honey trouble' taekook ✓

12

bu bölümü komple bebeğim yazdı yani mensis yazdı başka bebeğim yok. o yazdı çünkü harika bir yazar  mensisnigrum benim için yazdı onu çok seviyorum 😭💓💞

mensis yazdığı için kendim de yorum yapicam satır aralarında bulusalim meraktan catliyorum NE YAZMİS NE YAZMİS.

•••

Kliması çalışan odanın serinliği tüylerini üzerindeki takım elbisesinin altından bile diken diken ederken eliyle sonuna kadar iliklediği düğmelerinin boğduğu yakasını çekiştirdi genç alfa. Yüzünde anlık olarak rahatsız olmuş bir ifade belirirken iç geçirdi. Aylar önce bozduğu bağın unuttuğu çiçeklerinin izi, o anda kendisini hatırlatmayı ona görev bilmiş gibiydi.

Ruh eşliği gibi kutsal bir bağı bozdurmak bile bile lanetlenmekten farksızdı. Çoğu insan buna yanaşmaz hatta ömürlerini çiçeklerinin sahibini bulmaya adardı.

Avuçlarındaki eşi benzeri görülmemiş fırsatı geri teperek kurdunu hayal kırıklığına uğratan Kim Taehyung, eli kolu bağlı işvereninin odaya dönmesini beklerken gergindi.

İşveren. Bu hitap kendi kendine gerginliğine rağmen gülmesine sebep oldu. Bir işveren olarak adlandırılamayacak kadar gevşekti Jungkook.

İşe girdiği andan itibaren onunla flörtleşiyor, bütün çalışanlarına kendilerini özel hissettirirken aslında ne kadar sıradan olduklarını onlara çabasız hatırlatıyordu. Şimdiye kadar onlar için çalıştığı en deli dolu, umursamaz patron olabilirdi. Her ne kadar onları aşağı görse ve eleştirse de burada ilk işe başladığında onunla havuz partisi yapacak kadar görevlerinden kopmuş korumaları anlayabiliyordu.

Etkisine kapılmamak mümkün değildi ve bu tayfunda kendisi de yalnızca bir ot parçasından ibaretti.

Başını çevirip geniş odadaki fransız camlardan dışarı bakarken gökte yükselmiş yarım ayı gördü. Bulutsuz bir geceydi fakat odanın ışığından mı bahçeyi ve havuzu aydınlatan lambalardan mı bilinmez yıldızlara uzanmak mümkün değildi. Aslında, buna ihtiyacı da yoktu. Başını elinde tuttuğu açık telefonunun ekranına çevirdi. Baş parmağıyla tıkladığı sohbet sahibinin profil fotoğrafındaki iri gözlere ve o gözlere serpiştirilmiş yıldızlara baktı.

İnsanların onu neden sevdiklerini anlıyordu, ah bunu gerçekten çok iyi anlıyordu. Yutkunurken boğazının karıncalandığını hissediyordu. Bir kez daha eliyle yakasını çekiştirdi. Kravatın boğduğunu düşündü. Sonra ani bir kararla telefonunu ceketinin iç cebine soktu ve tek eliyle kravatı gevşetti. O birkaç düğmeyi daha iyi nefes alabilmek için açarken odanın kapısı tıklatılmaya ihtiyaç duyulmadan açıldı.

İçeri girer girmez ketum korumasını gömleğinin düğmelerini çözerken gören siyah saçlı omeganın bal köpüğü gözleri hınzırlıkla parıldadı. Dudakları bir sırıtışa gebe, "Ne o, benim için hazırlık mı yapıyorsun?" derken açıkça dalga geçiyordu. Geldiğini o ana kadar fark etmemiş olan alfa böylece gözleri irileşirken ona engelleyemediği bir dehşetle baktı. Elini apar topar gömleğinden çeker ancak nereye koyacağını bilemezken açıklama yapmaya çalıştı.

"Ben, yanlış anladınız-" Omega elini umursamaz bir tavırla gelişigüzel salladı. Bu sırada kapıyı arkasından kapatmış, ona doğru attığı adımlarla odada varlığını kesin bir egemenlikle hissettirmeye başlamıştı. Attığı her adımda feromonları zaten baştan aşağı onun gibi kokan odada daha da yoğunlaşırken çocuksu sevimlilikle ellerini belinin arkasında birleştirmiş bir haldeydi. Tam önünde durmadan önce bile hafifçe eğilmiş, ona aşağıdan, kirpiklerinin ardından bakmıştı.