1. Bölüm

289K 9.1K 4.5K
                                    

1

Nihan


Analitik Geometri hocasının son anda çıkardığı ek derslerden nefret ediyordum. Hayır, madem ek ders yapacaktı, neden önceden haber vermiyordu? Madem ek ders yapacaktı, niye özellikle öğleden önce bir, öğleden sonra da iki dersin olduğu günü seçiyordu? Bitmek bilmeyen ek ders yüzünden, sabah onda girdiğim okuldan akşam saat yedide çıkmıştım. Dahası adam, ek dersleri bile tam ders saatinde ve blok ders olarak yapıyordu. Her dersin blok olmasına artık alışmıştım, fakat program haricinde son anda peyda olan ek dersler için gücüm yoktu. Ama ne yazık ki olmuşla ölmüşe çare yoktu.

Zamanla öğrenci semti haline gelmiş Anayurt'ta bulunan, yaşamaya çalıştığım apartmanın merdivenlerinden çıkarken bir yandan da telefondan saati kontrol ettim. Evet, ek derslere olan nefretimi kısa tutmam lazımdı. Çünkü saat sekize geliyordu ve akşam yemeğini yer yemez Temel İstatistik ödevimin başına oturmam lazımdı. Ödevin yarına yetişmesi gerekiyordu, neyse ki şimdiye kadar üçte ikisini tamamlamış, kalanını da tasarlamıştım. Yirmi sayfayı bulacak ödev, günlerimi gecelerimi yemişti.

Eski bir model olsa da hâlâ iş gören telefonumu lacivert yağmurluğumun cebine koyup anahtarlarımı çıkardım cebimden. Ben anahtarını ve telefonunu çantasında değil, cebinde taşıyan insanlardandım. Her an bana lazım olabilecek şeyler en ulaşılabilir yerlerde olmalıydı, bir çantanın dibinde değil. Fakat çantam da öyle karman çorman sayılmazdı, hatta gayet düzenli olduğunu bile söyleyebilirdim.

Ev arkadaşlarımla paylaştığım, dördüncü kattaki dairenin önüne geldiğimde, yüksek sesli konuşmaların ve gülüşlerin sesini daha kapıyı açmadan duydum. En sonuncu kahkaha o kadar yüksekti ki apartman merdivenlerinde yankılanmıştı. Ev arkadaşlarımın yine misafirleri olmalıydı. Kapıyı açtığımda kimse bana seslenmedi, anlaşılan kapının açıldığını bile duymamışlardı. Salona hiç bakmadan odama geçecektim ki duyduğum konuşmalar, olduğum yerde çakılı kalmama neden oldu.

"Ay çok dağınık bir kız, cidden artık dayanamıyoruz. Odasını bir görseydin var ya... Ya bir insan en azından sabah evden çıkarken yatağını da mı toplamaz? Annesinden hiçbir şey görmemiş herhalde. Bu kadar da olmaz yani."

Bu ses, oda arkadaşım Canan'a aitti. Ev, iki oda bir salondan oluştuğu için odalarda ikişer kişi kalıyorduk. Canan'ın beni sevmediğini biliyordum ama bu denli bir kin beslediğinden habersizdim. Benim de ondan hoşlandığım söylenemezdi, fakat en azından ben her zaman ona saygı duymuştum.

Tanımadığım bir ses konuşmaya katıldı: "Tatlım, madem öyle, atsanıza kızı evden?"

Tanımadığım sesin sorusunu, evdeki diğer odada kalan kızlardan biri olan Pelin yanıtladı: "Onu biz de düşündük, şekerim. Ama kız, Eray'ın sınıfında ve iyi arkadaşlar. Şimdi olanlar Eray'ın kulağına giderse falan, çocuk hakkımda kötü şeyler düşünür. Daha başlamadan biter bu iş. E, Seda da Eray'ın bir arkadaşından hoşlanıyor, yani o kızı evden atmamız zararımıza olur."

"Ama yararınıza da olmuyor ki, tatlım. Bu böyle devam etmez yani," diye cümlelerinin son kelimelerini ağzında yaya yaya konuştu tanımadığım ses.

"Ya aslında, Eray'ın ruhu bile duymaz belki. Nihan'ın nasıl bir yabani olduğunu bilmiyor musunuz sanki canım? Geçen gün dışarı çıkıyordum tam, baktım ki Nihan yatağında oturmuş, bilgisayardan film izliyor. Ben de haline üzülüp onu da çağırdım. Kibar kibar 'Hadi gel, bir çıkıp nefes al, tüm gün öyle oturmaktan sıkılmadın mı? Azıcık eğlen,' dedim. Ne var yani bunda, değil mi? Ama kız ne dese beğenirsiniz? Bana ters ters bakıp 'Sıkılmadım, ben böyle eğleniyorum, sen çık,' dedi." Evin, gereğinden fazla sosyali Seda'ydı bu konuşan. Bu anlattığı kesinlikle doğruydu, ama kendi açısından. Seda'nın sürekli beni dışarı çıkarmaya zorlaması ve kendine göre eğlenceli olmayan eylemlerimi eleştirmesi artık çok fazla olmuştu. Sanki her insan sosyal olmak zorundaymış ve aksi anormalmiş gibi davranıyordu. Bazı insanların evde oturup film izleyerek, kitap okuyarak ya da bilgisayar oyunu oynayarak eğlendiğini kabul edemiyordu. Ona göre her gün illa bir kafede vakit ve nakit harcayıp tavla oynamak, o sırada arkadaşlarını çekiştirip kafedeki yakışıklı erkekleri kesmek daha eğlenceliydi. Tamam, o bunlarla eğleniyorsa devam edebilirdi; ama açıkça farklı eğlence anlayışı olduğunu ifade etmiş birini buna zorlaması doğru değildi.

Paralel Odalar Teorisi-Başlangıç Meridyeni Teorisi (Tabusal Teoriler 1-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin