+ Bi halt anladıysam ne olsun.
Jimin olmayan gözlerini daha da kısarken gülümsedi.
(Jimin)- Bunu sadece resimlere bakarak mı söylüyorsun?
Yaklasık bir saattir kütüphanedeydik ve tek yapabildiğimiz felsefe kitaplarını masanın üstüne dizip resim ve başlıklara bakmaktı. İki sayfa daha çevirdikten sonra gözlerimi Jimin'e çevirip can alıcı soruyu sordum.
+ Biz hangi konudayız?
Bir süre sadece birbirimize baktık. Gerçekten de dersle zerre ilgimiz yoktu. Elimi saçlarımın arasına geçirip sinirle dağıttıktan sonra konuştum.
+ Ara verelim.
(Jimin)- Bana uyar.
Ben dönen sandalyemle masaya arkamı dönüp solumaya başlamışken Jimin telefonuyla oynuyordu. Gülümsemesine ve hareketlerine bakılırsa biriyle mesajlaşıyordu.
+ Kim?
Kütüphane sessizdi. Fazla da gömülmüş olmadığı için beni hemen duyup cevaplamıştı.
(Jimin)- Park Se Hyuk.
Bir süre beklenti içinde ona baktım. Elindeki telefonun ekranını kapatıp arkasına yaslandı.
(Jimin)- Benden hoşlanıyormuş.
+ Hadi be! Se Hyuk? Bizim Se Hyuk?
Sadece gülümsedi. Kendinden gurur duyuyormuş gibi bakıyordu. Bense elimi yumruk yapıp bir süre ağzımın önünde tuttum. Kendime gelmeye çalışıyordum.
+ Eşcinsel olmak için fazla erkeksi değil mi?
(Jimin)- Homoseksüel değil biseksüel. Ve benim de biseksüel olduğumu hatırlatmama gerek yok umarım.
Doğru ya. O da biseksüeldi. Omuz silkip arkama yaslandım.
+ Senin de terchini anlamış değilim.
(Jimin)- Çünkü daha önce hiç erkeklerle birlikte olmadın Taehyung.
+ Tamam bu kadarı yeterli.
Huzursuzca kımıldandım.
(Jimin)- Haha. Hoşuna gideceğinden korkuyorsun öyle değil mi?
Konuşmanın nereye gittiğini kestirememem daha sert çıkışmama neden olmuştu.
+ Camdan atlamak da hoşuma gitmez Park Jimin. Ama daha önce hiç camdan atlamadım. Herneyse. Ju Hyun'a mesaj atıp hangi konuda kaldığımızı soracağım.
Jimin cevap vermemişti. Bir iki saniyelik tepkisizlikten sonra sinsice güldüğünü hissedebiliyordum. Nasıl bir çıkarım yaptı bilmiyorum ama beni anlamadığına eminim. Ve bu gülüş hiç hoşuma gitmedi.
