Eylül 2024
Ne hakla hizmet yapmıştı bilmiyordu ama Eylül'ü kendi evine getirmişti Barış.
Yatağın diğer tarafında uyuyan bedene baktı adam. Saatler önce kollarında delirmiş gibi birbirlerine dokunurlarken öpmekten kaçındığı dudaklar büzülmüş, saçları dağılmış ve yanakları allaşmıştı. Boynunda kendi eseri olan kızarıklıklar, morluklar vardı. Kızın başucuna iyice yaklaştı. Nereden çıkmıştı bu kız?
Onun kıpırdanıp huysuzlandığını görünce gözlerini kapattı Barış. Belki şimdi kalkar gider ve onu bu yüzleşmeden kurtarırdı. Bir daha da zaten muhatap olmamak için elinden geleni yapardı.
Ama kalkıp gitmek bir yana dursun, Eylül başını Barış'ın yandaki koluna yasladı. Burnu adamın teninde gezindi, derin nefesler aldı. Ufak bir öpücük hissetti Barış kolunda. Sabırla bekledi, kızın kalkıp gitmesini ama gözlerini tekrar açtığında Eylül adamın göğsünde öylece duvarı izliyordu. Huzursuzca kıpırdandı.
"Günaydın." Dedi kız ona. Güzel bir gülümsemesi vardı. Gözleri uykunun etkisiyle biraz şişmiş, her zamankinden daha çekik duruyordu. Burnu küçük, kemerli ve kalemle çizilmiş gibiydi. Barış'ın gözü yine ve yeniden dün öpmekten imtina ettiği dudaklara takıldı.
"Kalkalım artık." Dedi Barış ayaklanarak. İç çamaşırını altına geçirdi, ensesini kaşıyarak Eylül'e bir kez bile bakmadan banyoya girdi.
Ne yapmalıydı bilmiyordu. İş yerinden biriyle beraber olmak, takılmak onun yapacağı türden bir sorumsuzluk değildi. Ayrıca Simay ile 2 gün küs kaldılar diye bu kadar dağıtması, başka biriyle yatması da adiceydi, biliyordu. İçinde yükselen pişmanlığa engel olamıyor, Simay'ın yüzüne nasıl bakacağını düşünüp duruyordu.
Duşu bitti, Eylül odada yoktu. Dağınıklık toparlanmıştı. Gitmiş olmasını umdu ama kız mutfakta bir bardak su ile dikiliyordu.
"Şey," dedi Eylül çekinerek. "Bir tane muz aldım," dolabı işaret etti. "Kurcalamak istemezdim ama ilaçlardan ötürü uzun süre aç kalmamam gerekiyor da." Omuz silkti. Ona neydi kızın hastalığından, ilacından şimdi. Bir şey demedi, bir bardak su koydu kendine. Kovmak istemiyordu Eylül'ü ama nasıl kurtulacaktı ki ondan?
"Barış," sessizliği bozdu. "Konuşmayacak mıyız?"
"Konuşacak bir sey yok," diyerek kestirip atmak istedi."öyle bir anlık bir şey. Olur arada. Hoş olmadı tabii."
"Nasıl yani?" Şaşkınlıkla bakıyordu kız. Aslında... içten içe de biliyordu bu konusmanın yaşanacağını. En nihayetinde dün öpmemişti bile adam onu.
"Net konuştum ama," Göz devirdi. "Aramızda kalsın bu olanlar. Berkan sorarsa ben erken çıktım, fenalaştım falan dersin. Tamam mı?" Konuşurken kızın yüzüne bile bakmıyor, dolabı kurcalayıp kendine yiyecek bir şeyler çıkarıyordu.
"Tamam," dedi Eylül titrek sesiyle. Bilindik his göğsüne oturduğunda gözleri de karardı. Yemek yememişti, astım ilacına ihtiyacı vardı ve şimdi bir krizin ortasındaydı. Hiç zamanı değildi. Bu şekilde aşağılanmışken bir de bayılıp kalamazdı. Adımlarını hızlandırarak salona girdi, çantasına bakındı, yoktu. Vestiyere baktı, bu sırada da nefesi kesiliyor garip bir ses çıkıyordu boğazından. Yatak odasına girerken Barış da onun bu hallerinden endişelenip "Noluyor?" diyerek peşine takılmıştı.
Barış'ın fırlattığı çantasını aldı,titreyen elleriyle ilacını buldu. İki nefes aldı. Soluklanmaya çalıştı, dayanamadı, iki nefes daha. Kendisini 3 adım öteden izleyen adam öylece duruyor, anlamaya çalışıyor ve yanına gelip gelmemekte tereddüt ediyordu.
