36.Bölüm

8.3K 588 147
                                        

Karşımda duran adam kapıyı açmamla eğik başını kaldırmış... Gözlerini yavaşça yüzümde sakince gezdiriyordu...
Niye öyle bakıyordu?
Özlemiş gibi, Hasret kalmış gibi,bakmaya doyamazmış gibi.

Elimdeki valizi bırakıp kapıyı biraz daha araladım. Şimdi aramızda kısa bir adım ama aynı zamanda yıllar vardı.
Onun bana bakışındaki şefkati ve özlemi görmezden gelip, aramızdaki kaybolup giden yılların nefretiyle baktım gözlerine.

-Hayırdır Yüzbaşı bu saatte odamın kapısında olman için eminim geçerli bir nedenin vardır...

Korhan sessizce yutkunmuş ama gözlerini hiç çekmeden bana bakmaya devam etmişti.

-Hep böyle mi olacak? Bir yabancı gibi mi bakacaksın artık.

Sesimin ve gözlerimin titremesini önlemek için tırnaklarımı avucuma batırdım. Hissettiğim acı yüzeysel de olsa geçmişin can kırıklarını hemen hatırlatmıştı bana.

-Öyle değil misin? Neden burdasın..
-Ben... Konuşmak için..
-Bunun için bir 4 yıl kadar geç kalmadın mı Yüzbaşı... Aaaa dur bir dakika ama sen konuşmayı değil not bırakmayı bilirsin.. Ne söyleyeceksen yaz bir kağıda ben sabah uyandığımda okurum..
-Yaren... Beni affetmeyeceksin biliyorum.. Af dilemeye de yüzüm yok...
-Eeee... O zaman niye burdasın...
-Ben... Pişmanım... Sana yaşattıklarım için 4 yıldır ateşlerin içindeyim...Çok istedim sana gelmeyi.. Yapamadım...
-Nasıl bir pişmanlık bu şans eseri aynı şehirde olmamıza denk geldi.Yoksa İstediğin gibi olmadı diye mi pişmansın. Annen gibi önüme ilk gelenle evlenip sonunda intihar etmedim diye bu pişmanlığın.

Korhan bana bir adım atmak istediğinde ellerimi havaya kaldırarak onu durdurdum. Ona olan özlemimi anlar diye gözlerine bakmaya korkuyordum. Karşısında ne kadar dik durursam durayım biliyordum dayanamaz,gözlerimden akan yaşlara engel olamazdım.

-Sana birşey olsa ben yaşar mıyım sanıyorsun..?

Gözlerimle onu baştannaşğı süzdüm sonrada dudağımda alaycı bir gülümseme ile cevap verdim _Gördüğüm kadarıyla yaşıyorsun.Bana ne olduğu pekte umrunda olmamış...Uzatmayalım Yüzbaşı çıkmam lazım deyip yanımdaki valizi tekrar tuttum.

Bu konuşmayı ne kadar kısa tutarsam onun etkisinden de o kadar çabuk çıkardım. Çünkü bir adım mesafeden yıllardır almadığım o kokusunu almış yüzüme değen sıcak nefesi ile kendi nefesimi tutmaya başlamıştım.

-Aydın'a mı gidiyorsun?
-Evet?

Başını biraz aşağı eğip sağ elimin parmağına bakıp gözlerini tekrar gözlerime sabitledi.

-Ona mı gidiyorsun... Parmağındaki yüzüğün sahibine?
-Evet...
-Sen sevmediğin adamın yüzüğünü takmazsın...
-Takmam...
-Çok mu seviyorsun... Onu...
-Çok...
-O da çok mu seviyor seni...
-Evet.
-Ben... Kendi ellerimle mahvettim herşeyi...
-Aksine... Senin sayende girdi hayatıma.. Ve iyi ki benimle.

Düz ifadesiz ve düşünmeden verdiğim net cevaplar bu konuşmayı uzatmak istemediğimin cevabı değil miydi?
Korhan ona verdiğim her cevapla biraz daha yıkılıyor omzu daha çok çöküyordu.. O değil miydi arkasına bakmadan giden... O zaman niye acı çekiyor gibiydi? Yetmemiş miydi intikam adına yaptıkları.

Elimdeki valizi dışarı çıkmak için adım attığımda o da bir adım gerilemişti.Duvara yaslanarak beni izleyen adamı baştan aşağı inceledim. Fazla değil miydi bu canı acıyormuş gibi davranan halleri. Pişmanım diyen adam niye beklemişti onca yıl. Ben şu an kızıma gidiyordum ama onun bundan haberi bile yoktu. Nasıl inanayım ki ben onun pişmanlığına. Gözlerimiz kısa bir an birbirine değdiğinde hemen ifademi değiştirip umursamaz bir halde arkamı döndüm ona. Onun bana yıllar önce yaptığı gibi arkamı döndüğümde bir kez bile bakmadım ne halde diye. Asansörün kapısında beklemeye başladığımda hala kapımın önünde yerinden kıpırdamamıştı.Yanına gitmek boynuna sarılmamak özledim dememek için asansör gelir gelmez sessizce ayrıldım ordan.

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin