Bölüm 2

1.9K 199 163
                                    


Alaycı Prens, Kayra -yeniden- uyanana kadar en az bir iki saat geçeceğini umuyordu. Bu süre dinlenmesi, düşünmesi ve temeli daha sağlam bir plan yapması için gerekliydi. Şu ana kadar kim olduğuna dair en ufak bir ipucu vermemiş ve Kayra'nın aklını allak bullak etmişti. Haftalar öncesinden kafasında kurduğu plana uygun hareket ediyordu ancak şimdi durup yaptığı plana bakınca bir şeyler eksik geliyordu.

İlk adım izini takip etmek olmuştu. Bu hiç kolay olmadığı gibi ekonomik yönden cebini epey zorlamıştı (birilerinin tanıdığı birilerini konuşturmak için para gerekiyordu ve o birilerine ulaşmak için de gereken şey tomarla yüzlük banknottu). Hiç şüphesiz, genel olarak - başı bir iki kere belaya girmiş olsa da- ilk adımı başarıyla tamamlamıştı. Bu sayede iki yıl önce yolu kesiştiği Kayra'yı bulmuş ve onu buraya, Uyku Evi'ne getirmişti.

İzini bulduktan sonra Kayra'nın peşinden hemen her yere gitmişti ve adamın ruhu bile duymamıştı. Doğrusu, kendini böylesine iyi gizleyebileceğine başlarda ihtimal vermemişti ancak hayal ettiğinin ötesinde gösterdiği bu başarı ona önemli konularda fayda sağlamıştı. Kayra'nın davranışlarını gözlemlemiş, girip çıktığı yerleri incelemiş, konuşma tarzından düşünce yapısına kadar pek çok konuda bilgi sahibi olmuştu. Böylece düşmanıyla arasındaki en belirgin ve temel fark ortaya çıkmıştı. Bu fark aynı zamanda üstünlüğüydü.

Üstün olduğu konu -Kayra'nın da fark ettiği gibi- bilgi sahibi olmasıydı. Kayra'nın yıllardır yaptığı tüm o pis işlerden haberi vardı. Neyi ne zaman yaptığını ve nasıl yaptığını en ince ayrıntısına kadar biliyordu. Ulaştığı bütün bilgileri tek tek düzenleyip bir dosya haline getirmişti. Hepsi orada, en köşede duran çantanın içindeydi.

Dosyayı hazırlamak için çok çalışmıştı. Girmediği çöplük, batmadığı bataklık, bakmadığı delik, konuşmadığı insan kalmamıştı. Konuştuğu insanlar garip görünüşü olan tiplerdi. Tekin olmadıkları gözlerinin çevresinde beliren halkalardan açıkça anlaşılıyordu. Çoğu uyuşturucu satıcısıydı. Okul kenarlarında dolanıp dişlerine göre bir av kestiriyorlardı. Çoğu bir alıcı bulmak için çaba harcamıyordu bile. Çocuklar satıcılara gidip en fazla üç dakika içinde ihtiyaç duydukları malı alıyorlardı. Malı satış-alış biçimleri her yerde aynıydı. Dikkat çekmeyeceklerini düşündükleri bir yerde buluşup dikkat çekmeyeceklerini düşündükleri sözde normal tavırlarıyla uyuşturucu alım-satımı yapıyorlardı. Kaç kere bu sahneye şahit olduğu hakkında kesin bir fikri yoktu. Belki on, belki yirmi. Bir çocuğun uyuşturucu satın alışına son şahit oluşunda hissettiği duygular, ilk şahitliğinde hissettiği duygularla aynıydı: Acıma, üzüntü ve hepsinden baskın olan öfke.

Kayra uyuşturucu satıyor muydu? Belki. Araştırmaları sonucu oluşturduğu dosyanın içinde Kayra'nın uyuşturucu işiyle bir alakası olduğuna dair herhangi bir bilgi yoktu. Ama uyuşturucuyla uzaktan yakından ilgisinin olmadığını söyleyen bir şey de yoktu, değil mi? Bundan emin olamazdı. İçinden bir ses sattığını ve muhtemelen alıcılarını liseye giden çocuklardan seçtiğini söylüyordu. Neden olmasın? Ergenlik çağındaki çocuklar muhtemel bir aptallığın pençesindedir. Hep bir şeylerin gelmesini beklerler ama bekledikleri şeyin ne olduğuna dair çoğu zaman bir fikirleri olmaz. İşte bu yüzden onları kandırmak daha kolaydı. Böyle düşününce Kayra'nın, her zaman olmasa da kolay paraya ihtiyaç duyduğu zamanlarda kendine kandıracak birilerini bulmuş olma ihtimali oldukça yüksek görünüyordu.

Uyuşturucu satmıyor olsa bile bu bir şeyi değiştirmezdi. O güne kadar canını aldığı insanları geri getirmez, tükettiği umutların fidanlanıp yeşermesini sağlamazdı. Kim bilir kaç gözü yaşlı insanın keder dolu çığlıklarından sorumluydu.

"Hepsi çantada, dosyanın içinde. Bütün her şey, yaptığı bütün pislikler çantada," dedi, kendi kendine. Peki, bu ne kadar doğruydu?

Çantanın içindeki dosyayı düşündü. Şimdiye kadar ulaştığı bilgileri abartmış olamaz mıydı? Elde ettiği bilgiler büyük bir yapbozun küçük parçalarından ibaretti belki de? Pek çok şey biliyordu ancak bildiği pek çok şey aslında hiçbir şey olabilirdi. Ortaya çıkaramadığı, izine ulaşamadığı daha bir sürü şey olabilirdi. Şimdiye kadar nasıl olup da bunu düşünmemişti, aklı almıyordu.

Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Kalbi normalin çok üstünde bir hızda atmaya başlamıştı ve koltuk altları terlemişti. Ensesinde ki tüylerin diken diken olduğunu hissediyordu. Gözlerinin içi acıyor, soluk alıp verişleri düzensizleşiyordu. Bunlar iyiye işaret değildi.

Kayra'ya yaklaşıp adamı dürttü. Hala baygındı. "Rüyanda ne görüyorsun, Kayra? Durman için yalvaran bir kadın mı, yoksa yaptıklarını görmek zorunda kalan bir çocuk mu?" Yanıt gelmedi. Uyuyordu.

İyi, diye düşündü. "Uyumaya devam et, farecik. Çok yakında senin için hazırladığım kapana sıkışıp öleceksin."

Köşedeki çantayı alıp odadan çıktı.

Uyku EviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin