20. Bölüm

13.7K 526 48
                                        

Ayaz resmen beni unutmuş gibiydi. Aras, Aslı, Aylin ve Fırat evden gitmişti. Şimdi sadece üçümüz kalmıştık: Ayaz, Lina ve ben. Ayaz, kardeşini göğsüne çekmiş, onu bir daha kaybetmekten korkar gibi sıkıca sarılıyordu. Karşılarındaki koltukta sessizce oturuyor, onları izliyordum.

Lina derin bir nefes aldı, sonra anlatmaya başladı:
"Vurulduktan sonra hastanede gözlerimi açtım. Yanımda sadece bir amca vardı. Beni o iyileştirdi, büyüttü. Zamanla öğrendim ki… siz beni ölü biliyorsunuz. O günden sonra sizi gizlice izlemeye başladım. Sahilde gezerken Gece’yle karşılaştım, ağlıyordu. Onunla arkadaş oldum. Ama 14 gün sonra amcam tehlikede olduğumu söyleyip beni sakladı. Bana dövüşmeyi, silah kullanmayı öğretti. Kendimi korumamı ve intikamımı almamı istedi. Fırat Vural’la bir derdi vardı ama ne olduğunu asla anlatmadı. Sadece ondan nefret ederdi. Geçen sene... maalesef öldü. Onun işlerini ben devraldım. Seni çok severdi abi… Ama Aras’tan tiksinirdi. Sebebini bilmiyorum."

Ayaz, Lina’nın yanağını sevgiyle okşadı ve hafifçe öperek fısıldadı:
"Yaşadığını biliyordum."

Lina'nın gözleri kocaman açıldı. Şok içindeydi.
"Ne? Nasıl yani, sen... biliyor muydun?"

Ayaz hafifçe gülümsedi. "Sen eğitildin de ben eğitimli değil miyim sanıyorsun hanımefendi? Peşimde biri olacak da ben fark etmeyeceğim, öyle mi? Bir de sen saklanmaktan zerre anlamazsın. Karşıma çıkacağın günü hep bekledim... Ama bugün olacağını tahmin etmiyordum." Lina başını eğdi, gülümsedi. İçinde kırık bir mutluluk vardı.

Birkaç saat sonra Lina’ya bir telefon geldi. Yüz ifadesi ciddileşmişti. Telefona cevap verdikten sonra aceleyle vedalaşıp evden ayrıldı. Kapı kapanır kapanmaz derin bir sessizlik çöktü odaya. Derin bir nefes alıp Ayaz’ın yanına gittim ve yanına oturup hafifçe çarptım omzuna.

“Bakıyorum da… Kardeşin geldi, hemen unuttun beni Ayaz Bey,” dedim alaycı bir ses tonuyla, sahte bir kıskançlıkla.

Ayaz başını bana çevirdi, dudaklarında hafif bir gülümsemeyle. Sonra beni bir hamlede dizlerinin üzerine çekti.

“Sizi unutmak mı? Bu... imkansıza yakın bir şey, Gece Hanım,” dedi sesi yumuşak ama kararlıydı.

Kollarımı boynuna doladım, gözlerinin içine baktım.

“Sanırım size... aşık oldum Ayaz Bey,” dedim fısıltıyla, kalbim yerinden fırlayacak gibiydi.

Ayaz bir anlık şaşkınlıkla gözlerimin içine baktı. Gözlerinde parlayan bir şey vardı — belki de hissettiklerimin karşılığı. Ve sonra… dudaklarını dudaklarımın üzerine usulca yerleştirdi. O öpücükte yılların özlemi, gizlenen duygular ve kırılgan bir sevgi vardı.

Ayaz benden ayrıldığında alnını usulca alnıma yasladı. Nefesi yüzümdeydi, sesi kısık ama netti.

“Bu cümleyi duydum ya… ölsem de gam yemem artık,” dedi, sonra hiç tereddüt etmeden dudaklarıma yeniden kapandı.

Bu sefer öpücüğü daha derindi, daha tutkuluydu. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Ellerim boynunda, ruhum ona ait. Karşılık verirken zamanın akışını unuttum. Tam o sırada alt dudağımı sertçe dişledi. Küçük bir ürpertiyle geri çekildim.

“Yavaş be,” dedim gülerek. “Kaçmıyorum…”

Ayaz’ın yüzünde yaramaz bir gülümseme belirdi. Gözleri gözlerime değdi.

“Kızım,” dedi alayla karışık bir aşkla, “ben şu an hayatımın en güzel rüyasındayım… Karışma bana.” kahkaham dudaklarımdan döküldü.

***

Lina’yla sabahtan beri alışverişteydik. Önce kendimize elbiseler baktık, sonra ben Ayaz’a bir şeyler almak isteyince erkek reyonuna yöneldik. Gömleklerin olduğu standa geldiğimizde siyah gömleklere dalıp çıktım, Lina ise lacivert olanları inceliyordu. Raflardan bir gömlek seçip ona gösterdim.

Mafya'nın kiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin