Bölüm 28

17.9K 642 176
                                    

Sino'cum Nefes'e yaptığın sevgi dolu yorumlarından öperim :*

Zeki Müren-Sevemez Kimse Seni

Midemin, açlıktan dolayı oluşturduğu senfoni orkestrası eşliğinde gözlerimi araladım. Miskin bir şekilde gerindim. Karnımın üstünde hissettiğim ağırlıkla dudaklarımın kıvrılmasına engel olamadım. Hiç çekinmeden elimi saçlarına attım. Kıpırdansa da uyanmadı. Bacaklarımı saran kolları sıkılaştı.

Gururum, kollarını önünde birleştirip dudaklarını büzmüş bir şekilde bana bakıyordu. Ona dil çıkarıp gözümün önünden kaybolmasını söyledim. Çünkü artık sıkılmıştım. Efe'den kaçmaktan, onu yaşayamamaktan yorulduğumu hissediyordum. Uyurken bile aşık olunası bir adamdan daha fazla kaçmak istemiyordum. Bana bu kadar güzel ve özel hissettiren adamdan sırf gururum yüzünden uzaklaşmıştım. Ama bugün konuşacak, öğrenecektim. Belki yanlış anlamıştım, belki bilinçaltım beni yanlış anlamaya itmişti. Belki de gördüklerim doğruydu. Bunun cevabını bana bir tek Efe verebilecekti. Ben ise bana kınayan bakışlar atan gururumu dinlemeyecektim.

Başımı doğrultup saçlarına öpücük kondurdum. Bacağımda duran elini tutup üzerimden çekmeye çalışırken gözlerini araladı. Başını karnımdan kaldırıp yatağa bıraktı. 'Günaydın güzelim,' dediğinde gülümsedim. Saate baktığımda ikiyi gösteriyordu. 'Biraz daha uyu. Daha erken.' diye mırıldandığımda açamadığı gözleriyle başını sallamakla yetindi. Uykulu haline gülümseyip sakallarına bir buse kondurdum. Şaşkınca açılan gözlerine kahkaha atmak istesem hafif bir tebessümle yetindim. 'Nefes, sen beni öptün mü?' diye sorduğunda tekrar öptüm. 'Biz uyanık mıyız şuan?' diye sorduğunda elimi biraz önce öptüğüm yere koyup 'Evet, uyanığız.' diye yanıtladım. 'Emin misin peki?' derken dudaklarımı dudağının bittiği yere bastırdım. Başımı kaldırıp gözlerine baktım. 'Eminim.' deyip gülümsediğimde dudakları kıvrıldı. Kolunu belime atıp kendine doğru çekti. 'Ben emin değilim. Emin olmama izin verir misin?' diye sordu. Gülümsemem kıkırdamaya döndü. Başımın dönmesi tam da o an başladı. Bir hamlede sırtım yatakla buluştu. Efe, ağırlığını vermeden üstümde dururken gülümsemesi daha geniş bir hal almıştı. Ciddi bir ifadeye büründü. 'Bak,' dediğinde bende ciddileştim. 'Eğer bu rüyaysa hiç komik değil.' Elimi sakallarına koyup gülümsedim. 'Eğer rüyaysa...' diye fısıldadım. 'Uzun zamandır bu kadar güzel rüya görmedim.' Başını yana çevirip dudaklarını avucuma bastırdı. Bal rengi gözleri daha koyu bir hal alırken gözlerini dudaklarıma indirdi. Kalbim, yarışın son anlarında depara kalkan bir atlet gibi hızlandı. Başını yavaşça eğerken guruldamaya başlayan karnıma koca bir kahkaha patlattım. Efe de gülmeye başladığında üzerimden itip yataktan kalktım. Çatık kaşlarıyla bana bakarken gülümseyerek 'Açım,' deyip omuz silktim. Dudakları sola doğru kıvrılıp 'Bende açım,' derken aynı şeyden bahsetmediğimiz gözlerinden okunuyordu.

Kızaran yüzümle birlikte koşar adımlarla kendimi odadan attım. Mutfağa geçip buzdolabını açtım. Boş dolapla karşılaşmak yüzümü buruşturmama neden oldu. Bir parça ekmek bulma umuduyla dolapları karıştırıyordum. Tost ekmeğini bulduğumda sevinçle hemen buzdolabını açıp gözüme takılan reçel kavanozunu çıkardım. Çekmeceden bir bıçak alıp masaya oturdum. Ekmekten bir parça koparıp çilek reçelini sürdüm. Ağzımda dağılan reçelli ekmekle, şuan kendimi cennette gibi hissediyordum. Ben reçelli ekmekle aşk yaşarken kapıya yaslanmış, gülerek beni izleyen Efe'yi fark ettim. Dolu ağzımla konuşmamak için yanımdaki sandalyeyi işaret ettim. 'Reçelli ekmeği kıskanacağım,' diye mırıldanıp yanıma oturdu. Kollarını masada birleştirip ağzını araladı. Gözleriyle, elimde tuttuğum ekmeği işaret ettiğinde başımı hayır anlamında salladım. Tam kendi ağzıma atacağım sırada elimi tutup kendine çevirdi. Ekmeği çiğnerken benim bozulan yüzüme gülmemeye çalışıyordu. Bir parça ekmeğin üstüne çilek koyup tekrar ağzıma atacağım sırada biraz önceki hareketi tekrarladı. Dudaklarımı birbirine bastırıp bir ekmek daha hazırladım. 'Sen mi yedirirsin ben mi alayım yine?' diye sorduğunda gülümseyip ekmeği ona doğru uzattım. Aralanan ağzına ekmeği yaklaştırıp hemen geri çekip kendi ağzıma attım. Gülüşü genişleyip 'Ben buna nasıl kandım?' diye mırıldandı. Bir ona bir kendime reçelli ekmek vererek kahvaltı ediyorduk. 'Güzelim, biraz dudaklarına bulaştırarak yesene. Niye bu kadar düzgün yiyorsun?' diye sordu. 'Neden?' dediğimde dudakları kıvrılıp 'Temizlerdim,' deyip göz kırptı. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp ciddi bir ifadeye bürünmeye çalıştım. Elimde tuttuğum ekmeği ona yedirip gözlerimi dudaklarına çevirdim. Dudağının kenarında hiçbir şey olmamasına rağmen 'Senin gibi mi yiyeyim?' diye sorduğumda tek kaşını kaldırıp gülümsedi. Yavaşça eğilip dudağının kenarını öptüm. Bal rengi gözleri gözlerime kitlendiğinde gözlerinden okunan duygulara bende sahiptim. Elimi tutup öptüğünde içimde uçuşan kelebekler tüm mutfağa yayılmış gibiydi. Gülümseme ikimizin de dudaklarına zamkla yapıştırılmıştı sanki. Elim avcunun içindeyken gözlerini ellerimizden ayırıp gözlerime çevirdi. 'Güzelim,' dedi. 'Sorgulayıp bu güzel anları bozmak niyetinde değilim. Ama beni şaşırtıyorsun.'

Kabasakal (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin