bilmiyorum." Betül yavaşça başını salladı.

"Tamam." Tugayın şaşkın bakışlarına aldırmadan Tugayın dudaklarından küçük bir öpücük de o çaldı. Kendini geri çekip Tugayın ellerinden kurtuldu ve bir iki adım geri çekildi. "Seni geçireyim." Ardına dönüp salondan çıktığında kendine gelen Tugay dudaklarını ıslatıp yutkundu ve hareket etmeyi akıl edebildiğinde küçük kızın peşine takıldı.

Betülün kendine açtığı kapıdan çıkıp ardına döndü son bir umut, belki Betülün gözlerinde birşey yakalarım diye ama Betül başını kaldırıp Tugayın yüzüne bir kere bile bakmadı. Oradan ayrılmak için harekete geçeceği sıra o kısık sesi duydu.

"Görüşürüz." Bir kere daha ardına baktığındaysa demir kapıyla karşılaştı. Hayal kırıklığı içinde arabasına yürürken tek düşündüğü bir daha ne zaman karşılaşacaklarıydı.

Betül Tugayın karşılık vermesini beklemeden kapıyı kapatmış ve ardına yaslanmıştı. Küçük kahkahalarını engellemek için ellerini dudaklarına bastırdı. Merak ettiği sorunun cevabını almıştı ya bu ona yeterdi.

Devam edecek...

Kaçma Benden (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin