Duygularını Renklerine Göre Ayırmak

17.8K 531 87
                                    


                Üniversitenin kampüsünde yer alan cafenin birinde, tepeden dünyaya bakınca tüm bu karmaşayı anlamak güya kolaydır diye düşünüyordum. O yüzden buraya hep tepeden bakıyordum. İşte orada, o masada üç kız oturuyor. Melis, Merve ve Selin. Sosyal orta düzey, orta düzey meseleleri... Dersler, hocalar ve genel geyikler... Sürekli vurgusu yapılan sahte kardeşlikler, güçlü kız bağları, zayıf karşı cins bağlarıyla örülü bir ağ. İnsanlar yüksek oranda arkadaş, hatta kardeştir. Kesinlikle güvenli ve sevgi dolu bir ortam. Ancak yine de kimin ne kadar kimi sevdiği belli değildir. Arka kollayacak durum olmayınca, kimin kim için neler yapabileceğini bilemezsiniz tabi... Düşmanlıklar ve çarpaz eş değişimlerine asla yer yoktur. Çünkü cebin yeterince dolu değilse bunlar seni alt düzeye düşürür. Ya da siler süpürür. Orta düzey her zaman düşük olandan iyiydi ve çoğunlukla yüksek zümreden de iyi görünürdü. Sağlam basmak, önemliydi çünkü. Ama bu hayatta bazıları yerden yürüyerek ilerler, bazılarıysa uçardı. İşte o zaman, başınızı kaldırıp göğe baktığınızda, tüm bu gürültünün nereden geldiğini anlardınız.

Orta düzey gruplar her sosyal çevrede çoktur. Lise, üniversite, iş hayatı... Ancak bazı ortamlarda, özellikle eğitim hayatında, tek bir yüksek zümre vardır. Gürültücüler... ONLAR!

Onun yanında bulunan daha kalabalık masa, okulda herkesin tanıdığı insanların olduğu yer, ONLAR'ın masasıydı. Nicel olarak 6, nitel olarak 3 kız ve 3 erkekten oluşuyordu. Genel olarak tanıtılmak gerekirse, kızlar Melisa, Nazlı ve Tuğçe'ydi. Karışık sosyal ilişkiler yüksek zümre için ciddi boyut taşımaz. Bu kızlar da bu kültürün bir parçalarıydılar. Melisa, Savaş'ın, yani gruptaki birinin eski sevgilisi. Aynı zamanda Savaş ve Nazlı arasında rayına oturmamış ve ayrılıp barışmalı bir ilişki sürüp gidiyor. Bu eski sevgilinin yeni sevgilisi durumu iki genç kızı da hiç rahatsız etmiyormuş gibi hala birlikteler, Melisa ve Nazlı. Kız kıza yapılan buluşmalarda Nazlı'nın Savaş'tan yakınırken Melisa onu destekler ve Savaş'la aralarının düzelmesi için tavsiyeler verirdi. Ne kadar içten bilinmez. Tuğçe'yse... Onun ne olduğunu ancak Tanrı bilebilirdi. Gruptaki tüm erkeklere fiziksel olarak kardeş kadar yakındı ancak her zaman aklından geçenin bu olmadığını bilirdiniz.

Savaş grubun asi ve garip adamıydı. Grup içindeki kızlarla birlikte olmayı sakınca görmez, grup dışından birine asla bakmazdı. Başını beladan belaya sokardı, ancak soyadı gibi ailesi de soylu insanlardı. En az paraları kadar güçleri de vardı. Ona nazaran, Emre çok daha düzgündü. Aslında grubun içindeki en düzgün insan da oydu belki. Nazlı'nın abisiydi ve her zaman ona model teşkil etme baskısını üstünde hissetmiş olacak ki asla belirli sınırlar dışına çıkmazdı. Grup içinden kız arkadaş edinmez, eski kız arkadaşlarıyla arkadaşlarını sürdürüp onların yeni erkek arkadaşlarıyla kanka olmaya kalkmaz. Onun için düzgünden başka tabir kullanılamaz sanırım, en azından bu açıdan. Grubun son üyesine gelirsek... Yani Ali'ye. Ali, sıradanın çok ötesinde, üzerinde bir adamdı. Dünya onun çevresinde döner, o da görünür gözleriyle görünmez dünyayı deler ve ardından bakardı. Her şeyin içine işleyebilecek kadar derinliği olan, buz mavisi tadında, deniz mavisi kokusunda, gök mavisi gözleri vardı. İçini görmezlerdi, içinden görürlerdi adeta. Sarı parlak saçları biraz uzun yada kısayken fark etmez, ona çok yakışırdı. O da bunu bilirdi. Göz rengini ortaya çıkaran mavinin her tonundan kazaklar, sweatler, gömlek ve tişörtler giyerdi. Onunla ilgili bir kitap yazabilirdim, ama o kitaplarla anlatılabileceklerin çok üstündeydi. Görünenin ve olanın arasına uçurumlar koyar, sürekli gülümseyen ve umursamaz yüzünün arkasına duyguları hapseder, hapishanesinde evrenin sahip olduklarından daha çok şey yaşatır, büyütür ve beslerdi. Sesinin tınısının derinleşmesiyle gizlediği deryadan bir tını damlası ellerinize damlardı. O, duygunun ruhuydu. Ve ben ona aşıktım.

Sen Ve Ben İhtimaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin