Mert'e Özel Bölüm

En başından başla
                                    

Odamın kapısı açılıp içeri Mete ve Mehmet girdiğinde sümüklü peçetemi arkaya bir yere attım. Mehmet omzuma vurup diğer yanıma oturdu ''Nasılsın kardeşim?'' sırıttım kırmızı gözlerle ''Bomba gibi'' kafasını salladı ''Yalanını siksinler'' derken güldüm. Mete sandalyemi çekip karşıma oturdu ''Gidip kafa dağıtalım biraz ha? Söz sana sahip çıkacağım'' gözlerimi devirdim göz yaşımı silip. Kendi kendine akıyordu göz yaşlarım. Nasıl bir mekanizmaydı bu böyle? ''En son öyle dediğinde karakoldaydık'' dediğimde Meriç onayladı ''Aynen. Yavuz amca olmasa sıçmıştık'' onu onayladım. Mehmet araya girdi ''Sen dağıt o zaman abi. Bizde sana sahip çıkalım. Söz biz Meriç'le içeyiz. Demi abi?'' deyip Meriç'e baktığında Meriç kafasını salladı ''Aynen. Ne diyorsun?'' dediğinde omuzlarımı silktim ''Olur'' dedim. Annem olsaydı buna da kızardı ama şuanlık bu acı çekilmiyordu. Mete gözlerini devirdi ''Aşk olsun lan. Bana güvenme ha'' güldüm ayağı kalkarken ''Kanka sana güvenemiyorum. Bohda çıkabilir'' deyip güldüğümde Meriç gözlerini devirdi ''Ulan adam hala aynı lan'' diye söylenirken sırıttım.


********


Dördümüz birden koşarken ağlaya devam ediyordum ''Unuttum'' diye kızdım kendime. ''Unuttum!'' diye bağırdım sonra. Meriç yanımda koşarken nefesim kesilirken durmak zorunda kaldım ve ellerimi dizlerime koydum ''Unuttum lan'' dedim ağlayarak. ''Söz vermiştim abi'' dedim hala ağlarken. Mehmet elini omzuma koyarken hala koşan Meriç'e baktım. Yetişemezdi ki artık. Gitmiştir çoktan. Ağlayarak yere oturdum ''Unuttum lan işte!! Aptalın tekiyim ben!'' deyip kafama vurdum. Mete kolumu tutacakken ittim onu ''Mert abi sarhoşsun zaten sakin ol'' kaşlarımı çattım ''Değilim lan sarhoş falan.'' dediğimde yalpalayıp düşmüştüm. Ağlarken saçlarımı çektim ''Unuttum anne'' dedim ağlayarak. Yere yumruk attım sinirle. ''Unuttum annem'' deyip yumruk attım yine ağlayarak.

-Meriç-

Mert arkamda kalırken koşmaya devam ettim. Akciğerlerim isyan bayrağı çerken umursamadım onları. Yetişmem lazımdı. Siktiğim yere arabayla girilmiyordu ki. Feribota binecek kişilere çarparken onları umursamadım. Arkamdan bana bağırıp küfür edenlere dönüp bakmadım bile. bilet alıp bekleyenlerin durduğu yere koşarken kapıların açıldığını görünce hızımı arttırdım. Gidemezdi lan! Gişenin üzerinden biletim olmadığı için atlayıp açık kapıdan dışarı çıktım ve feribota koşmaya başladım. 'Yolava-Yeni Kapı' seferi yapan feribota koşmaya başladım. Artık ciğerlerim oksijen diye bağırıyordu ama duramazdım. Kalkmak üzereydi. Arabalar çoktan yerleşmişti bile. Oradaki görevliye bağırdım zorlukla ''Abi! Bekle!'' diye bağırdığımda beni fark etti ama feribot çoktan kıyıyla olan temasını kesmek için arka taraftaki metal zeminini kaldırmaya başlamıştı yavaşça. Hızı zorda olsa hızlandırıp feribota atladığımda yerle buluştum. Sırtı üstü dönüp soluklanırken görevli bana eğildi ''Delirdin mi abicim ya? Başımızı belaya sokacaksın yemin ediyorum'' dediğinde yutkundum zorlukla ''Paket var abi bizim.  Onu almam lazım'' soluk soluğa kalmıştım. Kaşları havalandı ''Sen Mert Yüksel misin?'' yutkundum ''Arkadaşıyım ben. O yetişemedi ben yetişebildim'' dediğimde kafasını sallayıp elini uzattı. Elini tutup kalktım yerden. Üzerime silkerken kafasını sallayıp bir adama baktı ''Mahmut Abi! Paketin sahibi geldi!'' dediğinde ellerimi dizlerime koyup hala soluklanıyordum.  

