10.BÖLÜM

676 58 12
                                        

**"İSİMSİZ BEBEĞİN İLK GÜNÜ: KAN, SÜT VE ÖFKE"**

**1. ŞAFAK VAKTİ: LOĞUSA ODASINDAKİ İLK SAATLER**

Pencerenin aralığından sızan şafak ışığı, odadaki kan kokusunu ağırlaştırıyordu. Gazel, yatağın kenarında, parmaklarıyla çarşafın üzerindeki katılaşmış kan lekelerini kazıyordu. Her hareketi, alt bedeninde keskin bir ağrıyı tetikliyordu. Doğumun üzerinden altı saat geçmişti ama vücudu hala sarsılıyor, rahmi her kasıldığında yeni bir acı dalgasıyla irkiliyordu. Mizgin Xanım ne gelmiş nede kimsenin gelip yardım etmesine izin vermişti.  Gazel hemen doğumdan sonra bebeği ile birlikte yorgun düşen bedeni kendini uykuya bırakmışları .

Bebek yanı başındaki ceviz beşikte huzursuzca kıpırdanıyordu. Minik elleri havada, sanki görünmez bir düşmana karşı savaşıyor gibiydi. Gazel, o küçük burun deliklerinin her nefeste hafifçe genişleyişini izledi. Hogır'ın burnuydu bu. Bu düşünce, midesine sıcak bir yumru oturttu. Keşke kızının hiç bir yeri o canavara benzemeseydi diye geçirdi içinden ama huy olarak ona benzememesi için elinden geleni yapacaktı.

Küçük anne adayı bebeğini sevgiyle seyrederken öğüsleri aniden şiddetle sızladı. Süt geliyordu. Beyaz geceliğinin önü, iki geniş ıslak lekeyle koyulaştı. Gazel, elini göğsüne götürdüğünde parmakları titriyordu. Bebek uyanmış, ama tuhaf bir şekilde ağlamıyordu. Sadece gözlerini açmış, tavandaki çatlakları izliyordu. Gazel başını ondan çekip şaşkınlıkla göğüslerine baktı ancak çok geçmeden bebeğinden ağlama benzeri mırıltılar gelmeye başladı. Hemen beşiği uzandı.

"Sus," diye fısıldadı Gazel, bebeği kucağına alırken sesi kırıktı ."Sus küçük kız. Ağlama."

bebek annesinin kokusunu hissedince sustu.  Sadece annesinin kokusuna doğru döndü. Gazel, gömleğini çözüp bebeği emzirdiğinde, ilk sütün acısıyla dişlerini sıktı. Göğüs uçları yanıyor, her emişte yeni bir sancı dalgası vücudunu sarıyordu. Bebek emerken, Gazel'in gözlerinden iki sıcak damla, bebeğin alnına düştü.

Kapı bir silah sesi gibi pat diye açıldı. Hogır, av yeleğinin üzerindeki taze kan lekelerini bile temizlememişti. Kokusu  ter, barut ve rakı odayı istila etti. Gözleri önce Gazel'in sütle ıslanmış gömleğine, sonra kucağında ki  bebeğe kaydı.

"Kız," dedi, tükürür gibi.

Gazel, bebeği göğsüne daha sıkı bastırdı. "Evet." Yemin etmişti biricik kızını o şeytandan her zaman koruyacaktı . Annelik içgüdüsü olarak elleri bebeğini daha çok sardı...

Hogır'ın yüzündeki kaslar gerildi. Sağ elinin parmakları belindeki bıçağın kabzasında gezinirken sol eliyle sakalını sıvazladı. "İsim koymayacağız."

"Niye?" Gazel'in sesi bir çığlık olmak isterken, bir fısıltıya dönüştü.

"Çünkü," diye yaklaştı Hogır, nefesi Gazel'in yüzüne çarparken, "bir gün gideceksiniz ikiniz de. İsimsiz geldiniz , isimsiz gideceksiniz !"

Gazel'in nefesi kesildi. Bebek, bu gerginliği hissetmiş olacak ki emmeyi bıraktı. Küçük ağzından bir damla süt süzüldü, Gazel'in göğsüne düştü. Duydukları ile gözleri kocaman açılmıştı , kalbinde kocaman bir korku odacığı oluştu.  Artık kendini değil sadece bebeğini yaşatmaya çalışacaktı . Hogır ikisine son defa iğrenir şekilde baktıktan sonra odadan çıkıp gitti. Son söyledikleri Gazelin kalbini acıtmıştı , Gazelin bir ismi vardı çok sevdiği babası onun ismini koymuştu ... Şimdi de yok sayılıyordu ...

Öğle vakti, Mizgin Hanım siyah şalını sürüyerek içeri girdi. Bastonunun tahta döşemeye vuruşu, bir idam mahkumunun son adımları gibiydi. Bebek uyuyordu ama yaşlı kadın beşiği sertçe sallamaya başladı.

"Kız," dedi, tıpkı oğlu gibi tükürürcesine. "Hogır'ın ilk çocuğu kız oldu. Urfa'da rezil olduk."

Gazel'in göğüsleri yeniden sızlıyordu. "Ben-"

"Sus," diye kesip attı Mizgin Hanım, bastonunu Gazel'in yatağına vurarak. "Senin söz hakkın bitti. Doğuramadın. Bir kız doğurdun sadece."

Bastonuyla bebeğin minik ayağına dokundu. "Bu, senin cezan , senin lanetin . Lanetini bize de geçirdin. "
Bu sözler de neydi böyle? Bir bebekten günahmış gibi bahsediliyordu şu an peki bunun nedeni neydi ? Oğulları kendisine tecavüz ettiği içinmiydi ? Oysaki Zilanın da en büyük çocuğu kız dı ve konakta el üstünde tutuluyordu ... O an anladı bu dünyada doğanın değil doğuranın etkisi daha büyükmüş .

"Sizde bir kadınsınız ama , insan kendi cinsiyetinden utanırmı ? H-"

"Sus ahlaksız dili de papuç gibi . Yol orospusuna bak sen ağzı da açılmış !"

Gözlerinden alev topları çıkan Mizgin Xanım sanki her an Gazel ve minik bebeğinin üzerine atlayacakmıs gibiydi.

"Doğurduğun piçe mi güveniyorsun sen ha kime ?"

Gazelin gözleri doldu... Kimsesizlik işte bu şekild sesini kesmişti onun. Anlaşılan kızının kaderi de böyle olacaktı . Kızının kaderine yandı ...
Mizgin Xanım hemen odadan çıkıp gittiğinde Gazel elleriyle yüzünü kapatıp ağlamaya başladı...

Akşamüstü, Goyre elinde sıcak bir tas çorba ve temiz bezlerle geldi. Gazel'i yataktan kaldırdı, sırtını yastıklara dayadı. Çorbayı kendi elleriyle içirdi.

"İç," dedi alçak sesle, gözleri kapıda. "Sütün artsın." Mizgin Xanım yokken hemen Gazel ve bebeği için bir şeyler hazırlayıp gizlice odasına gelmişti Goyre.

Her kaşık, Gazel'in boğazında düğümleniyordu. Goyre, bebeği kucağına aldı, altını değiştirdi. O an, bebek ilk kez ağladı  ince, tiz bir çığlık. Bu ses Gazelin ve Goyrenın de gözlerinin dolmasına neden olmuştu.  Gazel ilk defa kendi evladının sesini duyuyordu , muhteşem bir andı...

"Bak," dedi Goyre gülümseyerek, bebeği sallarken. "Sesi var en azından."

Gazel, bebeğini geri aldığında, Goyre yastığın altına küçük bir paket sıkıştırdı. "Gece aç," diye fısıldadı. "Mahir'den." Gazel minnet dolu bakışlarla Goyre baktığında Goyre hemen getirdiği tabakları toplayıp odadan çıkmıştı yoksa Mizgin Xanım ikisini de yakardı.

Gece yarısı, Bejno kapının eşiğinde belirdi. Elleri cebinde, gözleri yerde. "Gazel," diye mırıldandı, sesi kırık.

Gazel ona bakmadı. Bebek, göğsünde uyuyordu.

"Ben..." Bejno'nun sesi boğuklaştı. "O gün..."

Gazel aniden başını kaldırdı. Gözlerindeki öfke ve kırgınlık Bejno'yu bir adım geriletti.

"Git," diye fısıldadı Gazel, bebeğin başını korurcasına elini onun üzerine koyarak. "Git ve asla gelme."

Bejno, bir şeyler daha söylemek istedi gibiydi. Ama sonra bebeğin hafif hıçkırığını duydu. Yüzü değişti. Döndü ve gitti, ayak sesleri koridorda yankılanarak.

Sabaha karşı, Gazel uyuyamıyordu. Goyre'nin bıraktığı paketi açtı - içinde küçük bir bıçak ve bir tomar para vardı. Bebeği kucağına aldı, pencereye yaklaştı. Dışarıda, Urfa'nın taş evleri ay ışığında parlıyordu. Uzaklarda bir çakal uluyordu.

Bebeğin yüzüne baktı. O küçük burun, o minik kirpikler. Bu kadar güzel bir şey, bu kadar çirkin bir dünyaya nasıl gelmişti?

"Bir isim bulacağım sana," diye fısıldadı gözyaşları arasında, alnını bebeğin alnına dayayarak. "Seni bu evin lanetinden kurtaracak bir isim."

Bebek, rüyasında gülümsedi gibi oldu. Gazel, onu göğsüne bastırdı. Dışarıda, şafak söküyordu. Yeni bir gün. Yeni bir işkence. Ama Gazel'in içinde yeni bir şey daha vardı:

**Direniş.**

Ve bu direniş, bir gün Hogır'ın boğazında patlayacak bir çığlığa dönüşecekti.

GAZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin