"Böyle bir terbiyesizlik olmaz! Yakışmaz bize laf söz olur. Gidip özürünü dilesin gelin"
Gelin babandır demek vardı da neyse. O çocuktan bırak özür dilemeyi kapısına bile gitmezdim. Saldırmam kötü olsa da ona karşı zaten içimde bir hırs vardı. O da beni itince zaten patlamıştım.
"Hayır dede hak etmişti o" Ömer'in kucağına çıktığını falan söylemeyecektik tabi.
"Dediğimi yapın yeter gerisini bilmem ben"
Ömer masaya yumruğunu vurunca yerimde sıçramıştım. Haber verseydi ya!
"Dede sana saygım sonsuzdur ama unutma karşında ağa var. Son sözü ben söylerim.. Ayrıca Kehribar kız değil ona gelin falan deme"
Tüm masada sessizlik hakimdi şimdi. İyi olmuştu bu yaşlılara.
Kahvaltı sessizce geçerken Ömer'in şitkete gitme vakti gelmişti. Çalışanlar masayı toplarken ben onu geçirmeye kapıya gittim.
"Kolay gelsin.."
"Sağ ol gülüm. Hazırlan akşama seninle baş başa yemek yiyelim"
"Tamam Ömer"
Gözlerimin içine derin derin bakıp öyle gitti. Arkamı dönünce Şilan ile göz göze geldim. Gözlerimi devirip yanından gidecekken kolumdan tuttu.
"Ağam diyeceksin ağam.. Tabi alırsan cahili gelin diye böyle olur"
"Ya he he" kolumu bırakmak yerine sıkınca yğzündeki alaylı ifadeyi dağıtıp dik dik suratına baktım.
"O senin ağan Şilan benim kocam. Şimdi siktir ol mümkünse." dönüp giderken durdum. Ağzı bir karış açılmış kıza bakıp sırıttım. "Ayrıca gelin babandır"
Şilan'ın babası kimdi acaba? Neyse.
Yukarıya çıkıp yatağa yattım. Acaba akşama ne giyseydim? Heyecanla yattığım yerden doğrulup dolaptan kendime kıyafet seçmeye başladım. Hepsi çok güzeldi! Açık mavi bir tişmrt ve beyaz pantolon seçmiştim ama ben.
Giyeceğimi seçip Helen teyzenin küpesinin son dokunuşlarını yaptım. Uçlarından sarkan ipleri iyice düğüm yapıp görünmeyecek şekilde yaktım. Gold parlayan ve beyaz boncuklarla yaptığım bu küpeyi ben bile takardım yani o kadar beğendim. Buna uygun birde aynı renklerde kolye yapmıştım. Onun boncukları daha büyüktü sadece.
Hevesle küpeleri ve kokyeyi elime alıp büyük salonda oturan bedenin yanına gittim. Zaten eğer Helen teyzeyi arayacaksanız ilk büyük salona bakacaktınız. Babaanne ve Şilan'da orada oturuyordu. Onları umursamadım.
"Helen teyze bak! Nasıl olmuş ben yaptım?"
Heyecanla yanına oturunca kocaman gülümsedi. Eline bıraktığım küpelere bakonca gözleri kocaman açıldı.
"Ayyy inanmıyorum Kehribar! Oğlum bu ne kadar güzel olmuş böyle!"
"Gerçekten mi? Beğenmene çok sevindim!"
Takıları elinde tutarken yaklaşıp sıkıca bana sarıldı. Bende kollarımı ona sardım. Sanırım anne sıcaklığı ve sevgisi böyle bir şeydi. Onunşa biraz sohbet edince tabikide huzurumuz bozulmuştu.
"O ne öyle çocuk işi gibi" Şilan'ın memnuniyetsiz sesiyle söylediğine burnumu kıvırdım.
"Sana yapmadım zaten Şilan"
Helen teyze bana aferin der gibi bakıyordu. Helen teyze de ikisini sevmiyordu.
"O ne biçim laf gelin hanım" bilerek dediği o kadad belliydi ki! Babaanne işine git demek istiyordum.
"Ömer'in masada bana gelin denmeyeveğini net bir şekilde açıkladığını düşünüyorum"
Kaşları daha fazla çatılıp bastonunu yere vurdu. Bu evdeki yaşlılar ve Şilan'dan çekeceğim vardı ya!
"Ağa o ağa! Sen kimsinde ona ismiyle seslenirsin!"
Sanarsın apartman yöneticisi ne abarttılar şu ağayı ya!
"Ömer ona ağa demem için bir şey söylemedi o yüzden ona Ömer demeye devam edeceğim" şu an kendimden büyük birine saygısızlık yapıyor gibiydim ve bu beni çok rahatsız hissettirmişti.
"Terbiyesiz!" aynen babaanne..
Helen teyzeye bakınca elini uzattı. 'Sorun yok' dercesine elimi sıktı. Ona gülümsedim.
"Fatma hanım damadımın üstüne gelmeyin. Ağam rahatsız olsaydı bunu ona söylerdi"
"Ben kime ne diyorsam zaten"
"Boşver babaannem" Iyyy yalaka Şilan ya.
Hiç uğraşamazdım onlarla. Zaten boncuklarla uğraşırken vakit baya geçmişti. Helen teyzeyle de konuşunca Ömer'in geliş zamanına yaklaştığını fark ettim.
"Ben hazırlanmaya gideyim anne" koltuktan kalkmıştım ki dediğim şeyin farkına vardım.
"Oyy canım oğlum" Helen anne koltuktan kalkıp bana sarılmıştı. Gülümseyerek ayrılınca yanağıma bir öpücük kondurdu. "Git hazırlan oğluşum"
Gülüp odaya geçtim. Ütüleyip yatağa koyduğum kıyafetleri görünce dişlerimi sıktım. Yırtılmıştı. Daha doğrusu kesilmişti. İyi ama ben bunları giymek istiyordum.
Gözlerim dolarken ağlamamak için kendimi tuttum. Kim neden yapmıştı bunu?
Dolaba ilerleyip yeşil bir tişört ve krem pantolon çıkardım. Bunlarda güzeldi ama ben onları giymek istemiştim. Gözlerimle uyumlı olur da Ömer'in holuna gider diye düşünmüştüm.
Dudaklarım büzülü şekilde aynadan kendime bakıyordum. Kapı çalınca gel dedim. Annem gelmişti. Ömer kapıyı çalması için ona sçylenmişti. Kızmamış tatlı bir sitem etmişti sadece.
"Ay çok hoş olmuşsun oğlum.. Bunlar ne?" sesi sertleşince hemen arkamı döndüm.
Kesilen kıyafetleri kaldırmayı unutmuştum. Alıp hemen çöpe ettım. Anneminde kolundan tutup dışarıya çıkardım.
"Bilmiyorum kim yaptı ama.. Ömer'e söyleme anne lütfen"
Anne diyince onu kandırmış gibi olmuştum. Merdivenlerden çıkan Ömer'i görünce gülümsedim hemen.
"Hoş geldin Ömer"
"Hoş buldum gülüm bende üstümü değiştireyimde gidelim hemen. Kahve döküldü de"
"Canın acıdı mı?" sorumla kafasını iki yana sallayıp yine o bakışıyla bana baktı ve odaya girdi. Büyük salona geçip Ömer'in gelmesini bekledim. Tek beklemeyeyim diye buraya annemin yanına gelmiştim.
Ömer üstüne lacivert bir tişört ve siyah pantolon giymişti. Tişörtü üstüne yapışıyordu WAOW!
Elindekileri görmem ile kafamı yere eğdim. Ya bi insan bir şeyi de beceremez miydi ya!?
"Bunu kim yaptı!?"
"Ömer"
"Dur bir gülüm" kafamı sallayıp geri koltuğa oturdum.
"Sizi son uyarım ahali. Eşimden uzak duracaksınız! Bunu kesen mal eşim isterse ona aynı şeyden yüz tane alabileceğimi bilmiyor mu?"
Adeta kükremişti. Çatık kaşlarıyla bana dönince yerimden kalkıp yanına gittim. Elimden tutup aşağıya inerken söyleniyordu.
"Şeytan diyor hepsini vur! "
"Sen şeytanı dinleme Ömer" benim kıkırdadığımı görünce alt dudağını ısırıp güldü ve kafasını iki yana salladı.
🍇🌕
Şeytan diyor toplu katliam yap!
