Giriş

1K 72 48
                                    

Bir kişinin, onu ölüm denen sınıra geçirecek olan kalın ipi boynunda hissederken, aslında hiç rahatsızlık vermiyormuş gibi öylece sallanmasıydı özgürlük. Boynunda seni engelleyen bir çok sorun varken, her şeye rağmen bir anlık cesaretle ayağının altında duran sandalyeyi ittirmekti. Benim özgürlüğümse iki kelimeye sığıyordu; Jung Haze.

Ayağımın altında ben yürüdükçe tıkırdayıp duran taşlar vardı. Küçük ve büyük. Toprak alandan gitmek yerine taşlı yoldan gitmek nedensizce yaptığım bir hareketti. Yürürken yorulsam bile dikkatimi taşlara veriyor, yorulduğumu eve gelene kadar fark etmiyordum. Neyse, yürüdüğüm yoldan çekin dikkatinizi. Ona odaklayın. Anlatmaktan bıkmayacağım nadir şeylerdendi.

Eve yürüyordum ve bu yol gün geçtikçe çekilmez oluyordu. Yürümeyi severdim, spor faaliyetlerimin yanında yer alıyordu. Ama okuldan eve yürümek? Spor değildi, eğlenceli hiç değildi. Ama yine de bugün Haze'den ayrılırken bu yolu yürümeyi, ben kendim seçmiştim.

Dikkatimi yola vererek karşıdan karşıya geçmek için adımlarımı hızlandırdım. Karşıdan arabanın geldiğini görüyordum ama hızlı yürürsem geçerim diye düşünmüştüm. Araba beni görünce hızlanmış gibi hissettim. Elimi cebimden çıkararak daha da hızlandım. Ama yetişemedim. Arabanın ön kısmının karnıma saplandığını hissettim. Gördüklerim üzerinden yola çıkarsak arabanın bana çarpıp fırlatması gerekiyordu. Ama öyle olmamıştı. Arabanın ön kısmının kırık kısmı karnıma batmıştı. İdrak edemedim. Daha deminden eve yürümüyor muydum ben? Hayatım boyunca düzgünce ölmeyi dileniştim. Hızlı ve acısız. İnsanlar unutup gitmeliydi ve ben acı çekmemeliydim. Araba kazası ise maalesef bu listede yer almıyordu.

Yutkunup birilerinin arabadan çıkıp ambulansı aramasını bekledim.

Kimse çıkmadı.

Another Life|| BTS ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin