15

160K 7.2K 2.2K
                                    

ASAL

Kelimeler Bahar'ın ağzından çıkar çıkmaz, Cem Baba'nın yüz ifadesi değişti. Sanki üzerine bir bidon benzin dökülmüştü ve içinde başlayan yangın hareketlerine yansıyordu. Gözleri kısılmış, parlak yeşil renk kararmıştı ve sanki fırtına patlamak üzereymiş gibi buğulanmıştı. Neler olduğunu algılamaya çalıştım. Bahar gibi...
İkimizde birbirimize bakıyor, daha sonra bakışlarımızı Cem Baba'ya kaydırıyorduk. Sessizliği severdim ama bu seferki fazlasıyla huzursuz ediciydi.
''Ecem Ak, senin annen mi?''
Kelimeler sanki düşünmeden, kendiliğinden ağzından çıkmıştı. Bahar'a baktığımda yavaşça başıyla onayladığını gördüm. Bir an onunda gri gözleri parlaklığını kaybetmişti. Sanki bir şey hatırlamış gibi, düşüncelerin esiri olmuş, ''Tanıyor musunuz?'' sorusunu bile zar zor sormuştu. Sanırım bu ortamda olaya tam anlamıyla Fransız olan bir kişi vardı; o da ben.
''Çok yakından,'' dediğinde Cem Baba'nın sesindeki yabancı ton, aniden ona dönmeme neden oldu. Bahar gerçekten şaşırmış bir halde ''Öyle mi? Nereden?'' diye sordu. Derin bir nefes alan Cem Baba, ''İyi bir müşterimizdi,'' dedi. Kaşlarımı çattım. Bahar'ın annesinin burada eğlenmeye gelecek bir bütçesinin olduğunu sanmıyordum. Belli ki, Bahar'da benim gibi düşünüyordu ki, ''Annem mi?'' diye sordu şok olmuş bir yüz ifadesiyle. Cem Baba hiçbir şey söylemedi. Sadece bana bakıp ''Çalışma odasındayım, rahatsız etmeyin,'' dedi ve tek ayağının üzerinde arkasına döndü. Yürüyüşünden bile bir terslik olduğu belliydi ama sanırım bu konuya burnumu sokmamam gerekiyordu.
Bahar'a döndüm. Onun da Cem Baba'nın arkasından baktığını gördüm. ''Bu neydi şimdi?'' diye sorarak bana döndü. ''Sorgulama ve mutfağa git. Bugün sadece gözlem yap, yarın iş başı yaparsın.'' Kızın yüzündeki şaşkınlık saniyesinde tanıdık bir ifadeye döndü. Nefret. O da benim gibi kısa bir an nerede, neden olduğunu unutmuştu. Bana baktı. Hiç konuşmadı. Sanki söylemek istediklerini zar zor bastırıyor ve sadece rahatsızlığını belli ediyormuşçasına hafif ve gırtlaktan gelen bir homurtu çıkarıyordu.
''Emredersiniz Asal Bey.''
Kelimeler küfürden farksız çıkmıştı. Tıpkı Cem Baba'nın yaptığı gibi tek ayağının üzerinde döndü ve az önce gösterdiğim yere doğru yürümeye başladı. O sırada içerideki çalışanların bizi izlediğini gördüm. Bakışlarımı fark etmeleriyle, telaşla işlerine kaldığı yerden devam etmeye başladılar. Başımı iki yana sallayarak tekrar çalışma odasına baktım. Nedense Cem Baba'nın bu anında yanında olmak istiyordum ama onun beni istemediğini açık açık söylemesinden anlamıştım. Yavaşça localardan birine oturup, cep telefonumu çıkardım. Aklıma gelen kişiyle hızla numarasını tuşlarken 'Umarım bir şeyler bulabilmişsindir,' diye düşündüm. Telefon çaldı, çaldı. Normalde ilk çalmada telefonu açan kız, şimdi beni bekletiyordu. Parmaklarımla masada ritim tutarken telefon açıldı.
''Alo?''
''Ne haber Hacer?''
Sanki yeni uyanmış gibi çıkan sesiyle ''İyi valla,'' dedikten sonra esnedi. ''Okuldan erken geldim, gece sabahladığım için kestiriyordum biraz.'' Şu anda benim için o çocuğu araştırması gerekmiyor muydu? Hani boş zamanlarında bu konuyla ilgilenecekti? ''Uyuyacak kadar boşsun yani?'' diye sorduğumda ufak bir sessizlik oldu. Nefes alışverişini duyduğum kız, sanki yataktan kalkmıştı.
''Ne demek istiyorsun Asal?''
''Şu anda bir şey yapman gerekiyordu sanki?'' Yine bir sessizlik. Sanırım ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordu. Görevini unutmuş olamazdı değil mi? ''Ne gibi?'' dediğimde sıkıntıyla içimi çektim. ''Hacer benimle dalga mı geçiyorsun?'' diye sorduğumda ''Hayır,'' diye cevap verdi. ''O zaman kesinlikle sabrımı zorluyorsun Hacer.''
''Asal neler oluyor?''
''Hani şu çocuğu araştırıp bana haber verecektin?''
''Artık araştırma yapmama gerek olmadığını söylediniz ya,'' dediğinde kaşlarımı çatarken ''Ne zaman söyledik böyle bir şey?'' diye sordum. Tanıdık bir sessizlik daha telefonun ucunu sardı. ''Dun Hale aradı ya. Sende yanındaymışsın. Masal'ın o çocukla bağlantısı olmadığı ortaya çıktı, araştırma yapmana gerek yok dediniz hani.''
Olup bitene anlam vermeye çalışıyordum. Bu konuyu detaylıca konuşmuştuk, o da benimle hem fikirdi. Birkaç saat içinde neden fikrini değiştirmişti? Gece bilmediğim bir şey olmuştu demek ki... Masal'ın onu ekmemizden dolayı bizimle konuşmak istemediğini söylemesi de yalan mıydı yoksa? Hale bana yalan mı söylüyordu?
''Asal?''
Hacer'in sesiyle düşüncelerimden ayrıldım. ''Hacer ben seni birkaç saat sonra arayacağım.'' Telefonu kapattığım gibi ayağa kalktım. Merdivenlere doğru ilerlerken Hale'nin numarasını tuşladım. Merdivenleri tırmanırken her zamanki gibi heyecanlı bir ''Alo?'' sesi geldi.
''Neredesin Hale?''
Birkaç saniyelik sessizlikten sonra ''E-evdeyim,'' diye cevap verdi. ''Bir yere ayrılma. Geliyorum.'' Telefonu yüzüne kapattım. Koşar adım kalan merdivenleri de tırmanıp, kulüpten çıktım. Adamlardan birine arabamı getirmesini söylerken sakin kalmaya çalışıyordum. Ne kadar arkamdan iş çevirirse çevirsin, sinirlerine sahip çık Asal. Önce ne olduğunu öğren, eğer duydukların doğruysa nasılsa sinirlenecek bol vaktin olacak.
Babamın arabasına atladığım gibi soluğu Halelerde aldım. Hız yapmak biraz da olsa üzerimdeki gerilimi boşaltmama neden olmuştu ama şu anda yine sinirlendiğimi hissediyordum. Bunu kapıyı sert bir şekilde kapatmamadan anlamıştım. Rezidansa doğru yürüdüm. İlk kez, merdivenleri nasıl çıkacağımı düşünmeden tırmanmaya başlamıştım. Nefes nefese kata ulaştığımda zili çaldım. Kapının pervazlarına tutunarak soluklanırken birinin koştuğunu duydum. Her zamanki gibi önce delikten bakacağını bildiğim için, öfkeli gözlerimi küçük daireye diktim. Kapının ardındaki hızla alıp verilen solukları duyabiliyordum.
Yavaşça kapı açıldı, elimle iterek hızlandırdım. Hale geriye doğru sendelerken içeri girip kapıyı kapattım. ''Hoş gel-''
''Amcamlar evde mi?'' diye sorarken içeride herhangi bir ses olup olmadığını dinledim. Başını hayır anlamında salladı. ''Daha gelmezler,'' dediğinde ''Güzel,'' diyerek salona doğru yürüdüm. Hale'nin tedirgince peşimden geldiğini hissediyordum. Salonun ortasında durdum. Arkama dönmemle irkilen kız, birkaç adım geriledi. Ne halde olduğumu bilmiyordum ama belli ki Hale'yi korkutabilecek bir yüz hattına sahiptim.
''Asal ne oluyor?''
Tedirginliği sesine bile yansımıştı. Ona doğru birkaç adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattım. Gözlerini daha yakından görmeliydim; bana yalan söylüyorsa bunu sadece gözleri belli edebilirdi. ''Masal'ın o çocukla bağlantısı olmadığı ne zaman ortaya çıktı Hale Erdem?''
Alçak sesli sormama rağmen sanki ona bağırmışım gibi geri çekildi. Gözlerinde ifadeden konuya tam da doğru yerden girdiğimi anladım. ''Bundan benim neden haberim yok?'' Dudakları hafifçe aralandı. ''Ve sen ne zamandan beri bana yalan söyleyip, arkamdan iş çeviriyorsun?''
Sesli bir şekilde yutkundu. Sert bir tepki vermemek için mümkün olduğunca hareketsiz durmaya çalışıyordum. Hale cevap vermek için ağzını açtı ama birden kapattı. Sanki söylemek istedikleri dilinin ucundaydı ama cesaret edemiyordu. Başını öne eğip tırnaklarıyla oynamaya başladı. Bir süre onun bu ürkek hallerini izledim. Derin bir nefes alıp ''Konuşmayacak mısın?'' diye sordum. ''Be-ben,'' diye başladığı cümle yine sessizlikle son buldu. Zaman kazanmaya mı çalışıyordu yoksa cevap verecek yüzü mü yoktu?
''Sen bana yalan söyledin.''
Panikle başını kaldırıp ''Asla!'' dedi. Alayla kahkaha atınca dudakları aralık bir şekilde bana baktı. ''Masal bizimle neden konuşmak istemiyor Hale?'' diye sorduğumda gözlerindeki ufak hareket düşüncelerimin doğru olduğunu gösteriyordu. ''Yalan söyledin.''
''Hayır!'' diye bağırıp ürkekçe bana doğru geldi. Birkaç adım gerileyerek aramızdaki mesafeyi korudum. Bu hareketimi görünce gözlerinin buğulandığını fark ettim. ''Asal yargısız infaz mı yapacaksın?''
''Onu yapmak istesem şu anda burada olmazdım.''
''O zaman neden beni dinlemiyorsun?'' dediğinde ''Çünkü konuşmuyorsun Hale!'' diye bağırdım. ''Çünkü konuşturmuyorsun!'' diye bağırarak bana karşılık verince şaşkınca alnım kırıştı. ''Ben mi konuşturmuyorum?''
''Sadece baskı yapıyorsun. Panikliyorum ve-''
''Eğer dediklerim doğru olmasa, paniklemezsin Hale.''
''Bak yine aynı şeyi yapıyorsun!''
Sinirle iç çekip koltuğa oturdum. Dirseklerimi bacaklarıma bastırıp, parmaklarımı birbirine kenetledim. Seri bir şekilde sallanan bacağımdan çıkan ses dışında, çıt çıkmıyordu. Hale yavaşça yanıma oturdu. Beni izlediğini biliyordum ama sanki varlığından hiç haberim yokmuş gibi, gözümü diktiği televizyondan ayırmıyordum.
Koltukta yanıma kaydı. Çekingen bir şekilde elini koluma koydu. Sert bir şekilde önce eline sonra Hale'nin yüzüne baktım. Ağladı ağlayacak gibi duran gözleri vicdanımı yumruklarken sıkıntıyla nefes aldım ve ellerimle yüzümü ovuşturdum. Hale'nin kolumdaki eli, geldiği gibi gitmişti.
''Özür dilerim.''
Duraksadım. Hale, dün gece kulüpte yaşananları anlatırken içimdeki öfke kabardı. Öyle bir hal aldı ki, biraz daha devam ederse patlayacaktı. O çocuk, benim mekanımda, ailem varken, kardeşimin karşısına çıkmaya nasıl cesaret ederdi? Nasıl hesap sorardı? Masal buna rağmen nasıl onu tutardı? O kimdi ya, derdi neydi, Masal'ı nasıl bu kadar korkutuyordu?
Kalbim deli gibi çarpıyordu. Her atışı öfkemi körüklüyordu. Sanki etkisi tüm bedenimde hissediliyordu. Her yanım gerilmişti, başım kalp atışımla uyumlu bir şekilde zonkluyordu. Başımı ellerimin arasına aldım ve var gücümle bastırdım. ''Asal,'' diyen telaşlı sesi umursamadan derin nefesler almaya çalıştım. ''İyi misin?'' diye sorduğunda ''Değilim,'' diye bağırarak doğrultum. ''Kardeşimin ne yaptığını anlamadıkça da iyi olmayacağım!''
''Sadece bu işe karışmamızı istemiyor.''
''Neden?!'' Hızla ayağa kalktım. Odanın içinde volta atmaya başladım. ''Hiçbir şey anlatmıyor, değişti. Canı yanıyor biliyorum. Buramda hissediyorum Hale,'' deyip kalbimi gösterdim. ''O benim ikizim ya, canımın diğer yarısı. Ağlasa benim gözlerim acır, düşse benim bedenim kanar. Bu haldeyken nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranabilirim?''
''O sadece aşık oldu Asal,'' dediğinde bakışlarımı Hale'ye çevirdim. Neden kırgın bir şekilde baktığını anlayamamıştım. ''Abisi yaşındaki birine!''
''Kime aşık olacağını seçemezsin.''
''Karşılık alamayacağını bile bile birine aşık olmazsın.''
Hale burukça gülümserken ''Emin ol olursun,'' dedi. ''Zaten aşk, karşılık bulduğunda aşk olmaz. Sevgi olur. Değil mi?''
Dona kaldım. Yalnızca bir saniyeydi ama Hale'nin ne demek istediğini anlayacağım çok uzun bir saniye. Derin bir nefes aldım. Daha fazla bu ortamda durursam, konu Masal'dan çıkacaktı ve ben şu anda Hale için empati kuramayacak kadar sinirliydim. Hem ona, hem Masal'a, hem de o piç kurusuna...
''Yalanların ve geç kalınmış açıklaman için teşekkürler. Sanırım bizde bir süre konuşmasak iyi olur.''



* *

Sosyal medya hesapları:

Blogum:
http://yazar-cizer-tubutubu.blogspot.com.tr/

Kitabın blogu: http://veliahtlar.blogspot.com.tr/

Serinin blogu: http://karanlikaskserisi.blogspot.com.tr/

İnstagram kullanıcı adım: tubux2

Twitter kullanıcı adım: tuptubu

Snap kullanıcı adım: tubux2

Facebook kullanıcı adım: Tuğçe Aksal

Facebook grup: Wattpad / Tubutubu Hikayeleri

Facebook sayfa: Karanlık aşk - wattpad -

Facebook Yazar Sayfası: Tuğçe aksal - tubutubu


Haberler için takip etmeyi unutmayın!

VELİAHTLAR 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin