Öncelikle merhaba, umarım hoşunuza gider ve keyifle okursunuz. Bu hikayede beni yanlız bırakmayan ve her zaman destekleyen @ozgegulromanlari
Özge Gül ablama çok çok tesekkur ediyorum. Sen en değerlimsin <3
@sahmelekten Sevgili Zeynebim senden esinlenerek yazdığım hikayeyi umarım begenirsin.
Sevgiyle kalın ...
"Neden hep ayak işlerini ben yapıyorum ki?" diyerek söylendim Niyazi'me. Ne zaman bir yere gidilse, bir iş için hazırlanılsa veya bir süpriz yapılsa tüm ayak işlerini bana vermelerinden sıkılmıştım artık.Tabi bunu Niyazi'me söyleyemedim. Sonuçta bu özgürlüğümün anahtarı Niyazi abimdi. Borçluydum bir kere ona. Stajı abimin şirketi yerine burda yapmam büyük şanstı. Abimin yanında yapmış olsaydım eğer muhtemelen odadan dışarı başımı bile çıkartamayacaktım. Şimdi ki ayak işim ise daha önce hiç görmüş olmadığım, hatta varlığından bile küçüklük resminin haricinde yeni haberdar olduğum Alissa'nın kardeşini hava alanına almaya gitmekti.
"Alt tarafı bi hava alanına gideceksin Zeyno ya, ne bu naz?! Hadi bak benden sana izin, Barış'la mı gezersin artık tek mi gezersin bilmem gez dolaş tüm gün."
Sanki ufak bir çocuğa şeker veriyordu Niyaz'im. Bozuntuya vermeden 'Tamam' deyip odama geçtim. Evet sürekli ayak işi yapsamda bir odam vardı benimde. Ayak işi zor zanaattı neticede! Çantamı ve arabamın anahtarını da alıp çıktım şirketten. Öncelikle kırtasiyeye uğrayıp karton ve keçeli kalem aldım. Atar yapacağım diye adamın resmine bakmamıştım ki, neyse ki üstün zekamı kullanmıştım yine. Kartona 'Barış Ylmaz' yazdım. Hava alanının dış hatlarına girince rezil olma pahasına elimdeki kartonu kaldırdım ve bekledim. Elalemin rusları rezil olmakta varmış kaderimizde, neyse artık. Konumuza dönersek şimdi karşıma nasıl bir Barış çıkacak bilmiyordum. Adamın en son çocukluk fotoğrafını görmüştüm. Alissa ile sarılmış şişko, pofuduk, tatliş birşeydi. Bu dünyada bir gerçek vardı ki insanlar evrim geçirebiliyordu. Evrim geçirmeyide geçtim o evrimi evire çevire devrim bile yapanlar vardı. O yüzden adamın küçükken olan şişmanlığıyla dalga geçmeyecektim, hoş dalga geçilecek bir malzemeyle karşılaşacak mıydım bilmiyorum. Ayrıca dalga denizde olurdu. Kendi kendime yaptığım saçma espriden dolayı iç sesimle aramız açılmıştı. 'Beklemekten sıkıldım iç ses ne yapayım' diyerek söylendim, tabiki içimden. Kafamı gayri ihtiyari sol tarafa çevirip yürüyen bir taş görüp tekrar önüme döndüm. Benim jeton üçgen olduğu için anında 'dong' dedi tabi. Tekrar sol tarafa döndüm. Bu yaşayan taş bana sırıtarak bakıyordu. Allah'ım kesinlikle bu adamın gülmesi yasaklanmalıydı. Bu yürüyen yakışıklı yanıma gelmiş ve tam karşımda duruyordu. Bir yerlere düşen ağzımı toplamam lazımdı acilen tabi birde bir yerlere kaçan sesimi bulmam gerekiyordu. İç sesim bile dumura uğramış durumdaydı.
"Hello" dedi bana bu güzel adam.
"My name is Barış." diyerek elini uzattığında ben şok, ben iptal, ben vefat dememek için kendimi zor tuttum. Adam Türkçe bilmiyordu nasılsa fakat çevreye de pek güven olmazdı. "Hello,my name is Zeynep." diyerek karşılık verdim. İç sesimi dışa vurmazsam rahat edemeyecektim.
"Allah'ım özene bözene yaratmış. Erkek güzeli maşallah." diyerek söylendim. Adam hala bama bana sırıtarak bakıyordu ama olsun, gülmek güzel şeydi vesselam. "Kız ben bunun gülüşünü saklasam ya kimse görmese, akıllara zarar valla!" diye söylendim yine. Ardından aşkıma 'go go' diyerek otoparka doğru ilerledim. İç sesim 'hemen de aşkın oldu adam yahu dese de bana görmezden geldim. Ayak işlerini sevebilirdim aslında, sonunda mükafatım ultra yakışıklı olacaksa tabiki.
***
O kadar çok gezmistik ki bu adama aşık olma isini ilerletmeye başlamıştım. Bu güzel adam benim olmalıydı. Kararımı altı saatte verdiğim doğrudur ama benim altıncı hissim kuvvetlidir. En sonunda Niyazi'min evinin önüne geldiğimizde indik arabadan beraber. Hızlı bir şekilde yanna ulaşıp önünde durdum.
"Sevgili kara atlı prens, ay ne diyorum ben ya adam türkçe bilmiyorki .." dediğimde Barış konuştu benim ağzım açık kaldı.
"Ben türkçe biliyorum zaten. Ayrıca kara atlı diye birşey yok, beyaz var oda masallarda. Ask oyunlari için fazla küçük duruyorsun ufaklık."
Bu bana, ben yani bana ufaklık mi demişti. "Senden başka kara atlı diyen mi var." " diyen iç sesime karşılık olarak 'hele bir desinler, ağızlarını cart diye şey yaparım.' diyerek konuya sonra döneceğimizi ima ederek konuyu kapattım. Barışa cevap vermem gerekiyordu öncelikle.
"İlk olarak madem türkçen var bay KARA atlı prens niye beni uğraştırıyorsun be!" diyerek bir bağırma seysinden sonra devam ettim. "ikincisi olarak ufaklık senin ablandır, benden kısa ayrıca yaşım yirmi benim, senden dört yaş küçüğüm sadece. Eğer benim adım Zeynep'se önce seni kendime aşık eder sonrada evimin direği yapar üstüne de çamaşır asarım aslan parçası, yapamazsam bana da Zeynep demesinler!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Lazım (Askıda)
Romance"Eğer benim adım Zeynep'se önce seni kendime aşık eder sonrada evimin direği yapıp üstüne çamaşır asarım aslan parçası. Eğer yapamazsam bana da Zeynep demesinler!"
