NOEL SİHİRİ

236 38 24
                                    

Kemikli yüz hatları Yunan tanrılarınınki gibi tapılasıydı. Kahverengi ipeksi saçları tahminim kadar yumusak mı diye kontrol etmek istiyordum. İçinde boğulma istediği uyandıran mavi gözlerini soru kağıdına sabitlemişti. Soğuktan çatlamış dudakları sonbaharın kuru yapraklarını andırıyodu ve dudaklarının arasına yerleştirdiği kalemin silgisini kemirmekle meşgüldü.

Görüntü alanıma girdiğinde tek cesaret edebildiğim gözlüklerimin ardından onu hayranlıkla izlemek ve salyalarımın akmasını engellemek oluyordu.
Yağız'a karşı beslediğim platonik duygularımın sessiz çığlıklarını, onun mavi gözlerinde kaybolarak haykırmak ancak mucizeler gerçekten varsa, mümkün olabilirdi.

Sihirli bir değneğin mucizevi dokunuşuna dair inancımı kaybetmem uzun zaman önceydi. Tüm o masal uydurmaları; peri anne ve sihirli değneği, yakışıklı prens ve beyaz atı, her şeyi iyileştiren gerçek aşkın öpücüğü ve sonsuza dek mutlu süren yaşamlar... ACI GERÇEK; hepsi hayal ürünü!

'Güzel ve çirkin' masalı... Eğer canavar olan Belle olsaydı, prens yine de Belle' ye aşık olur muydu? Hiç sanmıyorum. Oysa ki Belle canavarın güzelliğine değil,sert kabuğunun altındaki büyüleyici ezgiye aşık olmuştu.
Erkekler için birer kitap gibiyiz. Eğer kapağımız güzelse okunmaya değer görülürülürüz. Gerçeğe hoşgeldiniz (!): Güzel olan her şey biz dünyaya gelmeden önce bozuldu ve homojenleşti. Seks ve ilişkiler bile...

Yani kalbim, sonsuza dek aptalca davranmaya ve Yağız'ın haberi olmasa bile anahtarını yoğun bir arzuyla sunamaya devam edecek. Ona karşı beslediğim platonik hislerim kalbimin vazgeçemediği alışkanlığı haline gelmişti. Acısı bir çeşit uyuşturucu gibiydi. Canım yansada vazgeçemeyecek kadar güzel bir acı... Aşk kavuşmayı gerektirmez. Tüm engellere rağmen müzik, ulaşmak umudunu haykırarak aşkı filizlendirmeye devam eder. O halde bırakın imkansız kalsın.

"Ailem canımı okuyacak ve önümüzdeki dönem basketbolu bırakmak zorunda kalacağım. " dedi, umutsuzlukla dalgalanan okyanuslarının üzerini göz kapaklarıyla örterek.
Fizik dersinden kalırsa, ailesi üniversite sınavına kadar basketbolu yasaklayacaklarını söylediği için endişeleniyordu. Koç, takımın oyun kurucusunu kaybetmek istemese de ailesinin kararını desteklemek zorunda kalmıştı.

Keşke basketboldaki dahiliğini fizikte de kullanmasının bir yolu olsaydı. "İşte bu!" diye sevinç çığlığı attığımda anlamayan gözlerle bana baktı. Utanıp, gözlerimi kaçırdığımda gülümsedi. Tanrım! Kesinlikle dünyadaki en güzel gülüşün sahibiydi. "Belki bu anlamana yardımcı olur. Gözlerini kapat." dedim.

"Ne? Neden?" diye sordu. Şaşkın ördek!

"Güven bana ve kapa gözlerini."

"Pekala." İç çekerek gözlerini kapattı.

"Sezonun son maçı ve bir sayı daha yaparsanız senenin şampiyonları sizlersiniz. Maçın bitmesine saniyeler var. Yolun kapatılmış ve turnike yapman önlenmiş. Kazanmak için ne yapardın? "

Suratına ukala bir gülümseme yerleştirdi: " Çok basit. Topu potaya doğru sürer ve durup sıçrayarak atış yaparım."

"Güzel. Topu sürerken kullandığın enerji..." Cümlemi tamamlaması için bekledim.

Hiç zaman kaybetmeden cümlemi ; "Kinetik enerji ve sıçradığımda oluşan enerji ise potansiyel enerji." diye tamamladı,

"Evet!" diye kıkırdadım.

İşte yine mükemmel gülümseme... "Harika bir öğretmensin, Mira." derken ani bir hareketle eğilip yanağıma öpücük kondurdu. Dudaklarının tenime değmesi vücudumu ateşe verirken aynı zamanda karıncalanmasına ve uçuyormuşum gibi hissetmeme neden olmuştu. Benden uzaklaştığında bir anlığına gözlerimiz birbirine kilitlendi. Gözleri kısa bir süreliğine kemirdiğim dudaklarıma sonra tekrar ela gözlerime kaydı.

FAL ÇADIRI (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin