29

108K 4.4K 903
                                    


MASAL

Kendimden utanıyordum. Resmen en yakın arkadaşıma ve kardeşime yargısız infaz yapmıştım. Hale'nin anlattıklarından sonra içimi pişmanlık duygusu yakıp kavuruyordu. Çok nadir yaptıklarımdan pişman olurdum ama şu anda resmen pişmanlığın dibine vurmuştum. Demek Asal hala kapalı alan korkusunu yenememişti ve kilitli tuttuğum saatlerde fenalaşmıştı. Allah'ım ben nasıl bir kardeşim? Nasıl kilitlerim onu odaya? Ama ben korkusunu yenemediğini nereden bilebilirim ki? Hiç belli etmemişti köftehor...
Ayağa kalktığımda Hale'de benimle ayaklandı. Asal'dan özür dilemezsem içimde duygu benim ölümüme sebep olacaktı. Ölürsem de pişmanlıktan değil ikizimin elinden öleyim. Hızla Asal'ın odasına gidip kapıyı tıklattım. ''Asal konuşabilir miyiz?'' diye sorduğumda ses gelmemesi canımı daha çok sıkarken kapıyı tekrar tıklattım.
''Asal! Canım kardeşim.''
''İçeri girsene Masal, neden kapıyı tıklatıyorsun?'' Hale'ye gözlerimi kısarak bakarken ''Doymadın mı çıplaklığına?'' diye sordum. Hale'nin birden gözleri fal taşı gibi açıldı. ''Ne alakası var ya,'' diyerek gözlerini kaçırınca tekrar kapıya doğru döndüm. ''Belki banyo yapıyor beni duymadı. İçeri girdiğimiz an o da banyodan çıkacak. Belki de çoktan banyosunu yaptı şu anda giyiniyor. Sırf gıcıklığına bana cevap vermiyor. Kapıyı açtığımız gibi gözlerimi tekrar dağlatmak istemediğim için kapıyı çalıyorum herhalde.''
İçimdeki pişmanlık her saniye artarken ''Asal lütfen, özür dilemek istiyorum,'' dedim. Gözlerim yanmaya, sesim titremeye başladı. Kapının ardından tıkırtı bile gelmiyordu. Uyumuş muydu? Yoksa az önceki olayın etkisinden çıkamayıp fenalaşmış mıydı?
''Asal bak, içeri giriyorum,'' Arkamdaki heyecanla soluk gözlerimi devirmeme neden oldu. Bu kız gerçekten Asal konusunda dengesizdi. Daha birkaç saat önce onu öldüreceğim derken şu anda onun için ölürüm modundaydı.
''Asal bak kapının kolunu tuttum.''
''Asal bak aşağı doğru hafif hafif indiriyorum.''
''Asal bak yeminimi bozup freni patlamış kamyon gibi dalacağım odana.''
''Benden günah gitti,'' Yine de tedbiri elden bırakmayarak gözlerimi kapattım ve hızla kapıyı açtım. Hale'nin arkamdan ittirmesiyle sendeledim. Önce sessizliği dinledim. Bal suratın Asal'ın olmadığını söylemesiyle önce bir gözümü açıp odayı koçana ettim. Daha sonra iki gözümü de açtım. Yatağın üstündeki havlusu vardı. Banyo yaptığı cepteydi. Banyodan çıktığı da cepteydi ama havlu buradaysa ya giyinmişti ya çıplaktı. Ya herro ya merro...
'Allah'ım sen beni abdest aldırmak zorunda bıraktırma ya rabbim'diye dua ederek ağır adımlarla giysi odasına doğru ilerledim. O sırada göz ucuyla banyoya da baktım. Yoktu. Giysi odasına girmeden önce ''Kardeşcağızım,'' diye seslendim. Çocuğun bu yapış yapış halimden ses vereceği varsa da vermezdi. Kapı aralığından başımı uzatıp içeriyi kontrol ettim. ''Burada da yok'' diyerek arkamı döndüğümde Hale'nin odayı karıştırdığını gördüm.
''Ne yapıyorsun kızım?''
Sesimi duymasıyla yerinde zıplayan bal surat ''Hiç,'' diyerek elindeki kol saatini koleksiyondaki yerine koydu ve hızla çekmeceyi kapattı. Paniklediği elini kolunu nereye koyacağını şaşırmasından belliydi. ''Yok diyorum. Aşağı indi herhalde. Hadi gidelim yoksa vicdanım beni boğmaya niyetli.''
Hale'nin yanından geçip odadan çıktım. Merdivenlere giderken, bir umut yukarıda olma ihtimalinden dolayı etrafa bakınıyordum. Apar topar aşağı indim. Beşizler kendi çaplarında takılıyorlardı. Mutfağı kontrol ettiğimde kimsenin olmadığını gördüm. 'Acaba bodrum katta mıdır?'Merdivenlere yönelirken Asal'a seslendim. Tam birkaç basamak inmiştim ki, Gece bana seslendi. Arkamı döndüğümde ''Asal abi gitti,''diye devam etti. Gitmiş miydi? Bize beşizleri yalnız bıraktık diye bir sürü laf söylerken o gitmiş miydi?
''Ne demek gitti? Nereye gitti?''
Vicdan azanım ve öfke gazabım bir savaş haline girmişti. Gece omuz silkerken Hazar ''Bir yere telefon etti, sonra küfür etti ve hızla çıkıp gitti,'' dedi. Kaşlarım çatılırken Hale'ye baktım. O daha çok endişelenmiş gibiydi. Düşündüm. Bir yere telefon etmiş,sonra küfür edip nereye gitmiş olabilirdi?
''Bence kulübe gitti.''
Aktan'ın cümlesiyle ''Nereden biliyorsun?'' diye sordum. Aktan gözlerini önündeki bilgisayardan çekmeden omzunu silkti. ''Biraz zeki olan herkes bunu tahmin edebilir bence.'' Ukala cevabıyla dudaklarım aralandı. ''Doğru söylüyor olabilir mi?'' diye sorarak Hale'ye döndüm. Yüzündeki endişe iç çatışmasının gölgesinde yok olmuş gibiydi. ''Hale,'' dediğimde düşüncelerinden ayrılan bal surat ''Efendim bal böceğim,'' diye cevap verdi.
''Sence de Asal, kulübe gitmiş olabilir mi?''
Bilmediğini belli edercesine omuz silkerken ''İhtimaller arasında,'' diye cevap verdi. Hale'nin aklında başka nereye gitmiş olabileceği vardı ki? ''O zaman ben gidip ihtimallerden birini eleyeceğim,'' dediğimde bana sanki çok saçma bir şey söylemişim gibi bakmaya başladı.
''Saatin kaç olduğundan haberin var mı?''
Umurumda değil gibi omzumu silktim. ''Amcam duyarsa neler olacağını tahmin ediyor musun?'' Büyük ihtimal önce beni böyle bir şey yaptığım için, sonra Asal'ı bizi yalnız bıraktığı için, sonra tekrar beni ikizimin peşinden gittiğim için cezalandıracaktı ama özür dilemediğim her saniye içimde beni yiyip bitiren huzursuzluk, zehrini vicdanıma akıtıyordu.
''Asal'dan özür dilemezsem birazdan ağlamaya başlayacağımın farkında değil misin?''
Hale imalı bir şekilde bana bakarken ''Onu odaya kilitlemeden önce düşünecektin. Bekle, geldiğinde özür dilersin,'' dedi. İtiraz edince telefonla özür dilememi söyledi. Saçmaladığını fark edince tekrar eve geldiğinde konuşmam konusunda razı etmeye çalıştı ama ben itiraz edip kulübe gideceğimle ilgili direttim. Artık bu vicdan olayından çıkmış, ölüm kalım meselesine dönmüştü. Beşizler bile ilgilendikleri şeyleri bırakmış bizi izliyordu.
''Tamam Hale. Şu ana kadar gidip dönmüştüm bile. Sen bebelerin başında dur, ben bir saat içinde dönerim.''
''Yok canım,'' deyip pışık yapar gibi işaret parmağıyla gözünün altını çekti. ''Ya sende gitmeyeceksin ya bende geleceğim.'' Hayretler içinde en yakın arkadaşıma bakarken ''Hale eğlenmeye gitmeyeceğim farkındaysan. Gidip özür dileyip geri geleceğim,'' dedim. ''Beni ilgilendirmez. Ya benle ya da hiç.'' Kollarını meydan okurcasına göğsünün üzerinde kavuşturdu. ''Hale saçmaladığının farkında mısın?'' diye sorduğumda omuz silkerken ''Yahu bebeler evde yalnız mı kalsın?'' diye devam ettim.
''Ben onlarla yalnız mı kalayım?'' diye fısıldadığında gözlerim monçiçi gibi bakan beş bebeye kaydı. Şimdi ne karın ağrısı olduğu anlaşılıyordu. Gerçi onun yerinde olsaydım, şu anda çoktan kulübe varmıştım. Şu anda uslu dursalar da ne zaman ne yapacakları belli olmuyordu. Eminim ki, akıllarından bir haylazlık geçiyordu ve o ana kadar enerji toplamak için inzivaya çekilmişlerdi.
''Biz başımızın çaresine bakabiliriz.''
Kardeşine hak veren Aktan ''Rahatınıza bakın siz,'' diye devam etti. Renan'la birbirlerine bakıp sırıtmaları hiç hoşuma gitmese de yapacak bir şeyim yoktu. Bir saat en fazla ne yapabilirlerdi ki?
''Tamam o zaman. Biz bir saat içinde geleceğiz. Zaten kapıda sizi koruyacak insanlar var. Dışarıdaki kimse size zarar veremez. Önemli olan sizin birbirinize zarar vermemeniz.''Bir abla edasıyla konuşmam işe yaramış gibiydi. Beşi de beni anlıyormuş gibi başını salladı. ''Bir şey olursa ararsınız.''
''Tamam Masal Abla.''
Hepsinin tek bir ağızdan verdiği cevap beni rahatlatacağına daha çok germişti. Bunlar ne zaman aynı düşünse, mutlaka sonunda başımıza bir bela açılıyordu. Hale'ye döndüm. Son bir umut vazgeçmesi için konuşacaktım ki ''Boşuna nefesini harcama,'' dedi. ''Geliyorum.'' Bu kızın beni benden iyi tanımasından bazen nefret ediyordum. ''İyi. Yürü o zaman'' Hale hoşnutsuz bir şekilde üzerimi inceledikten sonra ''Bu halde mi?'' diye sordu. Bende kendimi incelemek için başımı eğdim. Yanları transparan siyah ve pembe renklerindeki pilates taytım ve üzerime üç numara büyük gelen tişörtümü değiştirmekle zaman kaybedemezdim.''Pandufları çıkarıp spor ayakkabılarımı giyeceğim. Üzerime deri mont tamamdır.'' Hale gözlerini devirirken ''İron'a gidiyoruz Masal,'' dedi. ''Allah aşkına bu kılıkla sen spora bile gitmezsin. Gidip bari Asal'ın tişörtünü çıkar.'' Gözlerimi tekrar üzerimdeki tişörtte gezdirdim. Renk bakımından taytımla çok zıt durmuyordu. Ayrıca bu Asal'ın değil Enes'indi yani Enes'in hediyesiydi. O yüzden her fırsatta üzerime giyiyordum ve şimdide çıkarmak gibi bir planım yoktu. Tişörtün etek kısımlarını topladım ve göbeğimin üstünde düğümledim. Kollarımı da birkaç kat kıvırdıktan sonra, at kuyruğu yaptığım saçlarımı açtım. Başımı öne eğip, dalgalandırdığım saçlarıma hacim verdikten sonra hızla geriye attım ve ellerimle düzelttim. Ben bunları yaparken Hale dikkatle bana bakıyordu.
''Hadi gidelim.''
''Masal ciddi misin ya?'' Hale'yi dinlemeden kapıya doğru yöneldim. Arkamdan koşarken ''Bu halde içeri girdiğimiz an herkesin dikkatini çekeriz,'' diye bağırıyordu. Hayır üzerinde düzgün bir eşofman takımı olan oydu. Dikkati çekersem ben çekerdim. Ben umursamıyordum ama bal surat bunu devlet meselesi haline getirmişti. ''Ya birini görürsek?'' Adımlarımı yavaşlatıp Hale'ye döndüm. Asal haricinde İRON'da kimi görebilirdik ki...
''Görmezden geliriz.''
Hale'nin dudakları aralanırken tekrar önüme döndüm ve yürümeye devam ettim. Korumalardan biri bize doğru gelirken arabayı hazırlamasını söyledim. Adam otoparka doğru koşarken ben de diğer adamlara doğru yürüdüm. ''Bir şeye ihtiyacınız varsa, biz alabiliriz efendim.''
Başımı hayır anlamında salladım.
''Asal'ın yanına gidip geleceğiz. Bir yokken ev de beşizler de size emanet.''
* *
Yol boyunca yanımda mızmızlanan Hale'ye, bozuk plak gibi arabada beklemesini söylemekten sıkılmıştım ama o inatla geleceğini söyleyip hala olabilecek ihtimalleri konuşmaktan sıkılmamıştı. Bu yüzden kulübün sokağına girmemizle apar topar arabadan inmem bir oldu. Bu kulüp sabaha kadar boş kalmıyordu. Saat gece yarısına yaklaştığı için, kuyruk hala hınca hınç doluydu. Bakışlarını bana çeviren kalabalıkla Hale'nin sırtıma yapışması bir oldu.
''Ben sana söylemiştim Bal böceği. Bak herkes bize bakıyor.''
''Sana arabada kalabileceğini söyledim bal surat.'' Nefesini enseme üfleyen Hale'yle tüylerim diken diken oldu. Bizi karşılayan korumalardan birine Asal'ın içerde olup olmadığını sordum.
''Asal Bey, içerideler küçük hanım.''
Demek bizi bırakıp kulübe gelmişti. ''Peki bir sorun mu oldu?'' diye sorduğumda kaşlarını çatan adam ''Hayır efendim. Her şey olağan seyrinde,'' diye cevap verdi. Şimdi elime düşmüştün işte Asal. Önce özrümü dileyip şu vicdanımın yükünden kurtulayım, sonra bizi yalnız bırakmanın hesabını sana sormaz mıyım ben...
Arkamı dönüp şoföre bizi otoparkta beklemesini söyledikten sonra koşar adım içeri girdim. İçerisi her zamanki gibi büyüleyiciydi. Yanımızdan sürekli kokoş kızlar geçiyordu. Hale'nin kıyafetlerinden utandığını, kimseyle göz teması kurmamasından ve üzerini çekiştirmesinden anlıyordum.Onu kendi haline bırakıp, balkon kısımlarından birine yürüdüm. Asal kulüpteyse, ya locasındaydı ya da bir kızı alıp... Tövbest. Ne olur locada olsun Allah'ım, beni o zinalara şahit olmak zorunda bıraktırma ya rabbim.
Kalabalıkta gözlerimi dolaştırdım. İnsanlar deli gibi eğleniyorlar, yarın yokmuş gibi içiyorlar, hunharca dans ediyorlardı. Her ne kadar beynim yüksek sesten uyuşmuş, gözlerim değişik ışıklardan kör olmuş olsa da, burada olmak iyi hissettiriyordu. Hafif hafif müzikle dans ederken Hale'nin bir şeyler dediğini hissettim.
''Ne?''
Hale abartılı bir şekilde gözlerini devirip daha yüksek sesle bağırdı. ''Dans etmeyi bırak ve Asal'ı aramaya devam et! Locada mı?'' Bilmiyorum der gibi omuz silktim. Kendimi ne kadar engellemeye çalışsam da müzikler içimi kıpır kıpır yapıyordu ve hareket etmeden duramıyordum. Hale'nin burnundan soluyarak bir şeyler söylerken anlamadığımı belli eden işaretler yaptım. Sıkıntıyla iç çekti ve yanıma gelip kulağıma doğru bağırdı.
''O zaman saatlerdir kime bakıyorsun sen?'' Kulağımdaki gıdıklanma hissi tüylerimi diken diken yaptı. Kulağımın içini parmağımda ovalarken ''Ne bağırıyorsun ya. Kulak zarımı patlattın resmen!'' dedim azarlar gibi.
''Beter ol!''
''Ne? Beter mi olayım?''
Hale sinirli bir kahkaha attıktan sonra ''Demek ki duymanı engelleyen kulak zarınmış. Baksana patlayınca ne kadar güzel duyuyorsun Masal!'' diye bağırdı ve kollarını önünde bağlayarak kulübe arkasını döndü. Bana böyle bir nedenden trip mi atıyordu yani?
''Hale neden-''
Omuz silkti. Daha ne soracağımı duymadan omuz silkerek tüm kelimeleri ağzıma tıkmıştı. Gerçekten trip atıyordu. Çocuktan bir farkı yoktu. Çocuk deyince aklıma beşizler geldi. Kim bilir şu anda ne yapıyorlardı? Döndüğümüzde başımızı sokacak bir evimizin olmasını istiyorsak, acele etmeliydik.
Bakışlarımı locaya çevirdim. Boştu. O zaman benim güzel ikizim, gizli odasında zina peşindeydi. Yine de belki yanılıyorum ihtimaliyle kulübün içini taramaya başladım. Gördüğümü sandığım kişiyle gözlerimi kıstım ve balkondan sarkarak bakmaya başladım. Hale'nin dikkatini çekmiş olacağım ki, ''Orada mı?'' diye sordu. Bir dakika işareti yaptım. Gördüklerimin doğru olduğunu anladığımda kısılan gözlerime inat dudaklarım beş karış açıldı.
''Enes...'' Hale'ye dönerken ''Enes aşağıda,'' diye devam ettim. Kaşlarını çatan bal surat ''Ne?'' diye bağırınca beni duymadığını düşündüm ve onun yaptığı gibi kulağına doğru ''Enes aşağıda!'' diye bağırdım. Hızla benden uzaklaşan bal surat kulağını tutarken ''Masal!'' diye bağırdı. İntikamımı aldığımı belli edercesine gülümserken ''Onu anladım zaten. Enes'in burada ne işi var diye düşünüyordum,'' demesiyle ciddi bir yüz ifadesi takındım.
''Beni görmeye gelmiş, asi ruhlu, ilginç saçlı, kalın kaşlı, kaslı kuslu erkeğim.''
Hale gözlerini kısıp yapmacık bir şekilde kahkaha attı. ''Çok komiksin bal kabağım.'' Kıkırdayarak tekrar Eneslere doğru baktım. Arkadaşlarıylaydı. Kızlar eğleniyordu, erkekler ise sadece etrafa bakıyordu. Sevdiğim çuçuğa kucak dansı yapan kızı görmek için gözlerimi kıstım. Allah kahretsin.Bugün kampüste ömrümden ömür götüren kız değil miydi bu? Bu kadar samimi miydiler yani. Enes'in yüzünü görmeye çalıştım. Zevk almıyordu. Onu daha önce gördüğüm yerlerle İRON'u kıyaslarsak, burası Enes'in eğlenebileceği bir mekan değildi. O zaman burada ne işi vardı?
Bir an aklımda taramalı tüfek hızıyla çalışmaya başladı. Yoksa Enes, bugün bize bir iyilik yaptığı için buraya gelmek, bu kıza katlanmak zorunda olabilir miydi? Sırf bir form için, kendine işkence edilmesine izin mi veriyordu bu çocuk? Bir şey yapmalıydım. Göz göre göre onu, üzerindeki asalakla kaderine terk edemezdim.
''Yettim yiğidim.'' Merdivenlere doğru koşarken birinin beni tuttuğunu hissettim. ''Nereye gidiyorsun?'' diye soran Hale'ye başımla Eneslerin olduğu yeri gösterdim.Kaşlarını çatarak bal suratını tatsızlaştıran Hale ''Saçmalama Masal!'' diye bağırdı. ''Buraya Asal'la konuşmaya geldin Masal. Enes'le buluşmaya değil!''
''Sanırım bugün bize yaptığı iyiliğin cezasını çekiyor,'' dediğimde ne dediğimi anlamaya çalışır gibi baktı. ''Yanındaki kız, bize yeni bir form vermek istemeyen kız. Enes vermesini sağladı. Bedelini de bedeniyle ödüyor koca adam.''
''Onun bedeni onun kararı Masal. Sana ne?''
''Ne demek sana ne? Yaptığı iyiliği karşılıksız mı bırakalım. Güç borcumuzu ödeme günü.''
Hale bıkmış bir şekilde gözlerini devirdi. ''Ne borcu ne karşılığı Masal ya. Asal'ı bulalım ve gidelim lütfen buradan.''
''Asal, locada ve kulübün içinde değilse nerededir Hale?'' diye sorduğumda jetonu şimdi düşmüş gibi bakışları farklılaştı. ''Evet, gizli odada kimin cebinde oyunu oynuyordur. Sarılmadan bir sonraki aşamayı görmek istiyorsan, ben seni tutmayayım. Koridordan ilerle bulursun.''Hale'nin gücenmiş haliyle derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Potlar kraliçesi yine iş başında. Allah'ım ben neden bir işi kurtarayım derken her zaman ötenini batırıyordum. Gözlerimi açtım. Bu karanlıkta bile sulanan gözlerinin parlaklığını fark edebiliyordum. Elini tutmak için uzandım ama o hızla geri çekilip aramıza mesafe koydu. Vicdanım, farklı bir taraftan işe başlamıştı. ''Özür dilerim,'' dediğimde gözlerini benden kaçırdı. ''Hale gerçekten seni kırmak istememiştim.''
Burnunu çekti. Sitemli bir şekilde kollarını göğsünde bağladı. Sanki aramıza engel koymaya çalışıyordu. ''Gerçekten üzgünüm.'' Gözünden bir damla yaş düşünce vicdanım tekmelerini ruhuma geçirmeye başladı. ''Hale ya,'' diyerek yanına gidip en yakın arkadaşımı kollarımın arasına aldım. ''Sonucunu düşünmeden konuştuğumu bilmiyor musun? Patavatsızım işte. Seni ağlatacağımı bilsem, ağzımı açar mıydım?''
''Sen ağlatmıyorsun,'' Hale'den ayrılırken ''O ikizin olan man kafa beni ağlatıyor,'' diye devam etti. ''Bizi resmen bir kızla birlikte olmak için bırakmış ya. Şaka gibi!''
Şu andaki ağlamasının nedeninin sinir olduğunu görmek birazda olsa rahatlatmıştı. Öfkeyle başa çıkmak, kırgınlıkla çıkmaktan daha kolaydı.
''Burnundan fitil fitil getiririz sonra. Şimdi gidip Enes'i kurtaralım, sonra da eve gidip beşizlerin ne yaptığına bakalım.''
Gözlerindeki yaşları silen Hale ''Ya kurtulmak istemiyorsa,'' dediğinde kısa bir an nefesimi tuttum. O kızla yakın olduğunu, sırf bu yüzden geldiğini ve buradan çıkıp kucaklaşmaya evde devam edeceklerini düşünmek bile istemiyordum. ''Yani belki zorla gelmemiştir.'' Sanırım şimdi de ben ağlamaya başlayacaktım. Çocuk benimle dalga geçmiş, gururumla oynamış, beni dövmekten beter etmiş, tehdit etmiş ama öteki taraftan beni koruyup kollamış, hediye vermiş, yardım etmişti. Bu yüzden onu hem seviyordum hem nefret ediyordum. Yine de ondan vazgeçemiyordum. Allah'ım Enes tam bir dengesizdi ve aşkı sayesinde bende onun stajeriydim.
''Öyleyse de,'' dediğimde sesimin titrek çıkmasından dolayı boğazımı temizledim. ''Bugün yaptığı iyiliği karşılıksız bırakmayız ve yedikleri içtikleri her şeyi ikram ederiz.'' Hale'nin şaşkınlıkla alnı kırışırken ''Çok cömert gördüm seni,'' dedi. Ya sorma, sevgimde de çok cömerttim. Adam yüz vermiyor ben kalbimi eline tutuşturmak için çabalayıp duruyordum. Tam bir gerizekalılık örneğiydim resmen.
Arkamı döndüm ve merdivenlere doğru yürüdüm. Hale'nin arkamdan gelip gelmediğini kontrol etmek için omzumun üstünden geriye baktım. Neyse ki bal suratım beni hiçbir konuda yalnız bırakmadığı gibi bunda da yanımdaydı. Merdivenlerden inerken konuya nasıl girsem diye düşündüm. Kalabalığa girmeden önce Hale'yle birbirimizi kaybetmemek için elini tuttum ve dans eden insanların arasından zar zor geçerek Eneslere doğru ilerlemeye başladım. Yaklaştıkça kızın ateşli dansının beni yaktığını hissediyordum. Allah'ım sen saçmalamama izin verme, sen bana dayanma gücü ver.
Masalarına geldiğimizde Enes'le gözlerimiz buluştu. Yüzündeki ifadesizlik nedense tanıdık bir hale dönüşmüştü. ''İyi eğlenceler.'' Masadaki herkesin bakışları üzerime toplandı. Kızların üzerimdekileri incelediğini hissediyordum. Tıpkı Enes'in gibi... Acaba onun hediye ettiği tişörtün üzerimde olduğunu fark etmiş miydi? Yüzünde de hiçbir ifade yoktu ki anlayayım. Hale'nin arkamda olduğunu hızlı soluk alıp vermesinden anlıyordum. Enes yapmacık bir şaşkınlık ifadesiyle ''Ufaklık'' dedi. O ufaklık birazdan boyundan büyük iş yapıp seni kurtaracak Enes Efendi.
''Ee eğleniyor musunuz bakalım?''
Tek kaşı sorgulayıcı bir şekilde havalanan Enes ''Sen gelmeden önce, evet,'' diye cevap verdi. Tıpkı onun gibi yapmacık bir şekilde gülümsedim. Eğlendiğini yukarıdan izledim, acıdan zevk alan mazoşişt insan.
Kafası bir dünya olmuş kız, ayakta durmak için Enes'e sarılırken ''Aa,'' dedi. ''Sen şu sabah ki okulu birbirine katan kızsın.'' Enes rahatsız bir ifadeyle kızı kendinden ayırmaya çalıştı. ''Lisede okumuyor musun sen ufaklık,'' dediğinde duraksayan Enes, kıza baktı. Sanki gözlerinde 'Ona yalnızca ben ufaklık diyebilirim,' bakışı vardı ya da bana öyle gelmişti. Yine de düşüncesi bile mutlu hissetmeme yetmişti.
''Evet lisede okuyorum. Ne oldu?''
Kız baygın bakışlarıyla bana bakarken ''Böyle bir yere girmeye nasıl başardın bilmiyorum ama atılmanı izlemek çok zevkli olacak,'' dedi. Bak yelloza bak. Babamın mekanından beni attıracaktı ha? Ben buna ancak gülerim diye düşünüp kahkaha atmaya başladım. Bu daha çok sinirimi açığa çıkarak bir gülüştü. Hale'ye döndüm. Sakin olmamı söylediğini duyuyordum. O sırada gözlerim merdivenlerden inen kişilere takıldı. Kahkaham, benzini bitmiş araba gibi, tekleye tekleye azaldı ve yerini kolay kolay geçmeyecek bir telaş aldı. Hale nereye baktığımı görmek istercesine arkasını döndü. Panikle bana dönerken ''Babamlar,'' dedi. Başımı evet anlamında salladım. ''Burada ne işleri var?''
''Aynı soruyu bize soracaklarına eminim,'' Stresten ellerim terlemeye başlamıştı. Kaçmak istiyordum ama ayağıma beton dökülmüş gibi olduğum yerden kıpırdayamıyordum. Hale titremeye başlamıştı.
''Ya otoparktaki arabayı gördülerse, ya korumalar bizden bahsettiyse, ya bizi fark ettilerse, ya–''
Hale'nin cümleleri elini ağzına bastırmamla kesildi. Yine gerilim anında sesli düşünmeye başlamıştı ve benim bir çıkış yolu bulmak zorunda olan beyin hücrelerimi daha da strese sokuyordu. Acele etmeli, bir şeyler bulup buradan çıkmalıydık. Yoksa olacakları düşünmek bile istemiyordum.
Loca merdivenlere bakıyordu. Oradan çıkmamız imkansızdı. Anında enselenirdik. Arka taraftan kaçabilir miydik? Ama her türlü babamların görüş alanından geçecektik. Burada saklanamazdık. Babamların ne zaman kulüpten ayrılacağı belli değildi. Ne yapacaktık o zaman?
'Allah'ım bir çıkış yolu göster yalvarırım' diye dua ederken başıma bir şeyin geçmesi bir oldu. Etraf kararınca çığlık attım. Ellerimle kafamdaki ağırlığın ne olduğunu çözmeye çalışırken tanıdık bir koku burnuma doldu. Enes'in kokusu... Bu Enes'in motor kaskıydı. O zaman benim kafamda ne işi vardı?
Omzumda hissettiğim kolla sert bir vücuda dayanmam bir oldu. Tepki olarak nefesim kesilirken Enes'in ''Sorgulamayı bırak ve sadece sarıl,'' diyen sesi kalbimin dokundu yerlerde atmasına neden oldu. Neredeyse tüm ağırlığımı yüklenircesine bana sarıldı. Çekingen bir şekilde elimi sırtına koydum. Kaslı olduğunu biliyordum ama bu kadar sert olacaklarını tahmin etmemiştim. Önümü zar zor görmemden dolayı diğer eliyle de montunu sıkıca kavradım.
''Merdivenler.''
Sanki beni uyarmamış gibi ayağım takıldı. Enes beni daha sıkı tutarak yere kapaklanmamı engelledi. Resmen askıda kalmış gibi hissediyordum. ''Bir de uyarmasam ne olacaktı,'' diye söylenince yanaklarımın ısındığını hissettim. Resmen sakarlığımı çocuğun gözüne gözüne sokuyordum.
Zor da olsa merdivenleri çıkmayı tamamladık. Neyse ki, Enes'in cüssesi babamların beni fark etmelerini engellemişti. Yoksa eminim ki, gece kulübün içinde kaskla dolaşan biri dikkatlerini çekerdi. Kulüpten çıkar çıkmaz hava almak için kafamdaki kaskı çıkarmak istedim.
''Şimdi değil,'' diyen Enes beni yürütmeye devam etti. Aklıma gelen en yakın arkadaşımla panikle sağıma soluma baktım. Enes ne düşündüğümü anlamış gibi Hale'nin arkamda olduğunu söyledi. Kafamdaki koca kütleyle omzumun üzerinden arkama baktım. Aynı bizim gibi Deniz'le yürüyorlardı. Nedensiz bir gülme gelmişti. Dışarıdan bakıldığında bizde bu kadar komik mi gözüküyorduk?
Otoparka gelmemizle Enes benden ayrıldı ve kaskı kafamdan çıkardı. Tüm saçlarım karman çorman olmuştu. Teşekkür ederken ellerimle saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Enes hiçbir şey söylemedi. Hale'ye baktım. Onun saçları at kuyruğu olduğu için, kask çıktığında karizmasından ödün vermemişti. Deniz'e teşekkür ederken ''O teşekkür bize ait,'' dedi. Kaşlarımı çatarak Enes'e döndüm. Motoruna binmekle meşgul olan çocuğun ifadesiz suratında bir mana aradım. Biz teşekkürlük ne yapmıştık? Bir an neden onların yanına gittiğimizi hatırladım. Haklıydım. Zorunluluktan onlarla beraberlerdi. Eminim ki bize yaptığı iyiliğin borcunu ödüyordu. Allah'ım o kızla yakın falan değildi.
Gür bir motor sesi otoparkta yankılandı. Düşüncelerimden ayrılıp Enes'e baktım. Yüzümdeki gülümsemeye engel olamıyordum. Gözlerini bir saniye bile olsa benden ayırmadan kaskını taktı. O sırada başka bir motor sesi duyuldu. Sanırım Deniz'de yerini almıştı. Enes'in şimşek hızıyla kısa bir an bakışları değişti. Sanki gülümsemişti.
''Hala bana borçlusun ufaklık.''
* *


* *

Sosyal medya hesapları:

Blogum:
http://yazar-cizer-tubutubu.blogspot.com.tr/

Kitabın blogu: http://veliahtlar.blogspot.com.tr/

Serinin blogu: http://karanlikaskserisi.blogspot.com.tr/

İnstagram kullanıcı adım: tubux2

Twitter kullanıcı adım: tuptubu

Snap kullanıcı adım: tubux2

Facebook kullanıcı adım: Tuğçe Aksal

Facebook grup: Wattpad / Tubutubu Hikayeleri

Facebook sayfa: Karanlık aşk - wattpad -

Facebook Yazar Sayfası: Tuğçe aksal - tubutubu


Haberler için takip etmeyi unutmayın!

VELİAHTLAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin