15.Bölüm - Milkshake ‧✕‧

4.6K 446 87
                                    

"Koş Muna koş."

Nefessiz kalana kadar koşmuştum. Karanlıktı her yer. Nerede olduğumu bilmiyordum, bilemiyordum. Ama burası soğuktu. Nefesimin buhar şeklinde dudaklarımın arasından çıkması buna işaretti. Ayrıca vücudum titriyordu. Soğuktan mıydı? Yoksa korkudan mıydı? Ben neden korkuyordum? Ben neyden korkuyordum? Kendimden. Yani en azından testte böyle çıkmıştı. Peki, şimdi neden Alex'ten korkuyordum? Yoksa ben de onun gibi miydim? Yoksa o benim gibi miydi? Ah! Düşünceler tilki misali oradan oraya beynimde koştururken derin bir nefes aldım ve bir duvarın arkasına saklandım. O kadar sessiz bir yerdi ki kalp atışlarımı duyabiliyordum. Düzensiz ve hızlıydı. Çok ses çıkarmadan nefes almaya çalıştım. Duvarın bir ucundan asansörün olduğu yere bakmaya çalıştım fakat o kadar karanlıktı ki bir metre ötesini göremiyordum. Tek gördüğüm dudaklarımdan duman misali çıkan sıcak nefesimdi. Soğuk havaya meydan okuyordu. Duvara iyice yaslandım en azından böylece bir boşluğun içinde hissetmiyordum kendimi. Kafamı tekrar önüme çevirdim. Karşım da karanlıktı. Her yer karanlıktı kısaca. Dikkatimi dağıtan şey karanlığın diplerinden gelen bir ses oldu. Bu onun sesiydi, Alexandre'nin.

"Muna. Nerede olduğunu biliyorum sürtük." Alt dudağımı ısırmaya başladım. Tanrım! Ben ondan neden korkuyordum? Ona karşı koyabilirdim. Evet! Koyabilirdim! Yani karşı... Emin bir şekilde ayağa kalktım. Ama hala içimde bir yerlerde bana bunun aksini söyleyen bir yanım vardı. Onu dinlememeye çalıştım. Ona haddini bildirebilirdim. Vazgeçmeyecektim! Ne planımızdan ne de İn'den. Benimle ne problemi vardı? Karanlığa doğru yürümeye başladım. Ensem, sırtım, her yerim soğuk terlerle kaplanmıştı. Öyle ki saç tellerim yanaklarıma ve alnıma yapışmıştı. Yüzüme yapışan telleri ve beraberinde terleri elimle silip yere fırlattım. Yutkundum. Karşımdan gelen tok bir sesle durdum. Ayakkabının sesiydi. Durdum. Odaklandım. Odaklandım.

Kulaklarımı yankı misali gelen sesler doldurdu. Tanıdık değildi.

Bugün nasıl acaba? Hayır. Bu değil. Odaklan. Ona nasıl onu sevdiğimi söyleyeceğim ki? Bu hiç değil. Geç. Odaklan. Bu sürtükten nefret ediyorum. Bana onu hatırlatıyor. Onu, onun yüzünü, onun sözlerini... Kahretsin! İşte bu oydu. Bu Alexandre'nin iç sesiydi. Bu bahsettiği kişi kimdi? Biraz daha ilerledim. Biraz daha aydınlık bir yerdeydim şimdi. Etrafımı görebiliyordum. "Karar verdin mi?" Arkamdan gelen sesle yerimde zıpladım ve sesin geldiği yere döndüm. Alex tam karşımda bana bakıyordu. "Ne?" Güldü. "Aslında çok iyi biriyim ben ya." Gözlerimi devirdim. Ekledi. "Bak sana seçme şansı bile veriyorum." Kaşlarımı çattım. "Teşekkürler. Çok düşüncelisin." Dikleşti. Bana doğru geldikçe içimde 'Geriye git!' isteği oluştu. Ama o isteği hemen yok ettim ne kadar zor olsa da. Aramızda bir karış mesafe kalacak kadar yanıma geldi. Bakışları sertleşti. Ama ben de sert bakıyordum. Boyu benden uzun olduğu için kafamı kaldırmak zorunda kalmıştım. Boğazıma bir şey oturdu.

Dudaklarını araladı. "Bu-ra-dan gi-de-cek-sin." Her hecesini sakin sakin bastıra bastıra söylemişti. Yüzü yine o eski halini almıştı. Gözlerinde nefret yatıyordu. Bunun nedenini bilmeyi çok isterdim. Fakat her öğrenmeye çalıştığımda bir şeyler oluyor ve bunu engelliyordu.

Aynı şekilde ona karşılık verdim. Tek fark ben dişlerimi de birbirine bastırıyordum. İşaret parmağımı göğsüne bastırdım ve her kelimemde parmağımı geri çektim ve tekrardan bastırdım. "Ben bu-ra-dan git-me-ye-ce-ğim." Çenesi kasıldı. Dişlerini birbirine bastırdı. İşaret parmağımı birden kaptı ve ağzına götürdü. Bileğimi kavramıştı. Ondan kurtarmaya çalıştım fakat onun izni olmadan bunu başaramadım. Resmen parmağım diliyle buluşmuştu! Iy! Ağzından çıkardı fakat bileğimi hala sıkıca tutuyordu. "Bırak kolumu!" Güldü. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Sigara kokuyordu. "Hayatının en iğrenç yılına hoş geldin." Güldüm. "O doğduğum yıldı bebeğim üzgünüm." Güldü. Kafasını geriye yatırdı ve sol parmaklarıyla beyaza dönük sarı saçını karıştırdı. Sağ eliyle hala sıkıca bileğimi tutuyordu. Acıtıyordu. Ben gülmüyordum. Kaşlarımı çattım. "Sana bırak kolumu dedim!" Birden ciddiye döndü ve gözlerimin içine baktı. Sol eliyle yanağımı okşadı. Ben hala bileğimin derdindeydim. "Ne yapıyorsun aptal!" "Sen bakireydin değil mi?" Cevap vermedim. Cevabı biliyordu. Gülümsedi. "Eğer buradan aynı geldiğin gibi çıkmak istiyorsan arkandaki çıkış kapısından çık. Yok. 'Hayır! Ben ağzıma sıçılmasını istiyorum!' diyorsan arkamdaki merdivenlerden çıkarsın. Karar senin." Bileğimi bıraktı ve duvara yanaştı. Beni izlemeye başladı. Tam bir dengesizdi. Nefesim hala dudaklarımdan duman misali yükseliyordu. Burnum donmuştu. Alex duvara yaslandı ve cebinden bir sigara çıkardı. İki parmağının arasına aldı dalı ve dudaklarına götürdü. Çakmakla yakışını izledim. Sigarasını yaktıktan sonra çakmağı eski yerine arka cebine koydu. Sigaranın dumanını içine çekti. Sonra iki parmağıyla dudaklarının arasından sigarayı aldı ve dumanı serbest bıraktı.

NAİRA‧✕‧Örümceğin Doğuşu |3K Serisi 2.kitap|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin