Bölüm 45

5.4K 207 4
                                    


  Ödevler, sınavlar ve uğraşmam gereken bir şirket ile geçirdiğim uzun bir dönemin ardından odam da zaman geçirmeyi gerçekten özlemişim. Dün girdiğim son sınavla biraz olsun rahatlayıp kendime zaman ayırmam gerekiyordu. Okul ve işi aynı anda ilerletmek beni oldukça yordu. Benden daha fazla yorulan bir de Yağız vardı. Dün şirkete uğradığımda oldukça yorgun ve uykusuz görünüyordu. Kendimi o kadar çok bu işlere adamışım ki Yağız'ın bu hafta sonu nişanlanacağını bile yeni duydum.
Mutfakta kahvemi yapıp odama çıktım ve en güzel köşeme yani camın kenarına oturdum. Dışarıda yağan muhteşem bir yağmur vardı ve kahveyle ikisi harika ikiliydi benim için. Bir süre bu görüntü karşısında mest olduktan sonra Ayaz ile buluşacağım için hazırlandım. Saçlarımı sıkıca topladıktan sonra telefona gelen mesajı açtım.
Kimden: Ayaz
Eğer hala benimle alışverişe çıkmak istiyorsan kapıdayım. Hala vazgeçebilirsin...
Kime: Ayaz'a
Seninle alışveriş yapmak için sabırsızlanıyorum. Bir iki dakikaya geliyorum.
Aynanın önünde ki çantamı alıp dışarı çıktım. Yağan yağmur şiddetini biraz daha arttırmıştı. Şapkamı kafama geçirip arabaya doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Camın arkasından pekte sevecen bakmayan sevgilime gülümseyip arabaya bindim.
"Hastalıktan yeni kurtulmuşken tekrar hastalanmak için ince şeyler giymekte tamda sana göre biliyorsun değil mi?0" Dedi arabayı çalıştırırken.
"Bende seni çok özledim hayatım." Diyerek ona cevap verdim. Bana gözlerini devirdikten sonra ona gülümseyerek "Sen en son ne zaman alışveriş merkezine gittin bilmiyorum ama oralar sıcak yerler, üşümeyeceğime eminim."
Kırmızı ışıkta durunca gözlerimin içine bakarak
"Ben genelde alışveriş merkezine gitmem, alış veriş merkezlerini inşa ederim güzelim. Eğer ben istersem markalar ürünlerini bana gönderirler." Dedi.
"Hah! Bu tamda kendini beğenmiş birinin söyleyebileceği bir şey biliyorsun değil mi? Ve ya kibirli de olabilir."
"Öyle diyorsan."
Yol boyunca telefonuna gelen mesajları görmezden gelerek ve aramaları reddederek geçti. Her ne kadar arayanın kim olduğunu merak etsem de bunu dışıma yansıtmıyordum. En sonunda telefonu tamamen kapattığından gerçekten içimde büyük bir sıkıntı oluşmuştu. Sorarsam onu bunaltabileceğimi biliyordum ve o hep bu zamanlarda benden kaçıyordu.
Sonunda alışveriş merkezine geldiğimizde arabayı park edip asansöre bindik.
Dayanamayarak "Bir şey mi var? Yol boyunca sıkıntılıydın sanki." dedim.
Kollarını belime dolayıp alnımdan öpmekle yetindi. Ama bana cevap vermemesi gerçektende bir sıkıntının var olduğunun kanıtıydı.
Birinci kata geldiğimizde asansörden çıktık. Elimi tutup ve mağazaların olduğu bölüme doğru ilerlerken "Burayı da ben yaptırdım." Dedi hafif bir tebessümle.
Bende ona tebessümle karşılık verdim. Ortamı düzeltmek istiyordu ama hiç faydası yoktu.
Vitrin de güzel abiyelerin olduğu bir mağazaya girdik. Yanımıza gelen satış görevlisi "Hoş geldiniz efendim.
. Mağazadan elimiz boş çıktık ve birkaç mağazada Size nasıl yardımcı olabilirim?" dedi
"Nişanda giyebileceğim sade bir abiye bakıyorum." Dedim ve bana birkaç tane elbise ile geri döndü. Elindeki elbiseler ya çok açık ya da abartılıydı. En sonunda birkaç mağazaya daha girdiğimizde oldukça yorulmuştum.
Satış görevlisinin getirdiği elbiselere yüzümü ekşiterek bakmakla yetindim.
Giyim konusunda zor beğenen biri olmadım hiçbir zaman ama şuan da tek bir tane bile sevdiğim elbiseye rastlamadım. Satış görevlisine teşekkür ettikten sonra Ayaz ile dışarı çıktık.
"Sanırım istediğim gibi bir elbise bulamayacağım." Dedim
"Bulacaksın ama şimdi bir şeyler yiyelim." Alışveriş merkezinden çıkıp otoparka girdiğimizde iri bir adam bize gülümseyerek yanımıza geldi. Esmer ve oldukça iri bir adam. Bu adamı önceden gördüğüme eminim.
"Ayaz... Seni burada görmek çok tuhaf. Demek telefonlarımı alışveriş için açmıyordun" dedi sarılırken. Ayaz biraz gergin gözükse de o da ona gülümsüyordu.
Demek ki sabahtan beri arayan kişi oydu. Bir kadının olma ihtimalinin olmaması biraz olsun içimi rahatlatsa da bu adama bakınca hiç hoş şeyler aklıma gelmiyordu. Ona dikkatlice bakınca yanağında kısa ama kalın bir çizgi vardı. Bir yerden darbe almış gibiydi.
"Kız arkadaşım için gelmiştim peki ya sen? Spor salonundan çıkınca nefes alamayacağını düşünürdüm. Kendini geliştirmişsin." Dedi. Adam ise ona gülerek karşılık verdikten sonra bakışlarımız çakıştı. Elimi nazikçe tutup öptü.
"Merhaba ben Kadir. Ayaz'ın spor salonundan koçuyum." Bu adamı gördüğüme emindim. Ayaz'ın o lanet boks maçı gününde oradaydı. Onu maça hazırladığı zaman görmüştüm. Yüzümün birden asıldığını fark edince kendimi toplayıp sahte bir tebessümle
"Gizem bende. Tanıştığımıza memnum oldum." Dedim
"O zevk bana ait." Dedi ve Ayaz'a yaklaşıp "Ayaz'ın verdiği güzel seçimlerden birisin. Her zaman düzgün düşünemiyor erkek arkadaşın." Dedi.
Ayaz elimi biraz daha sıkıyordu. Bilerek yapmıyordu ama bakışlarında artık soğukluk vardı.
"Seçimlerimin sonuçlarına ben katlanırım biliyorsun."
"Ama bu öyle bir..."
Sözünü aniden keserek "Görüşürüz koç." Dedi ve elini uzattı. Koç derin bir nefes alıp "Görüşürüz." Dedi ve bana tebessüm edip oradan ayrıldık. Arabaya hızla ilerlerken az önce ki konuşmaları çözmek istiyordum. Arabaya bindiğimizde "Ne seçiminden bahsediyordunuz?" dedim.
"Önemli değil."
"Önemli veya değil bilmek istiyorum." Diye çıkıştım.
Araba otoparktan çıkarken "Bilmen gerekecek kadar önemli değil."
"Sen bana söyle ve ben bunun önemli olup olmadığına karar vereyim olur mu? Benim hakkımda her şeyi biliyorsun ve eğer ben senden bir şeyler saklasam benim kadar sakin olmazdın." Dedim ve kollarımı bağlayıp dışarıya baktım.
Arabayı sert bir şekilde yolun kenarına çekti.
"Gerçekten öğrenmek mi istiyorsun?" dedi neredeyse bağırıyordu.
"Evet."
"Tamam o zaman. Yaklaşık altı aydır senin istemediğin o boks geçmişime tekrar geri döndüm. Ve bu sefer buna engel olmayacaksın."
Söyleyecek söz arıyordum ama yoktu. Tüm kanımın çekildiğini hissediyordum, zorlukla dışarıda hızla giden arabalara bakışlarımı çevirdim.
Dudaklarımdan sessiz ve neredeyse ağlayacağımı gösteren titrek bir sesle "İnanamıyorum." Dedim.
Derin bir nefes aldı ve "Bilmeni istemedim, böyle olacağını biliyordum." Dedi.
Ona zarar verecek bir şeye bu kadar bağlı olmasını anlayamıyordum. Sevdiği şey onu öldürebilirdi bile.
"Kendine zarar vermek bu... bunu istiyorsun."
Direksiyonu sıkan ellerinden birini parmaklarıma kenetledi. Hala ona bakmayı reddediyordum. Bu yaptığı şeyi asla doğru bulmayacağımı biliyorum ve onunda verdiği karardan çevirmenin ne kadar zor olduğunu da biliyorum.
"Dışarıdan görünen bu sadece bana bir şey olmayacak." Sesi daha çok beni telkin edecek türdendi.
"Neden? Neden buna saplantılı bir şekilde bağlandın?"
Ellerini elimden çözdü, çenemi nazikçe tutup kendine çevirdi.
"Bu beni rahatlatıyor. Biliyorum şuan bu senin için tuhaf geliyor ama o ringe çıktığımda kendimi buluyorum. Her bir darbede çocukluğuma dönüyorum. Her bir darbede vicdanımı rahatlatmaya çalışıyorum."
"Vicdanını rahatlatıyorsun demek ki? Belki anlatmaya çalışsan, ikimiz buna çözüm arasak daha güvenli ve iyi bir yol olabilirdi... Neden anlatarak rahatlamayı tercih etmiyorsun?"
Elini elimden çekip kucağında birleştirdi. "Anlamayacaksın."
"Bunu denemeden bilemezsin. Bir kere olsun deneyebilirsin. Lütfen..." Sesim neredeyse yalvarır gibi çıkmıştı.
"Gizem... Şimdiye kadar sesli söylemeye korktuğum tüm o şeyleri sana anlattım... Sadece sana... Gitmekten korktuğum geçmişime, o lanet eve sen yanımdayken gidebildim. Kimseye gösteremediğim zaaflarımı seninle paylaştım... Senin yanındayken güçlü bile değilim. Kendimi her an bırakacak kadar hafif hissediyorum. Ve bunun benim için ne kadar aciz bir durum olduğunu anlayamazsın... Bu öyle bir şey ki sana baktığımda korkuyorum...Bırakıp gittiğinde bir gün o yıkıntının altından kalkacak kadar güçlü olmam lazım... Ben o ringde o gücü buluyorum." Dedi.
Gözlerinin sıcacık bakışı altında ben, kalbim ise sözlerinin altında eziliyordu. Onu bırakmak düşüncesi bile gözlerimin dolup taşmasına neden olurken, tüm bu sözcükleri ondan duymak bu kadar zorken onun bunları düşünmesi canımı yakıyordu. Ağzımı açsam söylemek istediğim sözcükler dudaklarımdan dökülmeyecekti. Boğazım düğümlenmişti. Ayaz dışarı bakarken hala ona bakıyordum. Ellerim titriyor ve her an bayılacak gibi hissediyordum.
Yanağımda ki ıslaklığı parmaklarımla sildim ve konuşmak için kendimi toplamaya çalıştım.
"Ben... Seni bırakamam... Se-sen yanımdayken ben güçlüyüm. Ben seninle iyiyim." Diyebildim zorlukla.
Bakışlarını kısa bir süre bana çevirdi. Gözlerinde ki o kırgınlığı görmek vücuduma verilen elektrik dalgaları gibi canımı yakıyordu.
"Eliyle yanaklarımı silip yüzümü avuçlarının içine aldı. "Bu hayatta olmaz denilen her şey olur." Dedi.
"Ama... Bu olmayacak."
"Sonsuza kadar benimle birlikte olmak istemeyeceksin. Bıkacaksın benden bir süre sonra. Bak... Şimdi bile... Daha o ringe çıkmadan bunun tartışmasını yapıyoruz. Beni değiştirmek istiyorsun. Beni bu şekilde kabul etmiyorsun."
Kısa bir an sessizliğe gömüldük. Yüzümü ellerinin arasından çektim.
"Senin zarar görmen hoşuma gitmeyecek. Sende bana bundan zarar gelmeyeceğini söyleyemezsin. Dediğin gibi hayatta her şey olabilir ama ben de biliyorum ki sen nasıl o içinde acı çekmek isteyen yanına mazoşist bir şekilde bağlanıp onda kurtuluş buluyorsan bende senden kurtuluşu buldum. Ve bir gün bu ilişki biterse tek yıkılan sen olmayacaksın. Sen sarıldığın acıyla kendini tatmin ederken ben güçlü yanımı kaybetmiş olacağım..."
Ayaz cevap vermek yerine arabayı çalıştırdı. Zorlukla gözyaşlarımı dindirip sessizliğe büründüm.
Bir süre sonra evin önüne geldiğimizde de konuşmadan hatta yüzüne bile bakmadan arabadan indim. Şuan bana en iyi gelecek şey onunla bulunduğum ortamdan ayrılmak olacaktı. Eve girdiğim de kimseye selam vermeden odama çıktım. Kapımı kilitleyip donuk ve boş gözlerle etrafa bakındım. Şuan kapının kenarına yığılıp ağlamak veya yatağıma girmek istemiyordum. Bir şeyler yapmak ve onun bu saçma düşüncelerinden sıyırmak istiyordum.
Kapının önünden ayrılıp banyoya girdim. Suyun akışının üstümde ki tüm olumsuzlukları almasını diledim umutsuzca. Hayır... Ağlamak ne bir çözümdü nede beni iyi hissettirecekti. Ağlamak yok. Her şey düzelebilir ikimiz arasında olan her şey. Bu sorunları çözebilmemiz gerekir.
Onu sonunda kaybetmek istemiyordum. Bunu seçenek olarak bile görmüyordum. Eğer onu vazgeçiremezsem onun yanında duracağımı ve destek vereceğimi biliyorum. Ama bu durumdan kurtulmak için bu da iyi bir yöntem değildi. Onun bu işten tamamıyla vazgeçirmek en iyi çözüm yoluydu.
Banyodan çıkıp üstümü giydim ve saçlarımı taradıktan sonra kurutmadan yatağa uzandım. Gözlerimin yanmasına rağmen ağlamadım. Önce ki gibi değildim artık.

Merhaba arkadaşlar :)

Vote ve yorumlarınız benim için çok ama çok önemli. Lütfen olumlu veya olumsuz tüm yorumlarınızı bekliyorum.

Umarım sevdiğiniz bir bölüm olmuştur :)  


SİSBULUTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin