"Deliğe düştün herhalde. Nerede o günler,"dedi ve beni iterek lavaboya girdi. Bense biraz Çağlar'a sövüp odama geçmiştim. Hasta falan da demiyordu vicdansız...

Kendimi yatağıma fırlatıp biraz telefonla takıldım. Hastaneden beri elime almamıştım ve kim ne yazmış hiçbir fikrim yoktu. Dolayısı ile her şey birikmişti.

Milyonlarca mesaja cevap verip yatmaya devam ettim. Yanıtlar gecikmedi elbette. Fakat bakamayacak derecede yorgundum. İlaçlar uyku yapıyordu ve benim uyumaktan başka isteğim yoktu.

§§§

Karın ağrısından gece yarısında uyandığımda susadığımı da fark ettim. Her ne kadar susasam da aşağı inecek gücü kendimde bulacağımdan pek emin değildim.

Zar zor da olsa ayağa kalktım. Ardından lavaboya gidip rutin işleri hallettikten sonra mutfağa geçip kana kana su içtim. Vücudum uzun süre susuz kaldığında böyle tepkiler veriyordu. Hayatında pek su bulunduran bir insan değildim ve uzun süre boyunca tüketmeyince kıtlıktan çıkmışa dönüyordum.

Odama döndükten sonra yatağımda kelimenin tam anlamıyla tepinip durdum. İşe yaramadığını fark etmek benim için zor olmuştu. Çünkü hala tepinmeyi bırakamıyordum!

O gecenin sabahını nasıl etmiştim akıl alır gibi değildi. Hastalığım ilerlemese bile o karın ağrısı yeter ve artardı bile.

Gözlerim kıpkırmızı bir şekilde yüzümü yıkadım. Defalarca kez yıkamaya rağmen kendime gelmediğimi fark ettikten sonra artık pes ettim. İnsana dönmeye karar verip saçlarımı taradım ve birkaç nemlendirici sürdüm. En azından şu cildime üvey evlat muamelesi yapmamalıydım...

Akşama Barlas'la yemeğe çıkıp derbi izleyecektik. Bugün büyük derbi günüydü ama ben tamamen derbeder haldeydim. İyi bir kahvaltı yapıp kendime gelmem gerekiyordu. İlaçlarımı içtiğimde kendime geleceğimden hiçbir şüphem yoktu.

Dudağımdaki at kadar olan uçuğa da bir krem sürüp odama geçtim. Beşiktaş maçlarının olduğu gün bir klasik olarak giydiğim formayı çıkarıp yatağımın üstüne koydum. Altına da siyah bir kot giyecektim. İrem bunun için anamdan emdiğim sütü burnumdan getirse de bu zerre umrumda olmadı. Umrumda olmadığını çok iyi bildiğinden sesini erken kesmişti. O da yorulmamıştı, ben de.

Üzerimi çıkarıp yataktaki kıyafetleri giydim. Yanıma alacağım çantayı saçma sapan şeylerle doldurup bir kenara attım. Bu sırada Barlas beye laf yetiştirmeye çalışıyordum elbette.

"Güzellik uykumdan yeni uyandım bebeğim,"dedim çarşafımı çekiştirirken. Yatağım resmen bir çöplük gibiydi.

"Sesin neden cızırdar gibi çıkıyor hocam?"

Gözlerimi devirdim.

"Cızırdak kafalı,"dedim homurdanarak. "Nezle olabilir miyim acaba?"

"Ne ara hasta oldun boncuk? Geçmiş olsun. İyi misin?"

Kendi kendime omuz silktim. "Kötü olsam helvamı yiyor olurdun. Taş gibiyim."

Güldüğünü işittim. "Akşama kaçta almaya geleyim seni?"

Birdenbire bunu sorduğunda bir tuhaf olmuştum elbette. Aslında bugünün bizim için diğer günlerden farklı bir gün olduğunun ikimiz de farkındaydık ama dile getirmiyorduk sadece. Onun kalbindeki hisleri tamamen bilemezdim evet ama kendiminkileri çok iyi biliyordum. İçim içime sığmıyordu.

"Yemeği rahat yiyelim,"dedim yastığıma bir tekme vurduktan sonra. "Beş buçuk gibi buluşabiliriz. Nereye gidecektik? Ben gelirim, senin almana gerek yok."

KÜÇÜK MAVİŞ (DÜZENLENİYOR.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin