SH-27- Geç Kalınmış

ابدأ من البداية
                                    

Ve kapanan bir telefon.

Ve acıyla yerinde kalakan bir kadın...

Yasemin adamın çok mu üzerine gitmişti acaba? Allah'ım! Nereden bulacaktı Ares'i şimdi?

Koşarak odasına girdi. Üzerine ne geçirdi, saçını nasıl topladı bilmeden, telefonunu alıp dışarı çıktı. Kahretsin! Bir arabası bile yoktu ki! Cüzdanının yanında olduğuna emin olup, evden dışarı çıktı. Bakmak istediği yerler vardı. En son Kerem'e danışırdı. Binanın bahçesinin beyaz kapısını açması ile bir arabanın binanın önünde durması aynı anda gerçekleşmişti. Bir umut, Ares olduğunu düşünerek arabaya baktı. Ancak o değildi. Arabanın kapısı açılıp, Elaine indiğinde kaşlarını çatarak baktı. Kendisine bakan kapı da açılmış, şoför koltuğundan Alper inmişti.

"Yaso, neyin var?"

Yasemin onu duymazdan gelip, arabasına bakmaya devam etti. Bu adamı Allah göndermişti! "Alper, arabanı alabilir miyim? Biraz bodoslama bir giriş oldu farkındayım. Ama Ares Arya'yı alıp gitti ve onları bulmam lazım." Şaşıran adama gözlerini büyüterek baktı. Buna gerek yoktu, zaten perişan bir ifadesi vardı. Endişeden ve korkudan mahvolmuştu. Üstelik saçları öylesine toplanmış bir şekilde dışarı çıkan bir kadın olmamıştı hiçbir zaman Yasemin. O yüzden kötü bir şey olduğu anlaşılıyordu.

"Al. Al da, nereden bulacaksın Ares'i?" Kadının perişan haline üzülerek baktı. Ellerini beline koyup, kaşları çatılmış bir biçimde sokağın başına baktı. "Şanslı piç; bulmuş da bulanıyor."

"Yasemin. Ne oldu? Konuştun mu onunla?" Elaine arkadaşının yanına geldi. Yasemin bir sinirle ona dönünce korktu tabii ki.

"Konuştum. Harika, mükemmel bir konuşmaydı. Anlayışla karşıladı(!)" Yasemin şakağını ovuşturarak arkadaşına baktı. "Bana sadece çocuğumun annesinin deyip, bu sabah da Arya'yı götürdü. Uyandım ki ikisi de yok."

" Ben bilmiyor ne diyeceğimi." Ela arkadaşına sarılıp, onun sırtını sıvazladı. Kendisine neden sinrilendiğini anlamamıştı ama. "Geri gelir belki ha?" Yasemin ayrılınca devam etti. "Bu adamın derdi ne ki ya! Senin adam gerçekten çok değişik. Bilmeden önce, başkası diye kızıyordu. Şimdi niye kızıyor. Hem çocuk annesinden ayrılır mı?"

Yasemin sinirlendiğinde İngilizce konuşan arkadaşını sakin olmaya çalışarak dinledi. Diyemiyordu ki, çocuğu geri getirecekse bile ben üzerine gittim... " Benim gitmem gerek gerçekten. Ares'i bulacağım elbette."

"Seninle geleyim mi? Burada bekleyemem ki ben!"

"Birisi bana neler olduğunu açıklayabilir mi?" Alper sonunda karşısında fısır fısır konuşan kadınlara patladı. "Ares Armağan'ı niye kaçırdı?"

"Çünkü... Bilmiyorum. Aklından ne geçiyor acaba Ares Demirhan'ın..." Yasemin Alper'e sıkıntıyla baktı. "Bak Ares Armağan'ın babası olduğunu dün öğrendi."

"Yok artık!" Alper şaşkınlıkla gözlerini kocaman açtı. "Onları yan yana gören herkes anlar. Ares nasıl anlamamış?"

"Alper bunu burada konuşamayız." Yasemin adama elini uzattı. "Arabanı veriyor musun?"

"Ben de geleyim." Yasemin itiraz etmeye hazırlanınca Alper üsteledi."Araba kullanabilecek gibi durmuyorsun Yasemin."

"Tamam gelin ikinizde." Yasemin Alper'in yanındaki koltuğa oturdu. "Ares'in gidebileceği
her yere bakalım."

Önce Ares'in koyu boyalı, yeni evine baktılar. Ardından takıldığı mekanlara... Yasemin'in aklına bakmadıkları bir yer geliyordu ama oraya gidecek gücü kalmamıştı. Yine de kızını bulma umuduna takılıp, Ares ile beraber oldukları o eve, göl evine gitmeyi önerdi. Eve uzaktan bakmakla yetinmişti. Kendisi arabadan inemeyip, - gerçekten fazla duygusal olmaktan, bu kadar yıkılmaktan nefret etmeye başlamıştı- Alper'e Ares orada mı diye bakmasını söylemişti.

SON HEDİYE #Wattys 2016 ~ DÜZENLENDİحيث تعيش القصص. اكتشف الآن