Kehribar sabah kolundan dürtülmesi ile huysuzca mırıldandı. Ömer gülerek tekrar koluna dokundu.
"Kehribar hadi uyan.. Kehribar.." sessiz olup korkmaması için çabalıyordu.
Yayaktaki beden hareketlenip kafasını yastığa biraz daha gömdü. Bacaklarının arasındaki yastğı biraz daha kendine çekti.
"Kehribar uyanman lazım"
"Ya bi siktir git.. Uyutmadın şurada"
Ömer gelen küfür önce şaşırsa da sonrada kaşlarını çatarak ona bakmıştı. Yatağın diğer tarafına geçip bacaklarının arasındaki yastığı tuttu ve bir anda çekti.
"Hay senin amına koyim" Kehribar yastıktan başını biraz kaldırıp söylendi. Yastığı çeken kişiye tekrar küfür edecekken durdu. Ömer'di bu.
Bir hışımla yatakta doğruldu. Gözlerini ovalayıp kırpıştırarak kendine gelmeye çalışıyordu. Ömer çatık kaşları ile onu süzdü. Geldiğinden beri giydiklerine hiç dikkat etmemişti. Üstündeki kıyafetler açık olduğu için vücudundaki yaralar görünüyordu. Ömer sabır dilendi yaraları görünce.
"Küfürden hoşlanmam"
"Sen etme o zaman" Ömer en başından beri bu çocuğun ağa dememesini sorun etmiyordu. Nedendir bilinmez..
"Kehribar!"
"Aman be ne dedik sanki" homurdanıp odadaki banyoya geçti. Elini yüzünü yıkamazsa hayatta kendine gelemezdi.
Ömer giden çocuğun arkasından kafasını iki yana salladı. Bacaklarıda kaslıydı çocuğun..
"Günaydın"
"Günaydın Kehribar.. Hadi üstüne dün giydiklerini giy kahvaltı yapıp alışverişe gidelim"
"Tamam.. Sen odadan çıksana o zaman?"
Ömer sırıtarak kafasını sallayıp odadan çıktı. Kapının önünde beklerken Kehribar kısa süre sonra odadan giyinmiş şekilde çıktı. Odaya bakınca yatağın toplanmış olduğunu gördü. Gülümsedi.
Yan yana avluda hazır olan masaya ilerlediler. Masanın hala kurulu olması onu şaşırmıştı. Saat kaçta yiyorlardı acaba? Şu an saat 09.00'dı?
Masaya geçip oturdular. Ömer ağa olduğu için baş köşede oturuyordu. Masanın diğer ucunda dede oturuyordu. Kehribar, Ömer'in hemen sağındaki yere geçip oturdu. Masayı inceleyince hiç görmediği insanların olduğunu fark etmişti.
"Bu hadsizlik neydi?" babaannenin konuşmasına karşı anlamadan ona baktı Kehribar. .
"Bu çocuk uyanmadan yemeyeceksiniz diye bizi beklettin!" yani onlarda erken yiyordu ama Kehribar yesin diye onları Ömer bekletmiş miydi? Kız, Kehribar'a hırsla bakıp babaannesini desteklemişti. Kehribar bu kızı tanımıyordu bile.
"Bir gün geç yiyince ölmezsiniz.. Başlayabilirsiniz" bu daha fazla söz söylenmeyecek anlamına geliyordu.
Kehribar ilk kez kahvaltı masasına oturuyordu. Çocukluğundan beri onlardan sonra mutfakta yerdi. Hafif bir tebessüm ile yiyeceği birkaç şeyi tabağına koydu ve yavaşça yemeye başladı. Ömer onun sakince kahvaltısını yaptığını görünce iyi hissetmişti. Kimsenin huzur kaçırmasını istemiyordu.
Kahvaltıyı yaptıktan sonra çalışanlar yavaştan toplamaya başlamıştı. Herkes kalkınca tamamen masayı toplamışlardı.
Ömer oturanlara bakıp Kehribar'ın kolundan tuttu.
"Anne biz Kehribar ile alışverişe çıkacağız"
"Oğlum yarın düğün için alışverişe gidilmeyecek miydi?"
Ömer kafasını iki yana salladı.
"Biz bugğn gideceğiz.. Birde şu konu.. Bir daha Nehir aşiretinden kimse bu konağa ayak basmayacak bu konağın önünden geçmeyecek! Kehribar ile bugün hem yüzük takıp hemde imam nikahını halledeceğiz sonrası onun isteğinde"
"Olmaz öyle! Onlardan gidip isteyeceğiz"
"Son sözümü söyledim. Konağa yaklaşanını vururum. Sizde dediklerime kendinizi alıştırsanız iyi edersiniz"
Kolundan tutup çıkarken Kehribar'ın kolunu sıktığını fark etmemişti.
"Şey kolumu sıkıyorsun" hemen elini kolundan çekti. Arabanın önüne gelmişlerdi zaten.
"Kusura bakma dalmışım.. Acıdı mı?"
"Hayır merak etme"
Arabanın kapısını şoför açmış ve ikisi de arkaya binmişti. Kehribar dün neden sadece ikisi vardı diye düşünsede anayola çıkan araba ile etrafı izlemeye koyuldu. Şoför daha öncesinde aldığı komut ile yavaş gidiyordu.
Kehribar ileride gördüğü yuvarlak şey ile hevesle yerinde kıpırdanmıştı. Lunaparktı burası. Hatta o görünen şey de dönme dolaptı. Biliyordu ama hiç gitmemişti. Abisi ve ablasından dinlediği televizyondan gördüğü kadar biliyordu.
Araba durunca Kehribar soluna döndü. Ömer ona bakıyordu. Açılan kapı ile ikiside koca avm'ye giriş yaptılar.
"Benim planım sana kıyafet alıp daha sonra evlilik alışverişine çıkarmak" düğün olmayacağı için düğün alışverişi diyememişti.
"Ben düğün sonra olsun demiştim ama.. Öyle şey olur mu ki Ömer? Sonradan düğün yapmak falan?"
"Neden olmasın Kehribar? Sen onu boşver ben en güzel düğünü yaparım da.. Sen anla demiştin ya ben neyi anlayacağım ki?"
Kehribar kıkırdayınca Ömer ona bakakalmıştı. İlk kez tebessüm harici bir şeyini görüyordu. Nasılda güzeldi..
"Anlarsın sen boşver. Şimdi alışveriş yapalım"
İkisi akşama kadar avm'yi gezmişlerdi. Kehribar kendine ilk kez kıyafet almıştı. Ömer de ona daha fazlasını alıp arabayı doldurmuşlardı.
Kehribar mutluluktan ağlayabilirdi! Artık bir telefonu bile vardı!
Arabaya bindiklerinde Kehribar kocaman gülümsüyordu. Gülümsemesi Ömer'e de bulaşmıştı.
"Bu kadar sevineceksen hep geliriz alışverişe ya"
"O kadar şey aldık daha ne gelmesi ya? Hem ben çok teşekkür ederim" demiş ve koltukta kayıp Ömer'e sarılmıştı.
Ömer bir anda boynuna dolanan kollar ile şaşırsada ona karşılık vermişti. Kehribar utanarak ondan ayrılmış ve kendi uerine geçmişti.
"Ayrıca yanağın acıyor mu?"
Bugün ne olduysa Ömer'in yanağı çizilmişti. Biraz kanlı dursa da çok belli olan bir şey değildi.
"Yok acımıyor"
"Peki.. Acırsa söyle krem sürelim"
🍇🌕
