Hastanede biraz daha kalırsam çıldıracaktım!
Uyanalı yaklaşık dört gün olmuştu. Ve dört gün boyunca beni yataktan bile kaldırmıyorlardı!
Can sıkıntısından kendi kendime triplere giriyordum, yapacak bir şey yoktu.
Köşede oturan Yaman'a ters ters baktım, "Çok sıkıldım, yürümek istiyorum." dedim huysuzca. Yaman ani çıkışım ile bana döndü, "Yavrum-" dediğinde itiraz etmeden "Yürüyeceğim, diyorum Yaman. İstersen bana eşlik edersin. İtiraz duymak istemiyorum." dedim sertçe konuşarak.
Bunalmıştım. Ki ben hiç sabit durmayan bir insandım... Bu kadar oturmam bile şaşırtıcı bir durumdu.
Yaman pes ederek yanıma geldi. Yataktan kalktığımda dikkatlice elini belime sardı.
"Bahçeye çıkalım." dedim istekle. Sonunda dışarı çıkacaktım o yüzden inanılmaz mutlu hissediyordum.
Aşağı inene kadar sessiz kalmıştık, ben dikişlerim açılmasın diye minik adımlarla yürüyordum.
Boş bir banka geçip oturduk, derin bir nefes aldım. Dışarıya çıkmayı özlemiştim.
"Nurten ile Cafer ne yapıyor?" gördüğüm kediler ile aklıma gelmişlerdi.
"Nurten doğurdu." duyduğum şeyle hızla Yaman'a döndüm, "Ne?! Gerçekten mi? Ne zaman doğurdu?" diye bağırdım şaşkınca. Ne ara doğurmuştu?
"Evet, şu anda veteriner de kalıyorlar yavrularıyla... Sen yoğun bakımdayken doğurdu, Cafer de yanlarında." dediğinde sevinmiştim. "Kaç tane yavruları oldu?"
"İki tane biri kız biri erkek." dediğinde gülümsedim.
Kısmetli Nurten'im sonunda doğurmuştu.
"Anne ben gitmek istiyorum!" diye bağıran bir kız ile bakışlarımız yan bankta oturan kadın ve kızına kaydı.
Kızın saçları yoktu... Başına bağlamış olduğu bandana ve soluk teni ile hasta olduğunu anladım. Üzgünce ona çevirdiğim gözlerimi Yaman'a çevirdim, o da üzülmüştü.
"Kızım ne dedi doktor amcalar, biraz daha kalmalıyız burada. Az kaldı iyileşeceksin." kadının çaresiz sesiyle daha fazla üzülmüştüm.
"Ama anne arkadaşlarım geziyor... Ben çok sıkılıyorum burada." diye söylenen küçük kızı izledim. Daha altı yedi yaşlarında olan küçük bir kızdı.
"Ben de çok sıkılıyorum biliyor musun?" dedim yüksek sesle. Kızın büyük ela gözleri merakla bana döndü. "Sen neden sıkılıyorsun?" diye masumca sorduğunda gülümsedim.
Bankalarımız yan yana olduğu için minik kızla çok yakındık. "Çünkü ben hastalandım... Dışarı çıkmama izin vermiyorlar." onun gibi sakin sakin konuştum.
Kızın gözleri saçlarıma kaydı ve o an ağlamama sebep olacak cümleleri söyledi. "Ama senin saçların var... Benimkilerin hepsi döküldü, biliyor musun? Doktordan duydum lösemi dedi, öyle bir hastalığım varmış. Sen ne hastasısın?" küçük kalbi ile söylediği cümleler gözlerimi doldurdu.
Lösemi hastası olan minik bir kızdı.
Ben saçlarım kesildi diye üzülürken onun bütün saçları bu yaşında dökülmüştü.
Annesi kızın arkasında oturmuş sessizce göz yaşlarını siliyordu. "Ben..." dedim ne diyeceğimi bilmeyerek. "Bana kötü adamlar zarar verdi." diye mırıldandım. Ama sonra bunu söylemenin yanlış olacağını düşünüp hemen ekledim, "Sonra beni bir kahraman kurtardı!" yaşadığım şeyi bir masal gibi anlattığımda minik kızın dikkatini çekmiş gibiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİKİŞ TUTMAZ AŞK | Texting
General Fiction05***: Hanımefendi yeter artık. Sizinle evlenmek istemiyorum. Bu kadar ısrar etmenizi anlamıyorum. Asya: Oha ilk defa biri bana hanımefendi diyor? Doğru kişiye mi yazdın la? Asya: Ayrıca ben kimseye evlilik teklifi falan etmedim aq 💫 Tamamen eğlenc...