Geçmiş
3. Ağızdan
Gece dizlerini kendine çekmiş, sessizce ağlıyordu. Sabah erkenden uyanmış, hazırlanmıştı. Ortaokul son sınıftaydı, LGS senesiydi. Aylarca, gecesini gündüzüne katarak çalışmıştı. Tek amacı sadece iyi bir liseye gitmek değildi-esas amacı bu evden, bu hayattan, babasından kurtulmaktı.
Ama o sabah her şey yine aynıydı. Babası onu giyinmiş görünce kaşlarını çatmıştı.
"Nereye?" diye sormuştu sert bir ses tonuyla.
Gece titreyerek, ama cesurca "Okula," demişti.O cevap yeterince kısa ama doğruydu. Yine de babası için fazlaydı.
"Ne okulu? Otur oturduğun yerde! Kızlar okur mu hiç?" diyerek bağırmış, ardından Gece'yi acımasızca dövmüştü.Şimdi odasında, bir köşeye büzülmüş haldeydi. Her nefes alışında kaburgası yanıyor, hareket ettikçe vücudu sızlıyordu. Birkaç kemiğinin kırıldığından emindi. Ama ağlamaktan çok daha ötesiydi içindekiler. Annesini üç yıl önce kaybetmişti. O gittiğinden beri onu koruyacak, sarılacak kimse kalmamıştı. Bu ev artık sadece dört duvardan ibaretti-ve içinde nefes alan bir cehennem.
Acısı fazlaydı... Hem ruhen hem de bedenen. Her geçen gün, bazen bir sessizlik yüzünden, bazen de yere düşen bir tabak uğruna dayak yiyordu. Artık vücudu alışmıştı darbeye, ama ruhu hâlâ her tokatta biraz daha parçalanıyordu.
Kapı bir anda açıldı. Yusuf içeri girip sert adımlarla ilerledi. Gecenin köşedeki halini görünce durdu, sonra ayakkabısının ucuyla onu dürttü.
"Kalk. Git bana alkol al," dedi umursamaz ve tehditkâr bir ses tonuyla.Gece hemen ayağa kalktı. Başını eğmişti, gözlerini bile kaldırmıyordu. Yusuf cebinden bir miktar para çıkarıp eline sıkıştırdı. Sanki evden kovar gibi kapıyı araladı.
"Çabuk ol, oyalanma," diye ekledi ardından.Gece eşiğe adımını attığında durdu. Kapının hemen dışında gecenin serinliği yüzüne çarptı. Elindeki paraya, sonra etrafına baktı. Ayakları bir an duraksadı.
"Şimdi kaçsam... Bulur mu beni?" diye geçirdi içinden.
Kaçmak istiyordu, çok istiyordu. Ama Yusuf'u tanıyordu. Onu bulma ihtimali, özgürlüğün hayalinden daha güçlü geliyordu.
Yine de içindeki o küçük umut kıvılcımı sönmemişti.
Belki...
Bir gün...
Gerçekten kaçabilirdi.Tam o an, zihninin derinliklerinden tanıdık bir ses yükseldi. Küçük bir erkek çocuğun sesi... Temiz, masum, kararlı.
"Büyüdüğümde... Babamdan kurtulursam, seni almaya geleceğim. Söz veriyorum sana... Çekip alacağım seni babanın elinden."
Gece olduğu yerde kısa bir an durdu. Nefesi titredi. O söz... Yıllar geçmişti üzerinden ama zihninde dün gibi tazeydi. Belki o çocuk şimdi çoktan unuttuğunu sanıyordu. Belki de hayatına devam etmiş, verdiği sözü bile hatırlamıyordu. Ama Gece, o anı kelime kelimesine hatırlıyordu. Gözlerinin içine bakarak ettiği o masum sözü... O küçücük çocuk, onun en büyük umudu olmuştu bir zamanlar. Belki hâlâ öyleydi.
Ayakları titreyerek adım attı. Vücudu sızlıyor, her adımı acı veriyordu ama zihni o sözle oyalanıyordu. Hayalini kurduğu kurtuluşun belki bir ihtimalle hâlâ var olduğunu düşünmek... Yalnız olmadığını düşünmek... Onu ayakta tutuyordu. Dudaklarını ısırarak başını kaldırdı. Canı yanıyordu. Ama yürüdü. Çünkü başka seçeneği yoktu.
Eline sıkıştırılan parayla, içinde hâlâ kanayan umudu taşıyarak, sokakta ilerlemeye başladı.
O sırada Vural Malikanesi'nde de karanlık hâkimdi. Acının sessizliği duvarlara sinmişti. Ayaz, mermer zeminde hareketsizce yatıyordu. Gözlerinin altı mor, dudağı patlamıştı. Nefes alırken bile canı yanıyordu. Bu kez sebep sadece birkaç dakika geç kalmasıydı. Fırat Vural, oğluna geç kalmayı bahane etmiş, her zamanki gibi öfkesini can acıtıcı bir şekilde kusmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya'nın ki
General FictionKızı zorla kendine tutsak eden bir mafya. Ondan kurtulmak için herşeyi yapan kız.