33.

1.3K 61 1
                                    

Hayatta her zaman istediğimiz şeyler olmayabilir. Belkide çoğu zaman... Ama hiçbiri gülümsememize engel değil. Bu güzel kahve kokusunu içinize çekmenize engel değil. Camdan dışarıyı izlerken yağmurda koşturan çocukları izleyip kıkırdamanıza engel değil. Hayatta hiç bir şey siz istemedikçe sizi yıkamaz.

Her insan dışından gülümseyebilir. Ama bu mutlu olduğunu göstermez. Mesela şu köşede oturan genç kız. Arkadaşlarının arasında dakikalardır gülüşünü sergilesimesine rağmen gözlerini telefondan alamıyor. Belli ki mesaj beklediği biri var. Ya da şu amca. Üzülüyor... Yani demek istediğim kimsenin içini bilemezsiniz. Tıpkı Utku gibidir onlar. Dışı başka içi bambaşka.

Kapının şu her açılışında çıkardığı tuhaf gıcırdama duyulduğunda yönümü oraya çevirdim yeniden. Beyaz teni soğuk havada iyice matlaşmış gibi duruyordu. İstanbul soğuğunu ve trafiğini de sayarsak bayağı üşümüş olmalıydı.

Her zamanki şu cam kenarındaki masada olacağımı biliyormuş gibi hiç etrafına bakınmadan direkt olarak buraya gelmişti. Ellerini sürtmeyi bırakıp oturdu karşıma.

''Üşüdüm,'' dedi oflamalı çıkan ses tonuyla. Olduğum yerde biraz kıkırdayarak izledim onun ısınma egzersizlerini. Kahvemi esir alıp içerek damarlarında hissetmeler, kalorifere yapışmalar falan. Bunlar hep Utku'ya normal şeylerdi.

''Hemen hatırlatayım ki beni buraya sen çağırdın. Üşümenin sorumlusu da beni çıkarma diye söylüyorum.,'' dedim alaycı halimle. Bu aralar mutluydum. O gruptan def olup giderek belki de hayatımın en doğru kararını vermiştim.

''Ah canım ya. Ben de ne yapsam da Damla'ya laf atsam diye düşünüyordum,'' dedi dudaklarını büzerek. Anlaşılan o da havasındaydı. Normal huysuzluğunda olsa suratını asarak hemen konuya girerdi. Onu artık tanıyabiliyordum sanırm.

''Ne alırdınız efendim?''

Garson ince sesiyle başımızda dikildiğinde dibi sıyrılmış yemek tabağı gibi bomboş duran bardağıma baktım.

''İçemediğim kahvemi yenileyelim, lütfen,'' diyerek Utku'ya sırıtan kafamı yönelttim.

''Hemen de koy lafını,'' dedi gözlerini devirerek. Ama her ne kadar gizlesede gülümseyişini görerek daha da keyifleniyordum.

''Bende bir tane latte alayım,'' dedikten sonra bize tuhaf bakışlar atan garson çocuk başıyla onaylayarak uzaklaştı. Şu saçma kavgalarımızın arasında bir de hiç olmaadığı şeyler söz konusuydu. Gülümseme gibi.

''Ee beni buraya neden çağırdın?''

Dudaklarını şekilden şekle sokarak arkasına yaslandı. Şu garip hareketlerini ben yapsam maymuna benzerdim ama ona yakışıyordu.

''Tahmin etmesi zor olmamalı.''

Onunkinin aksine sadece alt dudağımı ısırarak gözlerimi tavana diktim.

''Buldum. Senin bu gıcıklığına arkadaşların daha fazla katlanamadı ve sende bana mecbur kaldın.''

Oflamayla karışık bir bunalma göstergesi dudaklarından çıkarken dumanları ve kokusunu anında fark ettiğim siparişlerimiz önümüze koyuluyordu. Utku'nun cevap vereceği sırada garsonun gelmesi de ayrı bir ironiydi tabi.

Yerimden hafifçe doğrulup kahvemi önüme doğru çekerken diğer elimle de saçlarımı arkaya doğru itiştirdim.

''Bu kadar zekayı taşımak zor olmuyor mu?'' dedi lattesinden kocaman bir yudum alırken. Ona karşılık olarak bende kahvemden bir yudum aldım. ''Sen bu kadar egoyu taşırken zorlanmıyor musun? Ağır gelmesin?''

Bensiz Yapamazsın(Gülsüm Yüksel Kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin