Mutfağa geçerken herkesin bakışları vana dönmüştü. Hızlı hızlı yürüyüp mutfağa girdim. Babamın o kötü bakışını hissetmiştim.
Konağa koca bir kaos hakimdi ama ben sikimie bile takmıyordum. Beni ırgalayan bir şey yoktu neticede.
Akşam yemeğinden kalanlardan yedim. Sarma ve dolma tencerelerini görünce sevinçle yerimde zıpladım. Patlıcan dolması! En sevdiğim!
Allah'tan evde güzel yemekler pişiyordu da sağlıklı kalabiliyordum. Normal bir boya ve bedene sahiptim. Kısa değildim çok uzunda değildim. 1.80 falandım. Bedenim elbette bu zamana kadar çalıştıpı için kaslanmıştı. Fakat bu kaslar abartılacak gibi değildi.
Esmer tenim siyah saçlarım vardı işte. Esmer olmanın getirdiği zoruklarsan biride biraz tülü bir vücuda sahiptim. Ama benim için bir sorun yoktu. İşte ablam olacak o şıllık ve babaanne sürekli laf ediyordu sadece. Çokda lü lü yani.
En sevdiğim özelliğim ise gözlerimdi. Parlak açık mavi gözlerim vardı. Esmer tenimde ben buradayım diye bağırıyordu resmen. Gür kirpiklerimin sardığı gözlerimi birçok insan beğenirdi de zaten.
Canım gözlerim!
Ağzıma küçük patlıcanlardan birini daha tıkarken önce bir silah sesi duydum ve sonrada mutfağa giren Necip'i gördüm. Telaşla yanıma geldi. O gelirken peçete ile yağ olmuş ağzımı sildim.
"Noldu bücürük?"
"Abi. Berdel yapılacakmış! Ömer ağa ve sen berdelle evlenecekmişsiniz"
"O adamın adı Öm- Hassiktir ne!?"
Mutfaktan çıkıp avluya geçtim. Hala silahlar elde gerginlik havadaydı. Ben ilerlerken beni işaret etmişlerdi.
"Baba ne berdeli! Yapma bak valla çalışıyom zaten tarlada yapma. Yapıyom bak dediklerini çıkmam daha sözünd-" yüzüme yediğim tokat ile başım sağa düştü.
Tekrar dönüp baktım. Ağzımı daha fazla itiraz etmek için açarken kafamda hissettiğim baskı ile konuşamadım.
"Kes sesini Kehribar evleneceksin dediysem bitti evleneceksin" konuşurken silahın kabzası ile kafama vuruyordu.
Gözlerimden yaşlar süzülürken sesim çıkmıyordu. Etrafıma baktım. Hepsi duygusuz bir şekilde duruyordu. En son gözüm ağaya değdi. Bana bakmıyordu. Çatık kaşları babamın üzerindeydi.
"Önce siz yarın Ayşe'yi isteyin. Ertesi gün Kehribar'ı istemeye geliriz. Daha sonrada birlikte alışverişe çıkarlar. Birlikte düğünlerini yaparız" yaşlı bir adam konuşmuştu. Dedesiydi sanırım.
"Kehribar için düğüne gerek yok. Fuat ve Ayşe'ye özel bir gün olsun. Berdeli gözlerine sokmayalım"
"Halit okur mu öyle şey saçmalama"
"Karışma abla" halamda durduramayacktı artık.
Benim özel günümde olmayacak mıydı? Sanki ben bir kez daha evlenebilecek miydim? Harika bir düğün günü hayal etmiyordum ama en azından bir düğünüm olur diye hayal ediyordum.
Daha fazla orada duramayacağım için koşar adımlarla odama geçtim. Kapımı kitleyip kendimi yatağa attım.
Allah'ım ben onlara ne yapmıştım? Ben bu kadar kötü davranılmayı hak edecek ne yapmıştım? Al canımı da kurtulayım Allah'ım!
Ağlaya ağlaya uykuya daldım. Hiçbir şeyi böyle hayal etmemiştim.
*
Uyanıp kapıya gittim ve açtım. Saat çoktan 08.00'ı geçmişti ama kimse kapıma gelmemişti. Normalde iki dakika geç uyansam beni uyandırmaya birileri gelirdi. İş yaptıracaklardı çünkü.
Sofranın toplandığını bildiğim için direkt mutfağa geçtim. Birkaç çalışan ve Necip vardı.
"Abi gel otur bir şeyler ye"
"Canım istemiyo bücürük" sesim kısık çıkmıştı.
Yukarı avluya çıktım. Ev ahalisi buradaydı.
"Başka bir çaresi vardır mutlaka ben evlenmek falan istemiyorum" gözlerim dolmasın diye kendimi tutuyordum.
"Sana fikrini sormadık! Fuat ölmesin diye verdik seni yoksa daha benden çekeceğin vardı"
"Baba.."
Sol yanağıma yediğim tokatla sesimi kestim.
"Ben senin baban değilim"
Yakasına yapılıp suratına bir yumruk attım.
"Keşke gerçekten babam olmasaydın piç. Kendi günahını bana yükleyerek gerçeklerden kaçamazsın!"
Onlara karşı çıktığımda olduğu gibi üzerime çullanmışlardı. Arka avluya çekip iki abim ve kendi beni dövdü. Hırslarını aldıktan sonra defolup gittiler.
Yerimde acıyla kıvranmayı kesip ayapa kalktım. Odama geçmek için avludan geçmek zorundaydım. Geçerken o adam diğer tarlayı sürmemi söyledi.
El mecbur gidip tarlayı sürdüm. Tamamını bitiremezdim. Ayşe'yi isterken beni götürmeyeceklerini biliyordum. Hem kıyafetimde yoktu zaten.
Derin bir nefes alıp konağa geçtim. Başım dönüyor gibi hissediyordum. Konaktan girince gitme hazırlığı yaptıklarını gördüm. Kapıya doğru geçip dışarı çıktılar bir bir.
Halam gitmeyip yanıma kalmıştı. Kapı kapanınca tam onun yanına doğru hareketlenmiştim ki bir şeyler oldu. Başımın felaket döndüğünü hissettim. Sonrada düşmeye başlayan bedenimi.
*
"Hayır istemede Kehribar da olacak. Daha gelmediniz madem gidin getirin"
Köyden çıkmadan önce Ömer ağa onları aramış ve isteğini belirtmişti. Fuat sevdiği kıza mesaj yazarken Kehribar'ı getirmeyeceklerini söylemişti. Ayşe bunu hemen abisine söylemişti.
Dün o tokata çok üzülmüştü kız. Belki daha da kötüsünü yapmışlardır da o yüzden gelmiyordur diye düşünüyordu. Bu yüzden abisine söylemişti.
Abisi vicdansız biri değildi.
Halit ağa mecburen eve birilerini yolladı. Ömer apaya karşı gelecek bir konumda değildi.
Ömer'de berdeli kabul etmek istemese de dedesine karşı gelememişti. Ağa kendisi olmuş olsa da dedesinin dediği olmuştu. Dedesi ağa olmadan önce ona son bir kez ağalığını kullanacak olduğunu belirtmişti. Bir yıldır bir şey olmasa da şimdi bu isteğini mecburen kabul etmişti. Ayrıca zaten berdel olmasa Fuat denen adamla kardeşini öldüreceklerdi.
Dün öylece ağlayan çocuğu görünce vazgeçmek istemişti. Babasına attığı yalvaran bakışlarını görmüştü. Hıçkırıklarını duymuştu.
Konağa geri gelen arabadan biri tam Kehribar bayıldığında girmişti içeriye.
"Al onu hastaneye götürelim"
Halanın lafı üzerine biri onu kucağına alıp arabaya bindirdi. Şehirde hastaneye götüreceklerdi. Normalde ona köydeki hekim bakardı ama bu sefer hakayı dinlemişlerdi.
Arabayı süren çalışan ağasını aradı.
"Ağam Kehribar bayılmış. Hastaneye götüreceğiz"
🍇🌕
Hımmmmmm
Arkaşlar Kehribar gerçekten şehire hiç gitmedi bu arada. Sadece köydeydi.
