"Ayaz… daha çok erken," diye mırıldandım başımı eğerek.
Ayaz kaşlarını çattı, sesi biraz daha sertleşti ama içindeki kırılganlık da hissediliyordu.
"Erken değil. Yakında üç yıl olacak… Sana âşık olalı. Sen bilmiyorsun ama ben tam üç yıldır bu anı hayal ediyorum," dedi, gözlerime bakarak."Ama—" demeye çalıştım, ama sözümü hızla kesti.
"‘Ama’sı yok yavrum! Ya evet dersin ya hayır. Düşünmek mi istiyorsun? Düşün. Bir ömür boyunca düşün istersen… Ama sonunda evet diyeceksen, ben seni bir ömür beklerim!" dedi, gözlerinde hem öfke, hem sevgi vardı. Beklemekten yorulmuş ama vazgeçmeye de hiç niyeti yok gibiydi.Gözlerimi kaçırdım. Ellerimle istemsizce oynamaya başladım. Kalbim göğsüme sığmıyordu.
"Korkuyor musun?" diye sordu birden. Başımı kaldırıp ona baktım.
"Ne?"
Gözleriyle ellerime işaret etti.
"Ne zaman korksan ellerinle oynarsın, gözlerini kaçırırsın. Stres yaptığında elin enseye gider. Bir şeyi beğendiğinde alt dudağını ısırırsın. Üzüldüğünde gözlerin dolar ama başkası görmesin diye yüzünü ellerinle kapatırsın…"Bir an sustu. Sesi yumuşadı.
"Benim yanımdayken genelde dudağını ısırırsın, bazen elin ensene gider. Ama… ellerinle hiç oynamazdın. Ta ki bugüne kadar."Şaşkınlıkla baktım ona. Beni bu kadar iyi tanımasına kelimeler bulamıyordum. Sanki yıllardır içimde tuttuğum her duyguyu okumuştu. Kalbimi elimden tutar gibi konuşmuştu.
"Evlendiğimizde… hayatımda bir şey değişecek mi?" dedim fısıltı gibi, gözlerim gözlerinde.
Onu seviyordum. Hatta sevmekten öte, ona âşıktım. Ve bu hayatta, ona güvendiğim kadar kimseye güvenmemiştim.
Ayaz’ın bakışları yumuşadı, sesi daha da sıcak bir tona büründü.
"Güzelim… zaten evli gibiyiz. Aynı evde yaşıyoruz, aynı yatağı paylaşıyoruz. Tek fark, soyadımı taşıyacaksın. Hepsi bu."Sözleri içimde yankılandı. Düşündüm. Belki bir saniye, belki bir ömür kadar sürdü o an. Ama o, sabırla bekledi. Gözlerini üzerimden hiç çekmeden, nefesini bile tutarak.
Sonunda başımı hafifçe salladım.
"Tamam," dedim usulca. "Evlenelim."Ayaz’ın gözleri bir anda parladı. İçinde güneş doğmuş gibi bir mutlulukla doldu.
"Yaklaş… doğrulamıyorum, öpeceğim," dedi gülümseyerek.Ben de gülümsedim ve yanağımı uzattım. Ama o, bir anda çenemi nazikçe kavradı, başımı kendine çevirdi. Göz göze geldik.
Ve sonra… dudakları, hızla dudaklarıma yapıştı.
O an zaman durdu. Sanki dünya bizim etrafımızda dönmeyi bırakmıştı.***
Lina, hepimizi Ayaz’ın evine toplamıştı. Herkes masada yerini almış, tek bir kişiyi bekliyorduk: Lina’yı.
Ayaz, dün hastaneden taburcu olmuştu ve şimdi masanın başında oturuyordu. Ben, solundaki sandalyede yerimi almıştım. Karşımda Turan vardı, onun yanında Aras, Aras’ın yanındaysa Aslı oturuyordu. Yanımda Aylin vardı, onun yanındaki sandalyeyi ise Fırat doldurmuştu.
Herkes merak içindeydi. Sessizlik, Lina’nın gelişini bekleyen bir sessizlikti. Gözler, arada sırada kapıya kayıyordu. Masada bir tek ben rahat görünüyordum; çünkü ne olacağını biliyordum.
Ve bu yüzden... istemsizce sırıtıyordum.
Ama masada kimse, Lina’nın ne yapacağını bilmiyordu. Herkesin yüzünde aynı karışım vardı: merak, beklenti ve biraz da tedirginlik.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya'nın ki
General FictionKızı zorla kendine tutsak eden bir mafya. Ondan kurtulmak için herşeyi yapan kız.