Suga sinirli bir şekilde bana yaklaşırken konuşabilmeyi, en azından bir açıklama yapabilmeyi ummuştum. Ama o aramızda bir kaç adım kaldığında sağ yumruğunu yüzümü geçirdi. Tamam, bunu beklemiyordum. O darbeyle yere düşmüştüm. Normalde çıt kırıldım biri değildim ama Suga sinirli olduğunda ondan yemediğim dayak kalmamıştı. Yani, eskiden.
Küçük bir çığlık duydum. Muhtemelen Haze'den gelmişti. Suga hıncını çıkaramamış gibi ona kulak asmadan bir kaç tekme daha attı. Bir an yaralarımın açıldığını hisseder gibi oldum. İğneden nefret eden biri olarak dikişten de nefret ederdim. Suga o sinirle aktığını hissettiğim kanı fark etmese de Haze'in fark ettiğini söylediklerinden anlamıştım.
"Oppa!! Kaza geçirdiğini biliyorsun, yaraları kanıyor!" Yerde tam anlamıyla kıvranıyordum. Suga, Haze'i duymamış gibi sinirle bir tekme daha attığında artık dayanamadım ve karnımı tutarak öğürdüm. Kan görmüştüm sanırım. Kahretsin. Canımın hiç böyle acıdığını hatırlamıyordum.
Haze sinirlenip Suga'nın kolundan tutarak onu çekiştirdi ve tüm gücüyle ittirdi. "Yeter! Yanımda gördüğün kimseye kızmazken Jimin'den neden bu kadar nefret ediyorsun? Düzgün bir açıklaman olsa bile, Tanrım!, çocuğun yaraları vardı." Canım yanıyordu ve benim düşündüğüm tek şey Haze'in beni koruması mıydı? Kafayı sıyırmış olmalıydım. Biri bana yardım etmeliydi, kendimi cidden iyi hissetmiyordum.
Haze aceleyle yanıma çömeldi ve beni doğrultmaya çalıştı. Ne yaptığını biliyor gibi görünmüyordu. Ama yine de kolları arasında olmak güzeldi. Suga ne olduğunu anlamamış bir şekilde bana bakıyordu. Kaşları çatıktı. Alışık oldum bir görüntüydü. Tuhaf olan ağzından kan çıkan kişinin ben olmam ve birini beraber dövmememizdi.
Suga neler olduğunu sonunda anlayabildiğinde kaşları havaya kalktı ve yüzü pişmanlıkla doldu. Onu bilirdim. Düşünmeden hareket eder ama sonucunda zarar verdiği kişiden daha çok acı çekerdi. Onun kişiliği böyleydi. Birilerine zarar verebileceğini düşünemezdi. Ve buna göre hareket ederdi.
"Haze," Bana korkuyla bakıyordu. Haze, Haze, Haze... İsmi çok güzeldi. Benim olmak için fazla güzeldi.
Kafasını iki yana salladı. "Ben Daisy, ama istiyorsan Haze kimse çağırabiliriz."
Haze'i çağıramazdı. O eski hayatımın bir parçası olarak eskide kalmıştı. Suga, V ve ailem de öyle. Şimdi geriye benden nefret eden bir abi, gözlerine bakmaya doyamadığım bir kız, beni tanımayan bir arkadaş ve mezarda yatan ailem kalmıştı. Neydi bu? Bir tür ceza mıydı? Bu kadar büyük bir ceza için ne yapmış olabilirdim ki?
Kafamı salladım. Bana biraz daha yaklaştı, Suga'ya arabayı getirmesini söylediğini duydum. Burnumu papatya kokusu doldururken gülümsedim. Belki de bu koku çekeceğim bütün acılara değmeliydi.
-
Öncekine göre daha iyi bir hastahane odasındaydım. Büyük ihtimalle Suga bu hayatımda zengindi. V de öyle. Bense dibe batmış durumdaydım. Her şeyimi kaybetmiştim. Kaybedecek bir tek canım vardı ama onun da şu saatten sonra pek bir önemi yoktu.
Haze yanımda oturuyordu. Suga da öyle. Özür dilemesini beklemiyordum. Beni dövdüğünde V'den dayak yerdi. V onu azarlar, benimle ilgilenirdi. Normalde V Suga'yı dövemezdi ama o zamanlarda Suga buna izin verirdi. Ama şimdi ona her zaman ki şeyler olduğunu söylemek istiyordum. Önemli olmadığını. Çünkü cidden değildi.
"Daha iyi misin?"
"Evet.."
Suga'nın bana baktığını gördüm. Bir şey istememi bekler gibi bakıyordu. Kendimi sıkmasam eskisi gibi gülümserdim. Ailene bir şey söylemeyeceğim, merak etme diye dalga geçerdim. Şimdi sadece beni eve götürmesini isteyebilirdim. Öyle de yaptım. Kafamı hafifçe ona çevirip "Evimin adresini biliyor musun?" diye sordum. Kafasını salladı ve ayaklandı. Büyük ihtimalle doktorla konuşacaktı. Ona minnettardım. Benden nefret etmesine rağmen yardım edecekti. Bunu yapmayadabilirdi. İçindeki pişmanlığa teşekkür ettim.
Suga gelip kalkmamı bekledi. Haze de beni izliyordu o sırada. Onlara pek aldırmadan hazırlandım ve kapıdan çıktım. Suga'nın arabasının hangisi olduğunu bilmediğim için çıkış kapısına geldiğimde bekledim. Suga ve Haze çok geçmeden yanıma geldiler. Normalde onları yan yana görsem kıskanırdım. Ama şimdi abi kardeşlerdi. Bu cidden tuhaftı.
Arabaya kadar yürümem de Haze yardım etti. Biraz karnım acıyordu. Dikişlerin sebep olduğunu düşündüm. Buna biraz katlanmam gerekiyordu sanırım. Arabası beklediğim kadar lüks veya son model arabalardan değildi. Haze öne, Suga'nın yanına otururken ben de arkaya oturdum. Suga'nın adresimi bilmesini sorgulamadım. Gerçi Haze'in bile bilmediğini sanıyordum ama anlaşılan biliyordu. Yolun uzun süreceğini kestirdiğimde gözlerimi kapattım. Kendimi Seul'ün merkezinden buraya kadar yürümüş gibi yorgun hissediyordum.
Aslında...öyle olması için nelerimi vermezdim.
-
Bir kaç dakika gibi gelen bir süre sonra gözlerimi açtığımda bir binanın önünde durduğumuzu fark ettim. Teşekkürler dostum, diyecektim. Hiç kimse yokken bile burada, yanımda, olduğun için teşekkür ederim. Benden nefret etmeni ne sağladıysa umarım yakın zamanda bu engel ortadan kalkar. Dost olduğumuz günleri şimdiden özledim.
Tabi ki konuşmadım. Teşekkür etme amacıyla kafamı salladım ve arabadan indim. İnanın bana, kafam o kadar bulanıktı ki o an Haze'in ne yaptığı umurumda bile değildi.
Araba hızla yanımda geçerken bir süre onu izledim. Aslında arkamı dönmeye korkuyordum. Göreceğim evden bile korkuyordum. Derin bir nefes alıp arkamı döndüm.
Tamam, kırık dökük bir evi bekliyordum. Tek odalı bir evi bekliyordum. Ama ailesi ölmüş çocukların yaşadığı bir binayı beklemiyordum. 17 yaşındaydım. Burada yaşamanın düşüncesi bile gururumu kırıyordu. Ailem yoktu. Yüzüme vuruyordu bu gerçeği.
Haze ve Suga yaşadığım yeri bu yüzden biliyor olmalılardı. Sonuçta Yetiştirme Yurtlarının yerini herkes bilirdi. Tabi bir de öyle bir tanıdıkları varsa. Yavaş adımlarla binaya girdim. Lütfen biri bana burada yaşamadığımı söylesin.
Görevli kadın bana gülümsedi. Beni tanıyor gibiydi. Saat geç olmuştu. Gidecek başka bir yerim de yoktu. Haze'i arasam Suga'yı ikna edeceğini ve beni almaya geleceklerini biliyordum. Ama yüzleşmek istemiştim. Ailemin olmadığı bir evde kalarak bununla yüzleşmek istedim. Görevli kadından odamın yerini öğrendikten sonra koşar adım oraya gittim. Bir kaç kişi daha vardı odada. 3 erkek daha. Hepsi benim yaşımda gibi görünüyordu. Onlar odadan çıkana kadar kendimi tuttum. Odadan bir kaç saniyeliğine de olsa çıktıklarında yere oturdum.
Ve orada, o alışık olmadığım odada saatlerce ağladım. Odaya girenlerden kimse ne olduğunu sormadı. Buna alışık olmalılardı. Acıdan ağlayan insanlar. Bu görüp görebilecekleri en alışa gelmiş manzara olmalıydı.
Bende onlara uyup ağlamaya devam ettim.
-
Yeni bölüm de görüşürüz!! Umarım beğenmişsinizdir ^^

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Another Life|| BTS ✔
FanfictionÖldüğümde, yeniden doğmayı bekliyordum. Bir hayatın içine bodoslama dalmayı değil. İki farklı evrenin, iki farklı insanın hikayesi. ° ->@JungDaisy Kapak: @JungDaisy #Tüm Hakları Saklıdır.# Başlangıç: 15 Aralık 2015 Bitiş: 13 Mayıs 2018