Hemdert ~ Can 3.Bölüm

5.2K 369 104
                                        

19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun 🇹🇷

Herkese merhaba, kafaları karıştıran bir durumu açıklamak istiyorum lütfen okumadan geçmeyin arkadaşlar 🙏🏻

Hemdem wattpadde 18 bölümdü anca kitap olurken çok uzun olmaması adına 14 bölümü basıldı. Diğer 4 bölüm ise Hemdert kitabına aktarıldı.

O yüzden bazı sahneleri daha önce okumuşsunuz gibi hissetmeniz normal. Çünkü okudunuz. Ama ben o 4 bölümü de baştan sona düzenledim.

Keyfile okumanızı diliyorum 🧡

Haftaya görüşmek dileğiyle...

                            3. BÖLÜM

Bayram sabahı mutluluğu, diye bir şey vardı. Çocukluktan itibaren öğretilen bayram geleneğimiz vardı. Yepyeni kıyafetlerin ve ayakkabıların alındığı, arife günü yıkanırsan arife gibi olursun, denerek banyo yapıldığı, ak pak girilen yatakta bayram sabahı giyilecek kıyafetlere ve ayakkabılara heyecanla bakıp uyunmaya çalışıldığı zamanların çocuğuydu Nazenin de Metehan da. O yüzdendi galiba sabah erkenden uyanıp bir güzel hazırlanmaları.

Geceyi Metehan'ın odasında geçiren Nazenin, odadan çıktığında Metehan da misafir odasından çıkıyordu. Bir an birbirlerine bakıp gülümsediler. "Günaydın," diyen adama birkaç adımla yaklaşan Nazenin, parmak uçlarında yükseldi. Onu yanağından öperken ise, "Günaydın," diye karşılık verdi. Metehan, yanağına konan ufacık öpücükle mest olup gülümsemeyi sürdürürken eğilip kadını başının üstünden öpmüştü.

"Ne güzel bir sabah," diye kıs kıs güldüğü esnada merdivenlere yöneldi. Birlikte alt kata indiklerinde Cihan ve Melek de uyanmış, bir güzel giyinmiş, kahvelerini yudumlarken sohbet ediyorlardı.

"Günaydın," diyerek salona girmek üzere olan Metehan kolunu usulca Nazenin'in omzuna sardı ve onu da salona yönlendirdi. "Günaydın çocuklar," diyerek ayaklanan karı koca karşısındaki genç çifte bakarken tebessüm ediyordu.

Akşam yemekten sonra sohbet öyle güzel ilerlemişti ki Melek Hanım ne oğlunu ne de Nazenin'i bırakmak istememiş, onlar da kadını kırmayıp evde kalmışlardı. Gece yarısına doğru askeri misafirhaneye giden Metehan, hem kendi eşyalarını hem de Nazenin'in eşyalarını alıp geri gelmişti.

Bu sırada Cihan Bey'le baş başa kalma fırsatını yakalayan Nazenin ise bombacıyla ilgili gelişme var mı? diye sormuştu ama tatmin edici bir cevap alamamıştı.

"Çocuklar helikopter hazır. Ne zaman isterseniz hareket edecek. Ama..." deyip oğluna bakan Cihan Bey, "Uzun zamandır baba oğul bayram namazına gidemedik aslanım. Hadi, bu sefer birlikte gidelim," dediğinde Metehan da gülümsemişti.

"Sen iste Başkan'ım, gidelim tabii," dese de göz ucuyla Nazenin'e bakmıştı. Hemen mi yola çıkalım yoksa iki saat daha müsaade var mı? diye sorar gibiydi bakışları.

"Gidin tabii, birkaç saat rötarlı gitsek hiçbir şey olmaz."

"O zaman biz de kahvaltıyı hazırlayalım. Gel kızım, gel," diyerek güle oynaya mutfağa yönelen Melek Hanım'ın mutluluğu hepsini güldürmüştü.

"Elif, kalksana kızım. Bayram sabahı bu sabah. Ayy, bu kız beni deli edecek. Kızım kalk. Kahvaltı hazırlayacağız hadi." Bağıra bağıra gözden kaybolmuş, Cihan Bey ve Metehan ise kapıya yönelmişti.

Nazenin göz ucuyla Metehan'ı incelerken üstüne siyah kot pantolon, beyaz gömlek giymiş olduğunu fark etti. Belini saran siyah deri kemerinin gümüş rengi tokası hareket ettikçe parlıyordu. Askıdaki deri ceketine uzanıp onu da giyerken, "Nazenin," diye mırıldandı. Saniyeler sonra gayet sakin bir sesle gelen, "Efendim," cevabıylaysa duraksayıp kadına bakarken şaşkındı.

HEMDEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin