48

2K 286 25
                                        


"Hoşgeldin," dedi adam alayla asansörden çıkan kıza. Sonra elindeki puseti tek elle kavrayıp göz hizasına çıkarıp kızına baktı. "Bitanem benim," uzanıp yanaklarına ve ellerine öpücükler bıraktıktan sonra kendisini cevapsız bırakıp kapıyı açmaya yeltenen kadına iki adımda yaklaştı.

"Eylül," Dinlemiyordu bile kadın onu. Sadece kapıyı açıp içeri girdi ve sırt çantasındaki yerleştirmek için yatak odasina yöneldi.

"Yol yorgunuyum, duş alıp uyuyacağım. Masal'ın da uykusu var. Beşiğine koyup sallarsan uyur hemen. Ben odamda olacağım, evden çıkmadan bana haber edersin." Buz gibi bir sesle söyledi tüm bunları. Sanki Barış'ın tanıdığı Eylül değil çok başka, hiç görmediği duymadığı tanımadığı biriydi.

  Barış kızıyla salonda öylece kalakalırken sesini bile çıkaramadı. Oysa tüm gece gerçekten de kapının önünde beklemişti. Biraz yürüyüşe çıkmış, yakınlardaki bir kafede oturmuş ama en neticede burada dolanıp durmuştu. Üstelik ne için? Evet, Masal da vardı ama Masal'ı özlediği kadar özlemişti Eylül'ü de.

  5 dakikanın ardından Masal'ın derince bir uykuya dalmasından sonra az önce Eylül'ün girdiği yatak odasına yöneldi. Kapıyı çalsa kesinlikle "gir" denmeyecekti kendisine. Bu yüzden kolu indirip içeri adımlarken çok da düşünmedi.

"Napıyorsun?" Diye sordu kız hayretle. Elinde Masal'ın kıyafetleri vardı, ayıklıyordu belli ki.

"Konuşabilir miyiz?"

"Hayır," dedi sertçe kız. Sonra sanki o yokmuş gibi dolaba yöneldi. Havlu ve temiz çamaşır aldı.  Yatağın üstüne koydu.

"Bak Eylül, bana ne desen ne yapsan haklısın ama gerçekten değiştim. Yemin billah, yani eskisi gibi değilim, güz-" sözleri onun varlığını görmezden gelen kız bir anda karşısında soyununca kesilmişti.

  Bu bedeni, bu şekilde görmeyeli ne kadar olmuştu bilmiyordu adam, ama sanki yıllar saymıştı. Kendi evinde seviştikleri günleri, Eylül'ün onun gözünün içine bakan sevecen halleri.... Kıymetini bilememişti. Şimdi işte böyle ağzını ayırıp bakabiliyordu sadece. Oysa ne kadar güzeldi şu kadın. Tüm hayatı uğruna feda edebileceği kadar kıymetliydi artık. Bu noktaya nasıl gelmişti? 1 yıl önce başkasının adını sayıklayıp aşık olduğunu sanarken şimdi aslında kendi hayatını ayakta tutan yegane seyin Eylül olduğunu anlıyordu.

"Çok güzelsin." Dedi bir anda her şeyi unutup. Sadece kıza, onun sıcak tenine ve güzelliğine bakabiliyordu.

"Şimdi mi geldi aklına?" Diye sordu Eylül. İki adım attı, tamam parmak ucunda durdu adamın. "1 sene öncesinden ne farkım var? Ne değişti? Saçım sarı bile değil artık. O zaman görüp şimdi görmediğin ne var?" Diye sordu. Bunu sorarken bir eli belinde, çenesini kaldırmış meydan okur gibi bakıyordu adama. "Bana hep hastalıklıymışım da başına kalmışım gibi davranıyordun. İyi misin diye sormam için ya sekerden komaya girmiş olmam ya da astım krizi geçirmwm gerekiyordu. Onun dışında bir kere hatırlamıyorum beni gerçekten merak edip iyi misin dediğini." Sonra adamı taklit etmek ister gibi kafasını ve bakışlarını arkasındaki duvara sabitleyip onun cümlelerini kurdu. "İşim var Eylül, bunaltma beni, Simay'la barıştık, Simay'la bi daha küstük, Eylül bana yazma, Eylül bu gece evime gel. Kimseye bir sey söyleme. Yatalım ama sakın ağzını açma, beni tanımıyormuş gibi yap."

"Ey-"

"Bana bir keresinde dedin ki," Sesi âimdi titrekti. Tıpkı eski Eylül'ün sesi gibi titrekti. "Sen Simay değilsin dedin bana." Bir damla yaş kontrolsüzce akıp gidince hırsla sildi orayı.

"O niyetle söylememiştim." Bir keresinde, ilk görüşmeye başladıkları sırada, Eylül biraz içip dans etmek istemişti. Barış ise tamamen onun sağlığını düşünerek kesin bir şekilde reddedip Eylül'ün açmaya çalıştığı şarap şişesini boşaltıvermişti mutfak lavabosuna. Sonra durumu açıklamak için de sırf Eylül'e onun için endişelendiğini söyleyemediğinden "Simay ile yapıyorsun da benimle neden yapmıyorsun?" Diye soran Eylül'e bu cevabı vermişti. Dili kopsaydı keşke. Çok mu zordu seni düşünüyorum, sağlığın için endişeleniyorum demek.

"Ya ne niyetle söylemiştin."

"Korkuyordum sana bir şey olacak diye. Sen her hastanedeyim dediğinde o astım krizlerindeki yüzün gözüme geliyordu, deliriyordum. Gözünden ameliyat olduğun sırada, ciğerlerinin dolduğu ve hastaneye yattığın o hafta ben kaç kez dolandım o hastane koridorunda, bilsen. Uyuyamıyordum sana bir şey olacak diye." Adamın yüzü o günleri hatırlayınca tekrar asıldı, düştü. "Şimdi anlıyorum senin tırnağın kırılsa benim etim kopuyormuş haberim yokmuş."

  Elini uzattı, kızın çıplak bedenine değil gözlerine bakıyordu. O güzel kahve, pırıl pırıl gözlerine. "Öyle şanslı bir piçim ki bu kadar yediğim boka rağmen güzeller güzeli bi kızım ve," Alınlarını yasladı. İlk kez, yani kız sarhoş değilken ve hatırlayacağını bilerek, tamamen dürüstçe öpmek iateyerek yanaştı. "Aşkından öldüğüm bir kadın var yanımda."

  Eylül'ün eli düştü önce belinden. Sonra ensesi yandı. Sıcak havaya rağmen vücudundan bir titreme geçti. Kulakları uğuldadı. Hepsi kendisini yumuşakça öpen bu dudaklar sayesindeydi.

*

  Ne kadar kızsanız haklısınız, biraz zor zamanlar. Çarşambadan sonra epey rahatlayacağım. Tüm yaz bol bol görüşeceğiz, sevgilerimle. Bu bölüm de 200 olsun <3

august // barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin