Oflayarak yere çöküp gözyaşlarımı serbest bıraktım. Brad'in benden birkaç adım ötede nefes alıp verdiğini duyabiliyordum. Göz ucumla baktığımda elini bana doğru uzattığını fark ettim. Önce eli titredi sonra da duraksadı. Yutkunduktan sonra gözlerini sıkıca yumup dizleri üzerine çöktü. Eli bana dokunmak isterce öylece havada asılı kalmıştı. Başı yere eğikti ve başını kaldırdığı an onun da ağladığını gördüm. Göz göze geldiğimizde hızla üzerime atayıp ufacık kollarını boynuma dolayıp sımsıkı sarılarak ağlamaya devam etti.

Yaklaşık yarım saat boyunca o şekilde kalıp ağlamaya devam ettik. Sonrasında ise ayağa kalkıp hiç keyfim olmamasına rağmen Brad'e aç olup olmadığını sordum. Zaten onu bana bakması gibi saçma bir sebepten dolayı yanımda bırakmışlardı, bir de aç kalmasının anlamı yoktu. O ise yeniden çekingen haline bürünerek başını iki yana isteksizce salladı. Benim kendim için almış olduğum hamburgeri ona verip yemesini söylediğimde teşekkür etti ve yemeği alıp salondaki bir koltukta yemeye başladı.

Yemeği bitinceye dek onu sessizce izlememin ardından onu beni bırakması konusunda ikna etmek amacıyla bayağı söz sarfettim ancak hiçbir işe yaramadı. Duvara konuşuyormuşum hissi içimi kaplayınca sinirlerime hakim olamayarak kapıyı açmak için birkaç adım attığım an cebinden çıkardığı eski model telefonda bir şeyler yaptı. Kapıyı açıp iki adım dışarı çıkmam ile yol kenarındaki bir araçtan birinin çıkıp beni yakalaması ve sırtına beni bir çuval gibi vurup eve geri sokması bir oldu. Başımı kaldırıp kim olduğuna baktığımda o da sinirle kapıyı çarpıyordu. Sonrasında arkasını döndüğü anda bu kişinin Aiden'den başkası olmadığını gördüm. Bana dışarıya çıkmamın ne kadar tehlikeli olduğuyla ilgili konuşmaya başladığında sözleri bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkmaya başladı.

Salondaki koltukta oturduğumda yanıma oturdu ve benimle birlikte kapalı televizyon ekranına düz düz bakmaya başladı. Kendimi berbat hissediyordum. Ben kardeşim için hiçbir şey yapamazken Jared ve diğerleri canlarını ortaya koyarak uğraşıyorlardı. Kendimi bir robot gibi Aiden'e her dakika her şeyin iyi olup olmayacağını soruyordum. Yeniden eskisi gibi sıradan bir hayatımın olabilme ihtimali olup olmadığını soruyordum. O ise evet diyordu. Sadece evet. Ancak sesi tam tersini söylüyordu. İçten değildi, aksine ümitlerimi yerle bir edecek bir şekilde bir tonla diyordu.

Bir saat boyunca sessizce oturduk. İçimden berbat olan milyonuncu senaryoyu kurarken kafayı yemek üzere gibi hissediyordum. Saçlarımı yolmak ve çığlık atıp tepinmek istiyordum. Ancak şu an yaptığım şey sessiz bir protesto gibiydi. Bir kez Jared'ın arayıp aramadığını sormuştum o ise telefonunun ekranını kontrol edip beni reddeden bir mırıltı çıkarmıştı. Bir saat sonra güneş batacaktı ve biz hala heykel gibi duruyorduk.

Kapı yıkılmak istenirce çalındığında daldığım o karamsar düşünceden ayrılıp gerçek hayata panik olarak geri döndüm. Aiden ise eli beline gidip silahını kavrayarak ayaklandı. Kapı deliğinden kimin geldiğine bakıp "İki kız var." dedi. Onların kim olduğunu tahmin ettiğimden tam kapıyı açmasını söyleyeceğim an "Amelia!" diye bağırtı duydum. O an kimin geldiğine emin olarak "Bırak gelsinler." dedim çatlayan sesimle. Kapıyı açtığı an Bella ve Tesa kapıyı açan kişiye hiç aldırmayarak benim üzerime atladılar. İkisi de ağlıyorlardı. Çünkü biliyordum ki onlar da Melina'yı kardeşleri gibi görüyorlardı.

Biri bir yanımda diğeri diğer yanımda olacak şekilde oturuyorlardı. Kucağımda Melina ile yıllar önce çektiğimiz bir resmimiz vardı ve hepimiz yaşlı gözlerle o resme bakıyorduk. Aiden karşımızda olacak şekilde bizi inceliyordu. Brad ise sessizce Aiden'in yanına sokulmuştu. Aynı Bella ile Tesa'nın bana sokulduğu gibi. Biz üç kız bacaklarımızı altımızda toplamış, haber bekliyorduk.

Saat sekiz olmuştu. Hava kapkaranlık olmuştu ancak içim daha da karanlıktı. Ağlamaktan artık göz yaşlarım tükenmiş, gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Kızlar yanımda gözleri süzülerek öylece oturuyorlardı. Aramızdaki soğukluğun tuzla buz olması beni memnun etse de Melina ve diğerlerinin tehlikede olması beni olabildiğince huzursuz ediyordu.

Hayatımın bu kadar karmaşık olacağı aklımın ucundan geçmezdi. İlk sevgilimin böyle olacağını hayal bile edemezdim. Ben sıradan bir çift olacağımı düşünürdüm hep. Hatta belki iyi anlaşan bir çift olup ilk sevgilimle bile evleneceğimi sanırdım. Ya da belki de birkaç ay çıkıp ayrılacaktık. Kendimi dondurmalar ile teselli ederken Bella ve Tesa'nın yanımda olup Aiden'in aksine içten bir sesle her şeyin iyi olacağını söyleyeceklerdi. Sonra da daha iyi birini bulacaktım. Fakat hayatım umduğumdan çok daha farklıydı.

Kapının açılması ile hızla başımı o yana çevirince neredeyse tüm gündür polisin yanında olan annem ile babam ve Melina içeriye girdi. O anda hepimiz ayağa kalktık ve hızla kendimi kardeşimin yanına attım. Ona sıkıca sarılıp sonsuz kez öpücükler kondurarak ona iyi olup olmadığını sordum. Aiden izin isteyip bana göz kırparak evden çıktı. Bella ve Tesa da Melina'ya sarıldıktan ve annemler ile 15 dakikalık sohbetten sonra evlerine gittiler.

Melina bir duş aldıktan sonra pijamaları ile odama geldi ve yatağıma uzanıp kollarımda uyuyakladı. Bense onun duşa girdiği anda pijamalarımı giymiştim. Onu uyandırmamak için yaklaşık yarım saat boyunca kıpırdamadan yattım. Sonrasında ise yavaşça yatağımdan kalkıp üzerime bir ceket geçirdim ve evden çıkıp karşı kaldırımdaki bordo araca yöneldim. Kapıyı zorlanmadan açıp yolcu koltuğuna oturup yorgun görünmesine rağmen çekici olan o yüze tebessümle baktım. "Burada olacağını biliyordum." dediğimde Jared burnundan bir hıh sesi çıkararak gülmesinden sonra "Ben her zaman buradayım." dedi.

Ona sımsıkı sarılıp "İyi ki benim kabuğumsun. İyi ki varsın Kabuk." dedim. Bana karşılık verip "Sende iyi ki benim Midye'msin." dedi. Saçlarım arasına bir öpücük kondurduğunda gülümseyerek yüzüne baktım. Yanağında bir sıyrık vardı ve kabuk bağlamıştı. Göz altları ise morarmıştı. Yine de seviyordum. Her şeye rağmen onu seviyordum. Kendime ve çevreme zarar vere vere seviyordum.


Eksik KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin