Bir Tek Neden

22.7K 1.2K 106
                                    

Bölüm 39

Bir Tek Neden

ARAS

İçeriye hızlı bir giriş yapmış ve bütün vampirleri etrafımıza toplamıştık.  Tahminen etrafımızda elli kişi vardı ve iri yapılarıyla göz dolduruyorlardı. Dişlerimi sıkarak gözlerimi kıstım ve inceledim. Pek adil bir dövüş olacağa benzemiyordu ama yanımdakilere güveniyordum. Kafamı yana yatırarak bizimkilere baktım. Hepsi sabırsız ve öfke dolu görünüyorlardı. Dudağımı yalayarak kafamı bir kere hareket ettirerek onay verdim ve harekete geçtik.

Hızla hareket ediyor ve vahşice savaşıyorduk. Acıma duygumuz derinlere inmiş, gözümüzü kan bürümüştü. Elimdeki cansız bedeni yere fırlatarak dudağımda kalan kanını yaladım ve yeni bir av için etrafıma bakındım. Fazla aramama gerek kalmadan iri cüsseli, kasları fazla gelişmiş bronz tenli bir vampirle karşı karşıya geldim. Dişlerini sıkmış ardı ardına yumruklarını sıralıyordu. Tek kaşımı kaldırarak yumruklarından sıyrıldım burnunun üzerine sağlam bir yumruk attım. Afallayarak bir adım geriledi. Hırlayarak üzerime doğru geldiğinde sırıtıyordum. Öfkesi onu acemi bir vampirden farksız hale getiriyordu. Tam önümde durup karnıma yumruk attığında ona biraz daha yaklaşarak dişlerimi boynuna geçirdim ve öldüresiye ısırdım. Adam iri cüssesine yakışmayacak şekilde çığlık atıp geri çekildiğinde boynundan fazla miktarda kan kahverengi kazağını ıslatıyordu. Kafamı olumsuz anlamda sallayarak dudak büktüm.

“Üzgünüm ama yanlış kişiye çalışmanın cezasını ödeyeceksin.”

Sözler ağzımdan küfür gibi çıkarken  ellerimi boynuna yerleştirerek işini bitirdim. Tam başka bir ava doğru yaklaşırken omzumda bir el hissettim.

“Kontrolünü kaybediyorsun Aras. Sana yakışır bir şekilde acısız öldür.”

Güneş hem elindeki boynu kopmuş kızı yere bırakıyor hem de nefes nefese konuşuyordu. Kaşlarımı çatarak iki saniyeliğine gözlerinin içine baktım.

“Üzgünüm güneş ama ben kontrolümü çoktan kaybettim.” Diyerek ona doğru yaklaşmakta olan vampiri çevik hareketlerle yakalayıp ellerimi boynuna yerleştirdim. Sorun şu ki gelen vampiri zayıf görünümünden dolayı fazla hafife almış ve dikkatini dağıtmayı düşünmemiştim bile. Oysa ki karşımdaki vampir zaten bu hareketi bekliyormuşçasına uzayan dişlerini boynuma geçirdi. Acı bütün boynumda hissedilirken dişlerimi sıkarak erkeklik organına tekme attım. Bu onun biraz olsun geri çekmiş ve dişlerini boynumdan ayırmıştı. Tek elimle boynumu tutarken siyaha dönmüş olduğunu tahmin ettiğim gözlerimi genç vampire çevirdim.

“İşte beni şimdi kızdırdın ufaklık.”

Hızlı hareket ederek iki büklüm olmuş vampiri saçlarından kavrayarak kafasını dizime çarptım. Daha sonra inlemelerini önemsemeden boynundan kavrayarak kaldırdım ve dişlerimi boynuna geçirdim. Defalarca ısırdıktan sonra kanlar sızan boynunu tek bir hamlede bedeninden ayırdım. Hırsla derin bir nefes aldım. Boynumun iyileşmesi için beslenmem gerekiyordu ve şuan hiç uygun bir zaman değildi. Acı yavaş yavaş bedenime yayılırken hırlayarak etrafıma baktım. Başka bir av acımı kısa süreliğine de olsa dindirebilirdi. Arkamı döndüğümde Güneş’in boynunu kavramış, dişlerini ortaya çıkaran bir vampir gördüm. Oldukça iri yapılı ve göründüğü gibi güçlüydü. Dişlerimi sıkarak vampire doğru atıldım ve Güneş’i özgür bıraktım. Tek elim omzundayken suratına sağlam bir yumruk geçirdim.

“Yanlış adamın kız kardeşi dostum, üzgünüm.” Diyerek bir kere daha vurdum. Vampir harekete geçip kasığıma yumruk atınca hırlayarak doğruldum ve yüzüne defalarca vurmaya devam ettim. Hırsım biraz olsun azaldığında kanlar içinde kalan yüzüne baktım. İğreniyor olsam da işi bitirmem gerekiyordu. Ellerimi iki yanağına bastırarak kafasını 180 derece döndürdüm. Beklenen ses geldiğinde bütün gücümle asılarak kafasını bedeninden ayırdım.  Dudağımın kenarından, ellerimden, boynumdan kanlar sızarken tekrar etrafa göz gezdirdim. Sadece birkaç kişi kalmıştı ve onların da icabına bakılıyordu. Güneş’e başımla işaret vererek sağ köşede bulunan merdivenlere yöneldim. Merdivenlerden hızla inerek modern zindan diye adlandırdığım odaların arasından yürümeye başladım. Demir parmaklıkların ardını boş gördüğüm her an endişem biraz daha artıyordu. Yutkunarak yürümeye devam ettim. Kulaklarımı iyice açarak mükemmel sesinin kulaklarıma dolmasını, beni ona yönlendirmesini istedim ama tek duyduğum küfürler ve acı dolu inlemelerdi. Biraz daha yürüdükçe daha yakından gelen küfür sesleri işittim. Algıladığım ses endişemin üzerini örterek öfkenin tekrar açığa çıkmasını sağladı. Vampir hızını kullanarak sesin geldiği zindanın önünde durdum. Tahmin ettiğim gibi parmaklıkların ardında Kevın vardı.

“Vay vay vay, demek kurtarıcımız da gelmiş!” dedi sahte bir sevinçle. Yüzümü buruşturarak kafamı olumsuz anlamda salladım. Bu adamı İlkim’e zarar verdiği ilk anda öldürmem gerekirdi ama ne yazık ki İlkim’i oradan biran önce çıkarmam gerekiyordu. İçimden yeterince hızlı davranamadığım için kendime küfür ederken aptal sesiyle konuşmaya devam etti;

“Sakin ol dostum. Biliyor musun? Karşılaşmalarımız hep aynı oluyor. Ben İlkim’e yakınlaşıyorum sonra da sen çıkıp geliyorsun. “

Dişlerimi sıkarak ölümcül bakışlarımı gözlerine sabitledim.

“Yalan söylüyorsun!” diye tısladım. Neşeden yoksun kahkahası koridordaki boş odalarda yankılanırken alaycı bir bakış attı.

“Emir’e gidebilmek için ne kadar ileri gittiğini bilemezsin. Sevgilinin kalçalarının çok güzel olduğunu biliyor muydun? Ya da göğüslerinin, tanrım o dudakla-“

“Kapa çeneni! Seni bulduğum ilk an öldürmeliydim piç kurusu!” diye haykırdım. Sesim gırtlaktan çıkıyor ve öldürücü bir öfke içeriyordu. Parmaklıklara doğru iki adım atarak kafasını eğdi.

“Bunları duymak seni neden sinirlendiriyor ki? Buraya gelerek zaten o aptal insan için hayatını riske attı yani benimle yarı anlamda seks yapması se-“

Sözlerini tamamlamasına izin vermeden tek kolumu parmaklıkların arasından sokarak boynunu kavradım ve kafasını demirlere çarptım. Acıyla inleyerek kollarını parmaklıkların arasından geçirerek omuzlarımı kavradı. Ellerinin boynuma çıkmasına izin vermeyerek kafasını tekrar demirlere çarptım ve afallamışken demirlere yasladığım boynuna dişlerimi geçirdim. Kanını içime çekerken ağzım dolduğunda durdum ve yere tükürdüm. Aynı işlemi üç kere daha uyguladığımda omzuma baskı uygulayan, yumruklayan elleri zayıf düşmüştü. Kafamı hafifçe geri çekerek baygın gözlerine baktım.

“Durmam için bana tek bir neden söyle.”

“Canın cehenneme!”

Derin bir nefes alarak yapmacık bir üzüntüyle kafamı salladım.

“Sen bilirsin.” Diyerek üzgünmüşçesine iç çektim ve parçalanmış boynuna eğildim. Tam dişlerimi çıkarmış kanı içime çekmeye hazırlanırken mırıltı gibi çıkan ses beni durdurdu.

“Tamam dur. Lanet olsun. İnsan üst katta. Dur.”

Dişlerimi içeri sokarak geri çekildim ve tiksintiyle yüzüne baktım.

“Bir daha benim kadınım hakkında konuşursan, geri çekilmem.”

Tehditkâr sesim hırıltı gibi boğazımdan dışarı doğru çıkarken elimi hızla hareket ettirip Kevın’ı yere attım ve tekrar merdivenlere yöneldim. Aklımın büyük bir bölümü İlkim için endişelenirken diğer kısmı Kevın’ın söylediklerini düşünüyordu. Ve kanını içerken boynundan aldığım İlkim’in kokusunu söylediklerini doğruluyordu. Kaşlarımı çatarak koşmaya devam ettim, Kevın’ın söyledikleri doğruysa ne tepki vereceğimi bilmeden…

Eveet :D Laptopuma kavuşma sevinciyle gelen uzuun ve aksiyonu bol bir bölüm :D Sizden de tek istediğim gecenin bir buçuğunda yazıp yayınladığım bu bölüme, emeğime saygı gösterip biraz yorum yapmanız. Multimedia yeşil gözlü tehlike, Elizabeth. Yeni hikayem olan "Küçük Anna" ya da bir göz atın lütfen.Sizi seviyorum, iyi okumalar.

Sıra Arkadaşım Bir Vampir!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin