"Burası... benim evim değil," diye fısıldadım, sesim titrek ve zayıftı. Massimo hafifçe başını bana yaklaştırdı, gözlerini yüzüme sabitleyerek beni inceledi.
"İtalya'ya gidene kadar burası senin evin," dedi, sesi yumuşaktı ama arkasında sert bir kes...
Satırlar da yorum yaparsanız beni çok mutlu edersiniz
lütfen satırlar da yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayın
Sınır 100 yıldız 150 yorum
‼️Sizden ricam lütfen sırf sınırı doldurmak için saçma sapan emojiler atmayın veya saçma sapan harfler göndermeyin lütfen ‼️
*****
"16 BÖLÜM"
KAYBOLAN ZAMAN
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Annemle salonda yan yana oturuyorduk. Sanki yıllar sonra birbirimize kavuşmuş iki yabancı gibiydik... o kadar tanıdık ama bir o kadar da uzak.
Karşımızda, tüm sakinliğiyle Massimo oturuyordu. Yüzündeki ifade, alışık olduğum o kontrolcü, sert bakışlardan çok uzaktı bu sefer. Sanki ilk defa bizim hikâyemizi uzaktan izleyen biri gibiydi. Ama tam ortasındaydı... hikâyemin başrolüydü artık.
Annemin sorgulayan gözleri, ikimizin arasında dolaşmaya başladı. Gözlerinde hem endişe hem de anlam veremediği bir karmaşa vardı. Anlatmalı mıydım? Susmalı mıydım? Ne kadarını anlatmalıydım?
İçimdeki çığlıkları bastırarak Massimo'ya baktım. Bakışlarımda gizli bir izin isteği vardı. O ise hiçbir şey demeden sadece başını yavaşça salladı. Bu, devam et demekti.
"Anne..." dedim kısık bir sesle. Sesim titredi. "Sormak istediğin ne varsa... sorabilirsin."
Annem gözlerini bana dikti. Bakışları hem dolu hem boştu. Göz kapaklarının arasında sıkışmış bir fırtına vardı sanki. Dili dönmüyor, cümlelerini toparlayamıyordu.
"Ela... sen neden buradasın kızım? Yani... kendi evinde değilsin, bu adamla birlikte... siz ne oluyorsunuz?" dedi, kelimeleri seçerken canı yanıyormuş gibi.
Bir an için nefesimi tuttum. Bu soru aslında çok daha derin bir şeyin yansımasıydı. Ne oluyorduk biz gerçekten?
Ama anlatamazdım. Ona anlatmak, kalbini bıçaklamak olurdu. Onun zaten kırılmış bir yüreği vardı; artık daha fazlasını taşıyamazdı.
Annemin gözleri büyüdü. Yüzüne şaşkınlık, ardından hafif bir üzüntü yerleşti. Cümlem sanki içinden bir şey koparmıştı. Ne söyleyeceğini bilemedi. Sessizlik çökünce, gözleri Massimo'ya kaydı.
Massimo hiç beklemeden konuştu. Anlamlı ve ağır Türkçesiyle, gözlerinin içine bakarak konuştu annemin.
"Ben kızınızı seviyorum." dedi net bir sesle. "Yakında onunla evleneceğim. O... benim hayatımın tamamı olacak."