Gökalp, acıyla bağırdı:

- Didemmm!!?? Ilgın nerdesiniiz??!!

Taner:

- Allah aşkına, ne olursunuz ses verin!... Lütfen...

Taner kötü olmuştu, gözünde biriken damlalar görüşünü bulanıklaştırmaktaydı.

Tam o sırada içeriden nihayet bir ses işitilmişti, bu ses, oldukça kısık, tıslar gibi ve bitkin bir ses tonuydu.

"Burdayıızz!"

Bu sesin sahibi Ilgındı.

Gökalp ve Taner, onların orada olduğunu duyup tamamen ikna olunca hızla kapıya varan bir kaç adımı geçip kapıya ulaşmışlardı.

Gökalp, hızla kapıyı ardına kadar açmıştı.

Bazı anlar gerçekten zordur, özellikle tanık olmak... O daha zordur ve sindirilmesi de bir o kadar meşakkatlidir doğrusu.

Gökalp, ayakta, ve silahının elinden yavaş yavaş kaydığının farkında değildi. Belki göz pınarlarında biriken göz yaşlarının da...

Dar mutfağın içinde, karşıdaki tezgahın önünde, yerde, bacaklarını uzatmış, sırtını ve başını tezgahın alt dolabına dayamış halde oturan, sağ kolundan kanlar oluk oluk parke zemininin üzerine dökülmekte olan ve sarı, uçlarına kan sürülmüş dalgalı saçları yüzünü kapatmış, yarı baygın bir şekilde acı çeken kızı görmüştü Gökalp. Ve sağ yanına diz çöküp oturmuş yaralı kızla ilgilenen Ilgın'ı!

Bu kız Didem'den başkası değildi. Ve maalesef ki oydu.

Gökalp, hızla Didem'in yanına gelip, karşını oturdu, gözleri ani şaşkınlıktan dolayı iri iri açılmıştı ve ellerini tuttu:

- Didemm!! Beni duyuyor musun?? İyi misin? İyi misin he?? Cevap verr banaa!! Didem?!

Taner, Gökalp çekilince içerideki manzarayı görmüş ve hızla ve telaşla Didem'in yanına gelmişti. Dizlerinin üstüne ağlayarak çökmüştü Taner.

Gökalp, Didem'in yüzünü ellerinin arasına alıp, hafifçe sallayarak kendine getirmeye çalışıyordu, ki boynunun sağ tarafının parçalandığını görene kadar sallamıştı.

Ilgın, ağlayarak:

- İçeriye girdiler, ben...

sesi gitmiş, gözyaşlarına boğulmak üzereyken sesini toparlayıp konuşmasına devam etti:

- Nasıl oldu anlamadım, kapı kırılınca, onlardan birinin saldırısına uğradı. Ben korumak istedim, ama bir anda oldu. Saniyeler içinde!

O sırada Didem gözlerini açmış, boynunun ve kolunun acısıyla ilk önce sızladıktan sonra, kendini son bir güçle toparlamaya gayret ederek:

- Gökalp?

- Didem?! Canım... Canım kardeşim!

Didem'in yüzünde tuhaf bir gülümseme belirmişti, sanki artık yaraları acımıyordu, huzur bulmuştu ruhu sanki bir anda:

- Taner...

Taner, daha önce hiç bu kadar üzüldüğünü hatırlamamıştı, göz pınarlarından dökülecek yaşları ne kadar sıktırsa da başaramayacaktı daha fazla:

- Sevgilim...

Taner, Didem'in sol elini öptü.

- Buraya kadarmış. Dünya sahnesinde bana verilen süre bitti, artık veda zamanı... Ben gidiyorum...

YAŞAYAN SON ÖLÜLER "Zombi"Kde žijí příběhy. Začni objevovat