5.2

9.8K 864 380
                                        

Bölüm şarkısı Anıl Emre Daldal- B.

Asya.

Yüzümde kuruyan göz yaşlarım sayesinde sanki her mimik yaptığımda tenim geriliyordu.

Bu hissi sevmemiştim.

Tıpkı enseme batan saçların hissini sevmediğim gibi.

Aklıma geldikçe ağlamak istiyordum, gitmişti saçlarım.

O adam gitmişti, şu an bu boş depoda tek başımaydım. Hiç hareket etmeden yerimde duruyordum. Saat kaçtı bilmiyordum, başım çatlıyor uykum geliyordu.

Yorgundum.

Hayır bu fiziksel bir yorgunluk değildi.

Bütün duygularım yok olmuş gibiydi kaçırılmamı bile taşkalaya alacak ben şu an hıçkırarak ağlıyordum.

Ne kadar dirensem de yaşlar kuruduktan sonra tekrar akmaya başlıyordu. Kendimi tutmuyordum.

Ensemi kaşındıran saçlar yüzünden ağlamam giderek artıyordu. O bölgeyi kanatana kadar kaşımak istiyordum.

Şu an yaşadıklarımın bir kabus olmasını isterdim.

Bir sandalyeye bağlı olmak yerine sıcak yatağımda olmak isterdim.

Dün gece duyduğum cümleleri hiç duymamak isterdim, mesela.

Bana ne kadar güzel şeyler hissettirmiş olsa da bütün o hisleri kendi eliyle yok etmişti. Şu anda içimde koca bir boşluk vardı, kalbimi kaplayan ve sıcacık yapan o hisler artık yoktu. Aksine o hisler kalbimden bedenime yayılan bir soğukluğa dönüşmüştü.

Belki de Yaman'ı hiç tanımak istemezdim.

Bu düşüncemin ardından çok pişman olmuştum. Böyle düşünmem yanlıştı, en azından ben geçirdiğim o güzel anılara ihanet edemezdim.

Her ne kadar Yaman etmiş olsa da.

Tekrar hıçkırdım, gözümden akan yaşları bile silemiyordum.

Çok çaresiz hissediyordum.

Olduğum yerde tekrar çırpındım ama nafileydi. Hareket dahi edemiyordum.

"Kimse yok mu?!" diye bağırdım çatallı sesim ile.

Aslan saçlarımı gözümün önünde hediye paketine sarmıştı ve Yaman'a yollamıştı.

Acaba o saçları gördüğüne nasıl tepki vermişti?

Belki üzülmüştü... Belki de bana acımıştı.

Normalde olsa üzülür, sinirden deliye döner derdim. Ama dün geceden sonra sanki Yaman'ın başka bir yüzünü görmüştüm ve ne yapacağını kestiremiyordum.

Depoya fazla ışık vurmuyordu, bu yüzden karanlık sayılabilecek bir odadaydım. Ben karanlıktan nefret ederdim.

"Neredesiniz?! Hepinizin amına koyayım, tamam mı?! Sizin ben yedi ecdadınınızı sikeyim! Bırakın lan beni!" artık sesim kısılmıştı. Sinirden nöbet geçiriyor gibiydim...

Beş saat sonra...

Ne zamandır buradaydım, saat kaçtı hiçbir fikrim yoktu. Hava kararmıştı artık emindim. İçerisi zifiri karanlık olmuştu, tek bir ışık zerresi yoktu.

Oturduğum sandalyede bir ölüden farksızdım. Acıkmıştım. Ve çok fazla susamıştım.

Dünden beri bir yudum su içmemiştim. Bazen gözlerim kapanıyordu, bilincim açıktı ama irademi kullanamıyordum.

DİKİŞ TUTMAZ AŞK | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin