22.Bölüm

2K 115 26
                                    

Burcu
Sabah yanağımda hissettiğim baskıya uyandım. Kaşlarımı büzüştürüp gözlerimi açtığımda Berkin sırıtarak bana baktığını ve nerdeyse tamamen üzerimde olduğunu gördüm. Kendisi çoktan üzerini gitmişti bile.

"Berk? Sen uyandın mı?" Boğuk sesle sorduğumda kendimin ne kadar yorgun ve halsiz olduğunu gördüm. Ama Berke çaktırmak istemedim, endişelendirmek istemiyordum.

"Ohoo, çoktan uyandım, hatta prensesime kahvaltı bile hazırladım. Saat 8, hadi üzerini giy de beraber kahvaltı yapıp çıkalım. 1 saat sonra set var canım" diyerek burnumu öptü ve yataktan kalkarak odadan çıktı. Yatağımdan kalkmak istediğimde bir anlık tüm dünya başıma döndü. Gözleri kapatarak kendime gelmeye çalıştım. Bir de bu epilepsi olmasa, zaten hayatımda saçma sapan insanlarla mücadele ediyordum, bir de bu hastalık çıkmıştı başıma. Bir az daha iyi hissettiğimde yavaşça yataktan kalkıp banyoya girdim. Pijamalarımı çıkartarak kendimi sıcak duşun altına attım. Bir anda tüm kaslarım gevşedi, kendimi daha iyi hissetmeye başladım. Banyomu yaptıktan sonra, saçlarımı hafifçe kurutup topuz yaptım, üzerime dize kadar olan bol siyah elbisemi giyip odadan çıktım. Mutfaktan güzel kokular geliyordu. Gülümseyerek mutfağa girdiğimde masanın dolu olduğunu görünce ağzım sulandı. Börekten tutmuş menemene kadar her şey vardı. Gülerek çayı kaynatan Berke yaklaşıp yanağına sulu bir öpücük kondurdum.

"Sevgilim döktürmüş"

"Prensese layık bir kahvaltı olsun istedim" sırıtarak dediğinde kahkaha attım ve bir şey demeden masaya geçtim. Berk çaylarımızı döküp yanıma oturdu.

"Bu gün doktora gidiceksen değil mi?" Sakince sorduğumda saklamak istediği, ama yapamadığı endişeli ifadeli yüzüne baktım.

"Evet canım, setten sonra gideceğim"

"Ben de seninle geleceğim"

"Berk, gerçekten-"

"Burcu, bu konu konuşulmaya açık değildir" sakince ama sert bir şekilde dediğinde sadece kafamı salladım. Maço Berk mode on. Aslında ben de bir taraftan gelmesini istiyordum ama, diğer taraftan da nedense beni hastane odalarında görmesini istemiyordum. Hep aklında hayatsever, mutlu bir Burcu olarak kalmak istiyordum, depresif, hasta Burcu olarak değil. Ama diğer taraftan da insan en sevdiğiyle her şeyini paylaşmalı, o yüzden Berkle ne kadar hoşuma gitmese de, bununda paylaşmalıydım. Sessizce yemeğimizi bitirdiğimizde birlikte masayı toplayarak tabakları yıkadık ve sildik. Sonra odama geçip ceketimi ve çantamı almak istediğim sırada, Berk sakince odaya girerek dolabımı açtı. Kaşları çatık şekilde ne aradığını merak ederek onu izlediğimde bir az sonra elinde şapkayla bana yaklaştığını gördüm. Yavaşça başımdaki tokayı çıkararak nem saçlarımı açtı ve elini bir iki defa aralarından geçirerek düzene soktu. Sonra elindeki şapkayı başıma geçirdiğinde hala soru işaretli gözlerle ona baktım. Yumuşak gözlerle bana bakıp hafifçe gülümsedi.

"Hasta olacaksın, baksana, saçlarını doğru düzgün kurutmamışsın" sakince diyip yanağımdan öptüğünde karnımda küçük kelebekler hissettim. Berkin böyle ilgili tarafı çok hoşuma gidiyordu. Hep benimle ilgili küçük şeylere çok dikkat ederdi. Hava aslında o kadar da soğuk değildi, ekime yeni girmiştik, ama artık ceketler giymeye başlamıştık. Küçük mutlu bir gülümseme sergileyip, kafamı salladım. Berk elimden tutarak beni koridora çekti ve beraber ayakkabılarımızı giyinip apartmandan çıktık.
Sete vardığımızda hala sessizlikte birlikte karavanımıza giderek hazırlanmaya başladık. Şimdi Berkle Handenin sahnesi çekiliyordu. Bense karavanda oturup kendi repliklerimi okuyordum. Bu sırada içeri Tolga girince elimdekini bir kenara koyup ayağa kalktım ve Tolgaya sıkıca sarıldım.

"Fıstık? İyi misin sen?" Endişeyle sorduğunda göğüsüne başımı salladım.

"Evet iyiyim, sadece arkadaşımı özledim. Olamaz mı?" Tolga güldüğünde başımı kaldırıp gülümseme ile ona baktım.

Bir sonbahar hikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin