BÖLÜM 16

317 53 29
                                    

"Sakın bırakma kızın elini JongHae!" diye haykıran bir adet Andy vardı.

"Öğk yine kusuyorum sanırım, Irma aşkım kurtar beni" diye yerlerde sürünen bir adet Nick vardı.

"Nereden aşkın oluyorum ben senin! Andy bebeğim gel hadi güneşlenelim" diye şezlonglardan bağıran bir adet Irma vardı.

"Bırakın yaa, bir kızı kurtaramadınız çan çin çonlar!" diye bağırıp JongHae'yi ittiren bir adet Chris vardı.

"Bırakmayın sakın, dinlemeyin şu bebek suratlı Chris'i! Chris burada hayatım söz konusu, itip durma JongHae'yi" diye haykıran bir adette ben vardım.

Şu an kafanız feci karıştı öyle değil mi? Benim de öyle...

En son hatırladığım şey; bir psikopat misali peşimde dolanarak bana içecek bir şeyler ısmarlamak isteyen JongHae ve güvertede deli gibi koşuşturan çocuklardı. Sonrasında nasıl olduysa benim güvertede yaslanmakta olduğum gemi korkuluğunun kenarları kırılmış ve son anda denize düşmekten JongHae'nin eli sayesinde kurtulmuştum.

Aslında çok da kurtulmuş sayılmazdım. Çünkü şu anda bütün vücudum aşağıya sarkmış vaziyetteydi ve üzerimdeki uzun bordo efil efil elbisemle deli gibi oradan oraya uçuşuyordum. Beni gemiye bağlayan tek şey JongHae'nin beni tutan elleriydi. JongHae'yi tutan tek şeyse beline sarılmış olan Andy'ydi. Geri kalanlarsa kesinlikle kuru kalabalık, seyirci, tezahüratçı, fangirl... Artık ne demek isterseniz oydular işte, son derece gereksizlerdi.

"JongHae şimdi üç deyince yukarıya çekeceğiz Lilium'u, tamam mı?" diye bağırdı Andy.

"Kulağımın dibinde bağırmasana! Ayrıca Lilium da kim?" dedi şapşal JongHae.

"Andy, Lilium deme şu çocuğa! Lizzy de, Lily de, hatta Luffy de ama Lilium deme! İsim özürlü anlamaz öyle Lilium demenle!" diye haykırdım.

"Oof iki çekik göz bir kızı kurtaramadınız. Ben de sizleri çok zeki zannederdim. Yaşasın büyük gözlüler!" diyen Chris'in salak salak sesleri de kulağıma kadar geliyordu tabii ki.

"Ölüyorum çekin beni yukarıya! Gece gece su buz gibidir şimdi. Ağlamak istiyorum!"

"Daha fazla dayanamayacağım" dedi JongHae ve elimi yavaş yavaş bırakmaya başladı.

"JongHae beni yukarı çek, vallahi bana içecek bir şeyler ısmarlamana izin vereceğim. NOLUR BIRAKMA!"

Ancak nafileydi...

"Üzgünüm Littuw, üzgünüm" diyen JongHae ellerimi dramatik bir şekilde bırakmıştı.

"LITTUW MU? AAH HAYIIII-" Cümlemi tamamlayamadım tabii ki. Gerisi cumbulcop sesiyle buz gibi denize düşen benden ibaretti.

Daha sonrasındaysa simitle kurtarılan ben, battaniyeye sarılmış tir tir titreyen ben, erkeklere bir daha güvenmeyeceğine (özellikle çekik gözlü ve bebek poposu kıvamında pürüzsüz ciltli olanlarına) yemin eden ben... Ve muhteşem gemi yolculuğumuzun sonu.

***

"Lummy ben..." diye söze başlayan JongHae'yi görmezden gelerek, karaya çekilen gemiden inip, bizim için hazırlanan araca doğru ilerledim. "BİR GÜN BİR ŞEYLER İÇELİM AMA MUTLAKA" diye arkamdan bağırmaya devam ediyordu.

Pislik, düşüncesiz, isim özürlü JongHae!

"Piyuu piyuu piyuu Kedi Kız iş başında piyuu piyuu!" diye Jay'in eline yapışıp deli deli koşuşturan tabii ki benim kızımdı.

"Judy, Jay! Hemen yanıma gelin!" diye arabanın camını indirerek bağırdım. Jay hemen yanıma gelmiş, arabanın kapısını açarak kucağıma atlamıştı.

Sihre İnanır Mısın?Where stories live. Discover now