Orta yaşlı bir adam bana kutuyu uzattığında dikeldim ve elinde kutuyu aldım. Ahşap bir kutuydu. ''Nergis abla çok binerdi bu feribota. Her zaman şuradaki 435 numaralı koltuğu aldırırdı bana. Ablam gibiydi. Öleceğini öğrendiği zaman vermişti bu kutuyu. 'Oğlum gelip almazsa beni unutmuştur. At bu kutuyu o zaman denize ama ben biliyorum. Mert'in unutmaz beni' demişti. Sen yetiştin Allah'dan. Vallahi benimde gönlüm atmaya el vermedi ama büyük yemin ettirdi. Gelmeseydin atacaktım tam denizin ortasına geldiğimizde.'' kafamı salladım ''Sağolasın abi'' deyip omzuna dokundum. Gülümseyip ''Başınız sağolsun'' deyip giderken telefonumu çıkardım cebimden ve Mehmet'i aradım. Çok geçmeden açtı ''Abi Allah rızası için aldım kutuyu de. Delirdi Mert'' dediğinde yutkundum ''Söyle Mert'e şuan kutu elimde duruyor ama feribota bindim. 3 saate falan dönerim her halde. Sakin olsun.'' derin bir nefes verdi ''Mert abi almış Meriç paketi sakin ol'' bir hışırtı sesinden sonra Mert'in sesi doldu kulaklarıma ''Aldın ı lan harbiden?'' dedi ağladığını belli eden bir sesle ''Yetişemedim lan ben.'' dedi ağlayarak. Kaşlarımı çattım ''Kes ağlamayı Mert. Aldım lan işte kutuyu. Kutu bende rahatla biraz'' ofladı sıkıntıyla ''Ne varmış kutuda? 3 saat bekleyemem.'' dediğinde kafamı sallayıp kuytuyu sallladığımda tıkırtılar geldi.  Bir arabanın kaputuna yaslanıp telefonu kulağıma omzum arasında sıkıştırdım. ''Bekle'' deyip kutuyu sardıkları poşeti yırtarak açtım ve ahşap kutuya baktım. Anahtarı üzerindeydi. anahtarı çevirip açtığımda içinde bir sürü bilet olduğunu gördüm ''Feribot biletleri var'' deyip biletleri kaldırdığımda ultrason filmlerini gördüm ''Bir de galiba senin ultrason filmlerin var.'' deyip  onunda altına baktım. Katlanmış bir kağıt vardı ve çoktan yazıldığı belli oluyordu. ''Bir kağıt var. Galiba sana yazmış.'' yutkundu ''Doğum günüm içindir'' dediğinde ofladım sıkıntıyla. Niye bu işi ban yaptırıyorlardı lan. Gözlerimi kırpıştırıp kutuya bakmaya devam ettim. ''Yüzüğü var. Şu birlikte çöpte bulduğumuz.'' dediğimde hıçkırdı. Küçükken çöpte bir yüzük bulmuştuk ve Nergis teyzeye vermiştik. Nergis teyze ikimizde öpüp takmıştı ve hiç çıkarmamıştı bu yüzüğü. ''Mert devam etmeyeyim'' dedim zorlukla. Ağlayarak ''Anlat'' dediğinde dudağımı ısırıp sıkıntıyla nefesimi verdim ''Hani biz kavga ederken sallana dişin düşmüştü ya o diş var'' dedim  burukça gülümserken ''Saç var. Senin saçın galiba. Birde bir not var. Sen yazmışsın. 'Seni seviyorum anne' yazıyor'' dediğimde hışırtı sesiyle ağlamaya başladı hıçkırarak. Telefonu kapattım hemen ve kutuyu kapatıp kilitledim ve yere oturdum. 

Telefonumun rehberinden annemi bulup aradım hemen. Hemen açtı ''Oğluşum?'' gözlerim dolarken dudağımı ısırdım ''Seni seviyorum anne'' dediğimde ''Bende seni seviyorum bebeğim de bir sorun var?'' yutkundum ''Sadece. Ölme tamam mı?'' dediğimde ''Ah! Mert nerede Meriç? İyi mi o? Kıyamam yavruma'' derken gözlerimi sildim ''Değil'' dediğimde iç çekti ''Nasıl olsun çocuk. Nergis'i çok severdi. Sen iyi misin peki?'' kafamı iki yana salladım ''Değilim. Ağır geldi'' deyip kutuya baktım ''Çok ağır geldi'' ''Şşşh. Siz güçlü durmazsanız Mert'de duramaz ki bebeğim. Mert senide böyle görürse iyice düşer.'' kafamı salladım ''Tamam'' ''Neredesin? Hava soğuk bak üşütme'' kafamı salladım ''Üşütmem anne. Kapatıyorum şimdi. Yarın gelirim yanına'' ''Tamam oğluşum Öpüyorum seni. Mert'i getir yarın sevdiği yemekleri yapayım yavruma'' kafamı salladım ''Tamam'' dedim ve kapatıp kafamı arkamdaki arabaya yasladım. Melis'e ihtiyacım vardı. Bana sarılıp her şeyin geçeceğini söylemesi gerekiyordu. Elimdeki kutunun içindekiler o kadar ağırdı ki. Ölüm kokuyordu.

Melis'e bu yüzden ihtiyacım vardı. O küçük bedeniyle bana sarılmasına ihtiyaç duyuyordum.

Gemiler ne kadar büyük olursa olsun limanları küçük olurdu...



İşte size Mert'e özel bir bölüm. Ağlayarak yazdım bu bölümü. Mert'in neden bu kadar komik ve güleç bir insan olduğunu anlamışsınızdır. Mert'in hayatı laylaylom bir hayat değil gördüğünüz üzere. 

Mert'in hayatının böyle olduğunu tahmin etmiş miydiniz?

İlerleyen zamanlarda yine Mert'e özel bir bölüm yazarım ;*

İyi akşamlar bebeklerim. Yarın yb de buluşuruzzz ;*


Veliaht Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin