...bitiremediği tablonun üzüntüsünden çok , uzun zamandır aklına getiremeyişi üzüyordu , resim yapmaya bu kadar düşkün ve sevdalı olmasına rağmen , bu uğraşını ihmal etmesini bir türlü anlayamıyordu , oturduğu divandan kalktı , uzaktan boğazı gören pencereye yaklaştı , aklından ne geçirdiğini kendisi de bilmiyordu , tuhaf dedi , sahi ne düşünüyordu , işte öylesine boş ve anlamsız bakındığını fark etti , fakat gözleriyle uzakta bir şeyler arıyor gibi kıstı , aklına arkadaşı Özlem'in "..gözlerini kısma çevresinde çizgiler oluşur ..." demesine hiçbir zaman aldırış etmedi , bildiğinden şaşmazdı , kendisini olduğu gibi bırakır dilediği gibi görünürdü ,özel bir imaj vermeyi yapay bir güzellik krizine tutulmayı hiç sevmedi , doğal olan ne ise onu yapmayı severdi , daha doğrusu doğallık onun mizacı , huy ve karakter rengiydi , arkadaşı bir değil birkaç sözü vardı böyle , ne diyordu başka : "..gerçi güzelliğine, ne yıllar, ne de böyle kısık bakışlar her hangi bir şey yapamamıştı , hiçbir değişim yok..." arkadaşının sözlerini bir an aklına getirdiyse de gerçekten uzakta bir şeyleri fark edebilmenin ciddiyeti ile gözlerini kısıyordu , önce şehrin düzensiz yapılanması öteden beri canını acıtıyor , sonra da sıkışık trafiğin üçüncü dünya ülkesini andıran kalabalığı .Geçmekte olan bir gemiye gözlerini çevirdi, güzelim boğazın maviş rengini çirkinleştiren kara bir yılan gibi geçmekte olan bir gemi , boğazın sularını yırtarak ilerliyor o güzelim hisarların zarif mimarisine çok çirkin düşüyordu , bu bir denizaşırı gemiydi ,boyası simsiyah üzeri yük yığını , uzunca boyuyla gemi bir kibir alameti gibi süzülüyordu suyun üzerinde , bir şeyler daha düşünmeliydi ,aslında düşünülecek her şey düşünülmüştü de insan yine de huzursuz ve mutsuzdu , güzel yüzüne dökülen dalgalı saçlarını eli ile düzeltirken , birden bir kitap aklına geldi kitaplığa yöneldi raftan aradığı kitabı çekti , sayfalarını çevirdikçe sayfa kenarlarına kurşun kalemle yazdığı notlarına baktı , duygulanmadan edemedi , elindeki kitabı hatırlıyordu Balzac'ın "iki gelinin hatıraları " isimli kitaptı , hatta bu romandan etkilenip bir tablo yapmıştı , mutlu ve mutsuz yüzleri kapsayan hayatın içinden günlüklere dairdi , aradığı şey ,tuttuğu kısa notlardı , nihayet bulmuş ve okumaya kendini vermişti : "... bu dünyayı terk etmeden önce bütün duygularımı gerçekleştirip gerçekleştirmediğimi merak ediyorum ,bir an düşündüm , sahi , acaba hissetmediğim bir şey kalmış mıydı , sevinç,üzüntü,mutluluk,gözyaşı,fakirlik , zenginlik,bilgi ve tüm diğerleri ne varsa, hepsini yeterince yaşamış tecrübeler edinmiştim , ah , aslında unutulan ve en son kalan bir şey her zaman olurdu , acaba benim için unutulan neydi ...? " , kitabı kapattı derin bir nefes aldı , derin bir off çekti , alnına düşen saçları nefes verişiyle uçuşmuşlardı ,bazı zamanlar belki de kendisini yalnız hissettiği anlarda ,bu ve benzeri sorular zihnini ziyaret ederdi , acaba diyordu genç kadın , neyin çağrısını duymamış olabilirdim , şanslı ve mutlu olduğu söylenebilir miydi tam karşısında duran aynaya bakarak mırıldandı "..maalesef vereceğim olumlu bir cevabım yok...üzgünüm .." , gözleri buğulandı , elindeki kitabı rafa yerleştirirken içinde kopan fırtınaları nasıl izah edecekti , neyse dedi . öteden beri sevdiği bir şarkının dağınık cümlelerini okumaya başladı "...bana bir aşk masalından şarkılar söyle / kalbimin bahçesinde gülleri gör de / ....tekrar baş cümleye döndü , durduk yerde hiç düşünemediği konuları başına topladığından canı sıkıldı bir anlam veremedi , bundan kendini çabuk çıkartmalıydı , ah şimdi nasıl olduysa dudaklarından dökülen başka bir şarkının çocuksu büyüsüne kaptırdı kendini ,giderek yüksek sesle söylemeye de başladı hatta: " ...bana bir masal anlat baba/içinde bütün oyunlarım/kurtla kuzu olsun şekerle bal/baba bir masal anlat bana/içinde denizle balıklar/yağmurla kar olsun güneşle ay/bana bir masal anlat baba/içinde tüm sevdiklerim/içinde İstanbul olsun..." ..ahhh içinde İstanbul olsun , ahh..dedi tablosunu bitirmeye karar verdi ....
21.10.2015
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendime Mektuplar
Short StoryGiderek metropolleşen güzel şehirlerimiz, insanı ve her birimizi yalnızlaştırmakta, bizleri bulunmaz canavarlara dönüştürdüğünü acıyla hissettirmekte. Oysa şehirlerimizin, insanı mutlu etmek, huzur ve güvende yaşatmak için inşa edilmiş olmaları gere...